40'INCI YILA NASIL GİRMELİ...?






20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 39’uncu yıldönümünü de kutladık. Allah kerim 40’ıncı yıla…


   Aşırı sıcağa rağmen resmi geçide katılanlar, “KKTC’nin bekçileriyiz, teminatıyız, adada yaşayan soydaşlarımızın can güvenliğinden sorumluyuz” dercesine başları dik, sert adımlarla geçtiler.


   Törene katılan halkımız, dört gözle ‘çelik kartalları’ da beklerken, savaş uçaklarının geleneksel uçuşunu göremedi. Herkesin tören yerinden ayrılırken birbirine “uçaklar geçmedi” demesi dikkat çekiciydi…


   Kimileri de yorum yapmaktan geri kalmadı. “Acaba Yunanlı meslektaşı, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan ricada mı bulundu?” şeklinde görüş beyan etti. 


   Kimileri de, “İsrail savaş uçakları Güney Kıbrıs’ta cirit atıyor. Kanada’nın yanı sıra, Fransa ve Rusya da Baf 
Andreas Papandreu Hava Üssü’nü kullanmak istiyor. Yoksa, Suriye’deki durumdan ötürü mü?” sorularını sormaktan kendilerini alamadılar. . 



   Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın konuşmaları ilginçti ve iki ülke arasındaki ilişkileri daha da pekiştirici nitelikteydi… Gerek Eroğlu, gerekse Atalay, Rum tarafının Kıbrıs sorunu ile ilgili yaklaşımlarını da eleştirdiler ve Güney’in yanlış politikasına dikkat çektiler. 



   Bu arada KIBRIS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Ergüçlü’ye verdiği özel demeçte de Beşir Atalay, Güney Kıbrıs’ın daha akılcı bir politika izlemesi gerektiğini söyledi, böyle olmasına rağmen Türkiye ve KKTC’nin görüşme kapısını henüz kapatmadığını kaydetti. 


   Kıbrıs’ın da içinde bulunduğu coğrafyadaki gelişmeleri değerlendiren Atalay, Türkiye’nin bu konularda açık tavır sergilediğini, muhalifleri desteklediğini söyledi. Aynı programda, KKTC’nin özellikle turizm, üniversite sektörü alanında gelişme kaydettiğini, özel sektörün de gelişmesinin gözlendiğini ifade etti. 


   Evet; verilen mesajlar önemli. Bu bakımdan akılcı politikalarla sorunları aşabilmenin yollarını arayıp bulmalıyız. 



   Bir hafta sonra önümüzde erken genel seçim var. Vatandaş yine sandığa gidecek. Eroğlu’nun da ‘20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’ nedeniyle halka seslenerek, bir kez daha herkesin seçimde oy kullanmasını istemesi de önemli… 


   Evet; bir seçim dönemini daha geride bıraktıktan sonra yapılması gerekenleri burada bir kez daha sıralamak istemiyoruz. Çözümlenmesi kaçınılmaz olan öyle sorunlar vardır ki, bunların üstesinden gelebilmek imkansız değildir. Ancak öncelikle azim, kararlılık ve iyi niyet gerekmektedir. Meclisin yeni oluşumuyla çok iyi çalışması ve üretmesi kaçınılmaz hale gelmiş bulunmaktadır.

 


   Bilhassa gençlerin bu ülkede kalması, beyin göçünün önlenmesi, istihdam edilmeleri için çareler aranmalı ve bulunmalıdır. Ülkede gençlerin önünü açabilecek programlar yaşama geçirilmeli, sonuçta Adanın kuzeyinde yaşayan bu halkın refah seviyesi yükseltilmeli, buna paralel olarak da pahalılık aşağılara çekilmelidir. 



   Geçen gün TC kökenli bir çalışan, arkadaşlarına demiş ki, “Sizinle vedalaşmak istiyorum. Çünkü bugün benim son günüm. Burada ayda 1500 TL maaş alıyorum. Memleketten haber geldi, orada da 1400 TL maaş veriyorlar. Üstelik orada hayat çok daha ucuz.”




   Genç işçi bu durumda haksız mı?.. Orada bir fileyi 20 TL’ye doldurabilirken, burada herhalde 70’e ancak doldurabilirsiniz.
   Kamudaki maaşlar da Türkiye’nin gerisinde kalmış bulunuyor. Aradaki fark giderek açılıyor. 



   KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durabilmesini sağlayabilmek, pek tabii ki nice sorunları aşmaktan geçer.   Seçimlerden sonra kat edilmesi gereken mesafe hiç de küçümsenmemelidir.