AKINCI’NIN, BULUNDUĞU MAKAMDA TÜRKİYE’NİN ETKİN VE FİİLİ GARANTÖRLÜĞÜNÜ SAVUNMAMA HAKKI YOKTUR

AKINCI’NIN, BULUNDUĞU MAKAMDA TÜRKİYE’NİN ETKİN VE FİİLİ GARANTÖRLÜĞÜNÜ SAVUNMAMA HAKKI YOKTUR

KKTC Cumhurbaşkanı, 15 Kasım 1983 tarihinde onaylanan KKTC Kuruluş Bildirgesine, KKTC Bağımsızlık Bildirgesine, daha sonra Kurucu Meclis tarafından hazırlanan ve Halkımızın ezici çoğunluğu tarafından onaylanan KKTC Anayasasına ve o günden bugüne KKTC Meclisi’nin almış olduğu tüm kararlara ve çıkardığı tüm yasalara saygılı olmak zorundadır…
Kuruluş Bildirgesi, Bağımsızlık Bildirgesi, Anayasa ve Meclis’in aldığı kararlarla çıkardığı yasalar herkes gibi KKTC Cumhurbaşkanını da bağlayıcıdır…
Yani Akıncı, “beni halk seçti, beni hiçbirşey bağlamaz diyerek, “bir usta bir memleket “misali kendi aklına göre ve hukuk tanımayan bir diktatör gibi hareket edemez… KKTC demokratik bir hukuk devleti ise, hukukun üstünlüğü esas ise Akıncı dahil hiç kimse, “ben aklıma estiği gibi davranırım, hukuk, kanun, karar beni ilgilendirmez ” diyemez..
KKTC BAĞIMSIZLIK BİLDİRGESİ’NDE VE MECLİS KARARLARINDA GARANTÖRLÜK
Oy birliği ile onaylanan KKTC Bağımsızlık Bildirgesi’nde KKTC’nin “tesis, garanti ve ittifak anlaşmalarına bağlı olduğu” belirtilmektedir…
KKTC Meclisi’nin birçok kararında “Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün bir çözüm için olmazsa olmaz koşul olduğu, bu bağlamda Garanti ve İttifak anlaşmasının aynen devam etmesi gerektiği” belirtilmiştir…
Bu yönde en son alınan karar, 24 Şubat 2010 tarihlidir…Meclis 5 partinin desteğiyle OY BİRLİĞİYLE aldığı kararda “Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün olası bir çözüm için olmazsa olmaz bir koşul olduğunu” çok kesin olarak vurgulamıştır…
KKTC Meclisi bu kararı 19 Şubat 2010 tarihinde Rum Meclisi’nin oy birliğiyle aldığı ve garantörlüğü reddeden karara yanıt olarak, 5 gün sonra almıştır…(Rum Meclisi benzer bir kararı 13 Ekim 2017 tarihinde Crans Montana sürecinin çökmesinden sonra yine oy birliğiyle almıştır …)
Dolayısı ile KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında oturan zatın KKTC Bağımsızlık Bildirgesine ve Meclis’in oybirliğiyle aldığı 24 Şubat 2010 tarihli karara uymama lüksü, hakkı, yetkisi YOKTUR.
Garantörlüğü pazarlık masasına yatırma, etkin ve fiili garantörlüğün devamını savunmama, “empati” yaparak, kendisini Rum yerine koyarak, bir Rum gibi düşünerek, garantörlüğü sulandırma, süreye bağlama, işlevsiz hale getirme, değiştirme vb etkisizleştirme eylemlerine girme hakkı ve yetkisi YOKTUR…
Akıncı, bulunduğu makamda istese de istemese de, beğense de beğenmese de Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün aynen devamını SAVUNMAK ZORUNDADIR.
