AMBARGOLARI KEVGİRE DÖNDÜRMEK ELİMİZDE


Olayları abartmakta kimse elimize su dökemez birader.

Ülkede bunca sıkıntı varken, geçen hafta ülkemiz gündemini meşgul eden şu iki olaya bakın.

Birincisi; TOMA ki, şükür halloldu sayılır.

İkincisi; Türkiyeden kalkıp Güneye inen uçak meselesi.

Yeminli KKTC ve Türkiye muhalifi malum kesim, bu olayı fırsat bilip hem KKTC’ye, hem de Türkiye’ye öfke ve kin kustu.

Ne Türkiye’nin ikiyüzlülüğünü bıraktılar, ne satıldığımızı ne de dandik devlet olduğumuzu...

Zaten Anavatan deyip gölgesine sığındığımız bu ülke, Mersindeki spor oyunlarında da Güney Kıbrıs bayrağının dalgalanmasına izin vermemişmiydi. Türkiye zaten bizi kandırıyordu. Bir taraftan “KKTC ilelebet yaşayacak” diyor, öte yandan Rumlarla el altından ilişki kuruyordu...

Kanal Sim’deki sabahçı arkadaşlar defalarca olayın vehametini aktarıp;” Konuş ey Tahsin Ertuğruloğlu, konuş ey Zorlu Töre, hatta sen de konuş ey Tanju Müzeeinoğlu. Nedir bu durum...?” diyerek KKTC’yi savunan kişilere çağrıda bulundular.

İnanır mısınız? Türkiye, Güney Kıbrıs’ı resmen tanısa, bu arkadaşlar haklı çıkmanın verdiği mutlulukla orgazm olacaklar nerede ise..

Öte yandan, Türkiye Dışişleri ve diğer ilgili bütün birimler açıklama yapıyor; Olayın bizimle bir alakası yok. Türkiye’den Güneye bir uçağın doğrudan uçması mümkün değil...Uçak Rodos üzerinde insiyatif kullanmış ve doğrudan Larnaka’ya inmiş”

Kime söylüyorsunuz birader.

Futbol Fedarasyonu Başkanı Hasan Efendi; “Biz ülke dışına çıkamazken, bu yapılan son derece küçük düşürücü” diyerek olayı lanetledi.

Gerçek ise şu; Bu olayın Türkiye Dışişleri ile bir ilgisinin olmadığı gibi Trabzon Sporla da bir alakası yok.

Türkiye’den kalkan uçak Rodos için izin almış. Fakat havada iken belki de daha ekonomik olur, kimse farketmez diye direk Larnaka’ya inmiş.

Havada pilotun veya uçak sahibi şirketin kullandığı bu insiyatiften Türkiye niye sorumlu olsun ki?

Geçmişte KTHY de aynı taktiği defalarca kullanmış, Ercandan kalkan uçak İzmire gidecekken, havada kayıt işlemleri yapılarak direk Londra’ya gitmişti.

Spor ambargosuna gelince;

Burada utanması gereken öncelikle Türkiye değil elbette.

Maksat futbolda yurt dışı temas ise biz bu işi defalarca yaptık.

Yaptık da ne oldu.

Kırgızistan Milli Futbol ve Basketbol takımlarını getirdik yıllar önce ülkemize. Maçlar yaptırdık. Sahadaki fotbolcu sayısı tirübündeki seyirci sayısından fazla idi.

Hiç unutmam, Milli maçları yaptıktan sonra Bişkek’e dönen Spor Bakanı Assanov, gülerek bana; “Erhan, senden ülkeniz gençliğine uygulanan spor ambargosunu ilk işittiğimde, içimde bunu yapanlara karşı müthiş bir öfke oluştu. Bütün riskleri üstlenerek Futbol ve Basketbol takımlarımızı alarak Kıbrısa gittim. Kimsenin umrunda olmadı. Gördüm ki siz sporu değil bu işin ambargo edebiyatını seviyorsunuz...” demişti.

Utanmış ve sadece yutkunmuştum...

Demem o ki; Vazgeçelim artık bu ambargo edebiyatından.

Biz kendi ayaklarımızın üstüne durmalı ve imkansızın peşinde koşmaktansa mükün olanı talep etmeliyiz.

Dünya Avrupa’dan ibaret değil sadece.