28 TEMMUZ'A DOĞRU NABIZLARI YOKLARSAK...



 Hükümet olsa da, olmasa da siyasi partiler seçim startını verdiler bile. Fuar açılır da, siyasiler görünmez mi?.. 


Festivallerde arz-ı endam edilmez mi?..

   Bundan böyle çarşıda pazarda daha sık göreceğiz siyasete devam etmekte kararlı olanları ve de siyasete yeni soyunacak olanları… 

   Bizim de istediğimiz, daha doğrusu vatandaşın arzusu, mecliste yeni yüzleri görmek değil midir?.. Gençlerin önünün açılması değil midir?.. 

   Mesela Ferdi Sabit Soyer bu kez kararsızdı… Aday olsun mu, olmasın mı?.. Nihayet baskılara dayanamayarak, yeniden aday olma kararı verdi. 

   Yenileri de isteriz, ancak deneyim sahibi olmayanların yanında yeniler nereye kadar?..

   Erken genel seçimin yer alacağı 28 Temmuz’dan sonra, gerek yasamayı, gerekse yürütmeyi önemli görevler beklemektedir. Doksan civarında yasa tasarısı mecliste beklemektedir.


En önemlileri, anayasada yapılması düşünülen değişiklikler, meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, Siyasi Partiler Seçim ve Halkoylaması Yasası ve benzerleri… Bu arada ‘Kamu reformu’ yıllardır askıda bekleyenler arasında… 

   Aydınlık Yarınlar Hareketi Başkanı Anıl Kaya, boğazını yırtarcasına ülkede artık devam ettirilemeyecek mevcut politikaya son vermek için seçim sisteminin değişmesi gerektiğini söylüyor.



Halkın kendi gücünün farkına varmasını isteyen Kaya, 28 Temmuz’da yapılacak erken genel seçime vatandaşların etkin şekilde katılması çağrısı yaptı.


Kaya, boykot halinde, halkın memnun olmadığı siyasetçilerin yeniden kazanması sonucuna yardımcı olabileceğini dile getiriyor. 


   O nedenle biz de “Denizi, ya da pikniği bırak, sandığa bak” demiyor muyuz? 


   Her ne kadar Kıbrıs Türk halkı sandığa sıkça gitmenin yarattığı stresi yaşamaktaysa da, bir şeyleri değiştirebilmek ve yeni bir dönemi başlatmak için fedakârlık yapmakla karşı karşıyayız. Bir başka deyişle tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya bulunuyoruz. 


   Meclisin tıkır tıkır çalışmasını, toplum yararına çağdaş yasaların yapılmasını, ülkede ayrıcalıkların kaldırılmasını, herkese eşit muamele uygulanmasını istiyorsak, daha bunlar gibi nice beklentilerin yerine gelmesini arzu ediyorsak, sandıktan ürkmemek, oy vermekten kaçınmamak gerek!..


   Bu konuda siyasi partilere olduğu kadar, adaylara, sivil toplum örgütlerine ve halkımıza görev düşmektedir. Halkın iradesi sandığa ne denli fazla yansırsa, o kadar hesap sorma hakkına sahip olunur. 


   Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın, dün gazetelerde yayınlanan tam sayfa ilanında, partilerin seçim bildirgelerinde görmek istediği temel yaklaşımlar bir kez daha hatırlatılmış ve kamu olanaklarının kişisel çıkarlar için kötüye kullanılması ile mücadele edilerek, halkın bürokrasiye, siyaset kurumuna, yargı organlarına ve genel olarak devlete güven duymasının sağlanması istenmiştir. 



   Bürokrasinin azaltılması, Türkiye ile ilişkilerin her alanda titizlikle geliştirilmesi, özel sektör öncülüğünde ekonomik büyümeye önem verilmesi öncelikli sıralanan talepler arasındadır. 


   Dünkü yazımızda işsizliğin aşağılara çekilmesi üzerinde durmuştuk. Ticaret Odası’nın aynı konudaki istemi şöyle aktarılmaktadır:


”İşsizlik sorununun, kamuda değil, özel sektörün istihdam kapasitesini artırarak ve eğitim sistemini gençleri üretim süreçlerine katılmaya hazırlayacak şekilde yeniden yapılandırarak çözümleneceğinin bilinciyle eğitim sistemi reforma tabi tutulmalıdır.”



   Bu tavsiyeler dikkate alınır ve gerçekleştirildiği takdirde, burası ikinci bir İsviçre de olabilir, Singapur da!..


   Ama öncelik ve ilk sınav sandık olmalıdır!..