Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden Macaristan'ın düzensiz göçmenleri Brüksel'e gönderme söyleminin ardından Almanya'nın sınır kontrollerini başlatacağını duyurması ve buna gelen tepkiler üzerinden yeni bir göç kavgasının fitili ateşlendi.
Macaristan Devlet Bakanı Gergely Gulyas'ın, AB Adalet Divanının ülkesi hakkında Birliğin göç politikasını ihlal ettiği gerekçesiyle verdiği 200 milyon avroluk ceza üzerine 22 Ağustos'ta yaptığı "göçmenleri tek yönlü biletle Brüksel'e gönderme" çıkışının yankıları sürüyor.
Macaristan Devlet Sekreteri Bence Retvari dün Macaristan'ın Sırbistan sınırında Rözske-Brüksel otobüslerinin önünde kamera karşısına geçerek, AB'nin ülkesini yasa dışı göçmenleri içeri almaya zorladığını savundu. Retvari, "AB'nin isteği üzerine" göçmenleri tek yönlü biletle otobüslere bindirerek Brüksel'e göndereceklerini yineledi.
Bunun üzerine Belçika Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib, sosyal medya hesabından Macaristan'ın açıklamasının "Avrupa'nın yükümlülükleriyle çelişen bir provokasyon olduğu" yorumunu yaptı. Lahbib, "Göç politikası, tüm üye devletler tarafından düzenli şekilde ve dayanışma içinde ele alınması gereken ortak bir sorundur." değerlendirmesini paylaştı.
İltica ve Göçten Sorumlu Devlet Bakanı Nicole de Moor da ülkesinin politika aracı olarak kullanılan göç akımlarına izni vermeyeceğini ifade ederek, Macaristan'ın açıklamasını "tehdit" ve "AB kurumları ile ortak politikasına saygısızlık" olarak niteledi.
Brüksel Belediye Başkanı Philippe Close da Başbakan Alexander De Croo'dan "bu otobüsleri sınırda engellemesini" talep etti.
Eş zamanlı olarak Almanya Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser düzensiz göçün sınırlandırılması ve iç güvenliğin korunması için ülkenin kara sınırlarında geçici iç sınır kontrollerine başlanacağını duyurdu.
Bu tartışmanın, Macaristan'ın, Şengen bölgesine giriş hakkı veren Ulusal Kart uygulamasını Rus ve Belarus vatandaşlarını da kapsayacak şekilde genişletme kararının Komisyon tarafından "tüm Şengen bölgesini tehdit edebilecek bir gelişme" olarak değerlendirilmesinin ardından gelmesi dikkati çekti.
Avusturya, Almanya'nın sınırdan geri göndereceği hiçbir göçmeni kabul etmeyeceğini açıkladı.
Hollandalı aşırı sağcı ve İslam düşmanı lider Geert Wilders ise Almanya'nın sınır kontrollerini başlatma kararının iyi bir fikir olduğunu, aynısının kendi ülkesinde de uygulanması gerektiğini savundu.
Bu gelişmeler AB'de yaz tatili arasından önce, uzun yılların ardından Göç ve İltica Anlaşması üzerinde anlaşma sağlanmasıyla rafa kalkan göç kavgasının yeniden başlayıp başlamayacağı, Şengen'e gerçek bir tehdit mi yoksa güçlenen aşırı sağın etkisiyle popülist politikalar mı olduğu soruları gündeme geldi.
- "AB açısından talihsiz"
Brüksel merkezli Göç Politikası Grubu'nun (Migration Policy Group) Baş Araştırmacısı Doç. Dr. Başak Yavçan, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, "Aslında Şengen bölgesinde mülteci tehdidi yok. Ama bütün ülkelerde, AB ülkelerinin büyük bir kısmında yükselen bir göçmen kaygısı var." dedi.
Almanya'daki kararın Solingen'deki terör saldırısının ardından geldiğini anımsatan Yavçan, "Aşırı sağcı AfD Partisi göçmen karşıtı söylemini çok seslendirdiğinde diğer partiler de bu konuda sessiz kalmadıklarını ve bu gündemi kendi üstlerine alabileceklerini gösterip biraz güç gösterisi yapmak istemiş olabilirler." diye konuştu.
"Brüksel'den, AB açısından bakıldığında bu tip söylemler mevcut işbirliğinin de altını kazıyan söylemler." ifadesini kullanan Yavçan, AB Komisyonu'nun 2019'da başlattığı yeni Göç ve İltica Anlaşması'yla ilgili çalışmaların ancak birkaç ay önce sonuçlanabilmiş olduğuna işaret etti.
Yavçan, "Sağlanan uzlaşının da çok da mükemmel olmadığı herkes tarafından biliniyor. Halihazırda bu böyleyken, daha şimdiden, daha bu uzlaşının başında böyle bir başlangıç yapmak her ülke açısından da AB açısından da talihsiz diyebiliriz." tespitini yaptı.
AB ülkelerinin Şengen içi sınır kontrolleri yapmasının sadece insanların değil, ticari ürünlerin ya da tıbbi malzemelerin dolaşımı açısından da olumsuz etkileri olduğunu belirterek, "AB'nin temeli bu; karşılıklı bağımlılık ve ticaret. Bugün Belçika'da yaşayan birçok insan, Almanya'da çalışıyor." diye konuştu.
Yavçan, AB'nin göçmenlerin entegrasyonuna yönelik çok çeşitli politikaları bulunduğunu ancak üye ülkelerin her fırsatta göçmenlerin "düşmanlaştıran, şeytanlaştıran" bir tavır takındığını dile getirerek, birkaç terör ya da suç eylemi nedeniyle benimsenen söylemlerin ve politikaların halihazırda entegre olmuş, AB ülkelerini ikinci vatan olarak kabul etmiş topluluklar için de olumsuz olduğunu aktardı
- AB Komisyonu "istisnai" önlem olduğunu hatırlattı
AB Komisyonu'nun Göçten Sorumlu Sözcüsü Anitta Hipper, Almanya da dahil 8 Şengen ülkesinin (Avusturya, Danimarka, Fransa, İtalya, Norveç, İsveç ve Slovenya) sınır kontrolleri uygulamasıyla ilgili soru üzerine, bunun sadece ciddi bir tehdit durumunda geçici süreyle son çare önlemi olduğunu hatırlatmıştı.
Bu çerçevede Hipper, hem Alman yetkililerle hem de bu tedbire başvuran diğer ülkelerle temasta olduklarını bildirmişti ancak kararın siyasi olup olmadığı, AB'nin birliğine zarar verici nitelik taşıyıp taşımadığı sorularına yanıt vermemişti.
Macaristan'ın göçmenleri "tek yönlü biletle Brüksel'e gönderme" söylemiyle ilgili ise Hipper, "Bu hem diğer üye ülkelerle hem de AB kurumlarıyla sadık işbirliği ilkesine aykırıdır ve kabul edilemezdir." yorumunu yapmıştı.
Almanya'nın Solingen kentinde şehrin 650. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla 23 Ağustos'ta gerçekleştirilen "Çeşitlilik Festivali'nde" düzenlenen bıçaklı saldırıda 67 ve 56 yaşlarında 2 erkek ile 56 yaşında bir kadın hayatını kaybetmiş, 4'ü ağır 8 kişi yaralanmıştı. Olayın şüphelisi olarak bir Suriye vatandaşı tutuklanmıştı.
Almanya'da 1 Eylül’de doğudaki Saksonya ve Thuringen eyaletlerinde yapılan seçimlerde aşırı sağcı AfD'nin oyları rekor düzeyde yükselmişti.