Savunmama hakkı yok mu? Kişi olarak elbette vardır…O makamdan iner, sıradan bir vatandaş olarak görüşünü ve tercihini söyler, yazar, çizer…Ne ki, KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında bunu YAPAMAZ…Yaparsa, makam sahibi kişi olarak Meclis kararlarını ve Bağımsızlık Bildirgesini çiğnemiş olur, suç işlemiş olur, hakkında yasaların öngördüğü süreçlerin işlemesini zorunlu hale getirir…
O nedenle Akıncı’yı bir kez daha uyarmak istiyorum: 
-Bulunduğun makamda Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü, resmi görüşmelerinde, müzakerelerde, demeç ve açıklamalarında savunmak ZORUNDASIN…Rum yönetiminin garantörlük karşıtı açıklamalarına yanıt vermek ve Kıbrıs Türk halkının Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden taviz vermeyeceğini haykırmak ZORUNDASIN. Kıbrıs Türk halkı bunu KKTC Cumhurbaşkanının ağzından duymak istiyor..Bu konuda susma hakkını kullanamazsın…
AB İÇİNDE GARANTÖRLÜK SORUN OLMADI
Bu bağlamda “Çözümden sonra AB içinde garantörlük nasıl olacak?” iddiasına da yeniden değinmek istiyorum.
Bilindiği gibi, Rum ve Yunan ikilisi “Yabancı Askeri Varlık ve Garantilerin AB Normlarına uygun olmadığını” iddia etmektedir... Adadaki İngiliz üslerine ve askerlerine itiraz etmemelerini, Fransa’ya, ABD’ye ,İsrail’e , Yunanistan’a üsler vermelerini, savunma anlaşmaları imzalamasını bir yana bırakıyorum…Her halde onları “yabancı asker-yabancı devlet” olarak görmüyorlar..!!!
AB’nin genişlemeden sorumlu eski üyesi Olli Rehn, 21 Ocak 2009’da AB Komisyonu adına Avrupa Parlamentosu’nun sorularına verdiği yanıtta: “AB Komisyonu, Garanti Antlaşması’nın AB’nin üzerine tesis edildiği temel ilkelere ters olduğu yönündeki düşünceye/endişeye KATILMAMAKTADIR.” beyanında bulunmuştur.
Esasen, dün de vurguladığım gibi, eğer Garanti Anlaşması AB ilke ve değerleri ile AB müktesebatına aykırı olsaydı Rum tarafı 2004’de AB’a giremezdi, bu konu tartışma ve itiraz konusu olurdu…Oysa AB Rum tarafına “sen Garanti Anlaşması ile bağlısın, o nedenle üye olamazsın” dememiştir…Tam aksi, AB Rum tarafını tam üye yaparken, Garanti anlaşması ile birlikte yapmıştır..
Niye böyle olmuştur? Çünkü, AB hukukuna göre devletler AB’a üye olurken, taraf oldukları uluslararası antlaşmaları da AB içinde devam ettirirler. Bu çerçevede, Rum tarafının AB’a tam üye olmasıyla birlikte, Garanti Anlaşması ve Türkiye’nin bu anlaşmaya dayalı olan hakları ve sorumlulukları AB Birincil Hukuku içerisinde kayda geçmiştir.
Rum tarafı 2004’de AB üyesi olduğunda yaptığı katılım antlaşması ekinde yer alan 3 numaralı protokolün giriş kısmında “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne katılması, (1960) Kuruluş Antlaşması’nın taraflarının hak ve yükümlülüklerini etkilemeyecektir” denilmektedir.
Böylece Rum tarafının AB üyesi olmasının 1960 Kuruluş Antlaşması’nın taraflarından birisi olan Türkiye’nin hak ve yükümlülüklerini etkilemeyeceği kayıt altında alınmış bir husustur. Kuruluş Antlaşması’nın giriş bölümünde de açıkça Garanti Antlaşması’na gönderme yapılmıştır. Böylece Türkiye’nin Garantörlük Anlaşması’ndan doğan haklarının Rum tarafının AB üyeliği nedeniyle etkilenmeyeceği güvencesi AB Birincil Hukuku ile kayıt altına alınmıştır.
AKINCI SAVUNMAK ZORUNDA
Dün de vurguladığım gibi Akıncı’nın konuyu bu hukuki gerçeğe dayalı olarak savunması, bu gerçeği her platformda yüksek sesle dile getirmesi ve bir kez daha garanti anlaşmasını pazarlık konusu yapmaması şarttır…
Dediğim gibi, bunu yapmayacaksa, o makamdan iner ve kişi olarak garanti anlaşmasına karşı çıkma hakkını kullanır. Ne ki bulunduğu KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında yukarıda anlattığım gerekçeyle Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü SAVUNMAK ZORUNDADIR. Kıbrıs Türk Halkı KKTC Cumhurbaşkanının Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü yüksek sesle savunduğunu duymak istemektedir…