ANASTASİADİS’İN MÜZAKERE TUZAĞINA DÜŞECEK MİYİZ?

ANASTASİADİS’İN MÜZAKERE TUZAĞINA DÜŞECEK MİYİZ?

BİZ MÜZAKERE ETTİK RUM MALI GÖTÜRDÜ!

Merakla beklenen yemek dün akşam gerçekleşti ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Spehar’ın yemek sonrasında yaptığı “liderler iki saat baş başa görüşerek samimi ve açık bir şekilde görüş teatisinde bulundular” açıklamasına bakılırsa önümüzdeki günlerde liderler tekrar biraraya gelecekler.

Rum tarafının halihazırdaki duruşu yeniden başlaması için çaba gösterdikleri müzakerelerden sonuç alınmasını mümkün kılmamaktadır.

50 yıldır aralıklarla süren müzakerelerde,Rum aynı tezleri,aynı saçmalıkları pişirip pişirip önümüze koymakta,ve gaspettiği haklarımızla elde ettiği ‘Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti’ olma avantajının keyfini çıkarmaktadır.

Rum tarafının ve Anastasiadis’in anlaşma istemediğini defalarca yazdık söyledik.Emperyalist batı istiyor diye oturmak zorunda kaldığımız masaya artık,kendi şartlarımız kabul edilmeden kesinlikle oturmamalıyız.Son deneme olduğu taraflarca açıklanan Crans Montana sürecinin küllerinden yeni bir süreç yaratma girişimleri başarısızlığa mahkumdur. Rum, Kıbrıs Türkünün siyasi eşit ortaklığına,bu topraklarda Rum halkı kadar,ayrı bir halk olarak ‘egemenlikte’ hakkı olduğuna inanmamaktadır.

Müzakere süreçleri Rumun bildiğini okuması için,Türk tarafı içinse tabir caizse uyuma ve istirahat süreçleridir.Birleşik Kıbrıs hedefine ulaşılacak diye müzakereler sürerken,Rum tarafı tek yanlı başvurusu ile ve referandumda ‘hayır’ demesine rağmen Avrupa Birliği’ne üye olmuştur.Müzakereler sürerken Rum tarafı tek yanlı aldığı kararlarla Kıbrıs etrafındaki doğal kaynakların sondajlarının yapılması ve çıkarılması için ihaleler açmış,izinler vermiş ve en nihayet ortaklıklar kurmuştur.Müzakereler sürerken Anastasiadis bölgemizdeki ülkelerle,Mısır,İsrail,Ürdün,Lübnan,Suriye,Suudi Arabistan, ikili ilişkilerini ilerletmiş ve önemli anlaşmalar imzalamıştır.Müzakereler sürerken Rum tarafı başta Avrupa Birliği olmak üzere,BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ile ilişkilerini geliştirmiş ve sağlamlaştırmıştır. Müzakereler sürerken Rum tarafı RMMO’nu modernize etmiş,oldukça sofistike silah ve muhimmatla donatmıştır.Kısacası müzakereler

sürerken Rum malı götürmüş biz ise bakakalmışız!, anlaşma, çözüm, birleşme diye adeta uyumuşuz.Anastasiadis şu anda yana yakıla dolaşmakta, yeniden müzakerelerin başlaması için çalmadığı kapı bırakmamaktadır.Salı günü BM Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar ile görüşerek,KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ile sosyal bir ortamda buluşmanın yollarını arayacaktır.Halbuki Cumhurbaşkanı Akıncı sırf görüşme olsun diye görüşme yapmanın doğru olmayacağını Rum tarafının zihniyetini değiştirmdikçe yeni bir sürecin başarılı olmasının mümkün olmadığını açıklamıştır. Biilinmelidir ki, yeni bir süreç Rum tarafının kendi ajandasında olan işleri,önceliklerini huzurlu bir şekilde yürütmesi, tamamlaması dışında bir işlev görmeyecektir. Müzakereler kesilmesin diye,Türk tarafı müdahil olmayacak ve sondajlara devam edilecektir.Ve böylelikle Rum tarafının ‘Kıbrıs’ta tek egemen benim’ tezi de doğrulanmış olacaktır.Rumun şer planı budur.

Kıbrıs’ta çözüm oldu bitti diye birçok kez iki tarafın halkı ümitlenmiş,ne var ki her defasında hayal kırıklığı yaşanmıştır.

İki yoldaş Talat ve Hristofiyas’ın müzakere sürecinde ‘barış ateşleri yakılmış’ barış şarkıları ile iki toplumun hayalperestleri kendilerinden geçmişti. Göreve geldiği ilk günden itibaren Hristofiyas’la anlaşmanın mümkün olamayacağını,süreçten sonuç çıkmayacağını vurgulamak üzere kendisinden hep ‘Hristo-fiyasko’ diye bahsettim, bunda da yanılmadım.

Hatırlayacaksınız,Hristo-fiyasko aylarca Cumhurbaşkanı Talat’la görüşmesinin ardından müzakerelerden sonuç alınamayacağının anlaşıldığı ve yoldaşına adeta ihanet ettiği günlerde bomba gibi bir açıklama yapmıştı.Hristo-fiyasko “Federasyon çözümünün zor bir çözüm olduğunu ve Kıbrıs’ın doğal koşullarına uygun olmadığını” açıklamıştı! KKTC Cumhurbaşkanı Talat Hristo-fiyasko’nun bu açıklamasına karşılık “Bunlar çok kötü şeyler. Bırakın uygun değildiri, tam tersi federasyon Kıbrıs’a en uygun çözüm şeklidir. Ne yani ayrılmak mıymış en iyisi? İki ayrı devlet mi en iyisi? Onu istiyorsa, onu da konuşuruz sorun yok ama eğer o değilse bileşmenin bir tek yolu federasyondur. Yani iki devlet veya konfederasyon istemediğine göre eğer federasyon da uygun değil diyorsa demek ki üniter devlet istiyor, o asla olamayacak bir hayaldir. 1960’da bile üniter devlet yoktu, fonksiyonel federatif devlet vardı. Dolayısıyla Hristofyas’ın bunu ne amaçla söylediğini doğrusu bilemiyorum, yine Rum tarafındaki havaya bağlıyorum. Ancak bu tür açıklamalar Türk tarafındaki havayı çok olumsuz etkiliyor. KKTC bayrağına karşı kullandığı sözler çok kötü sözler. Biz Rum tarafının hiçbir şeyi için böyle sözler kullanmıyoruz.” diye günü kurtaramaya yönelik sözler etmişti.

O günden bugüne durumda değişiklik yoktur. Akıncı 2015’te Cumhurbaşkanı görevine geldikten sonra yine umutlar yeşermiş, hatırlayacaksınız Mont Pelerin sürecinde iki tarafın hayalperestleri barış ve birleşme şarkıları ve ateşi ile kendilerinden geçmişti.Sonuç yine hüsran oldu.Biz söylediydik,uyardıydık demekten adeta bıkkınlık gelmiştir.Şimdi yeniden başlaması düşünülen süreçle ilgili de söyleyeceğim tek kelime ‘gereksiz’ olduğudur.Mevcut zemin ve şartlarda kesinlikle müzakere yapılmamalıdır.Müzakerelerde zemin olarak kabul edilen 11 Şubat belgesi de bana göre geçersizdir. Günün sonunda şu veya bu nedenle müzakerelere başlamamız gerekirse yeni zemin ve şartların ortaya konması zaruridir. Şartları ortaya koyacak ‘kılavuz bir belgenin’ de taraflarca üzerinde mutabık kalınarak onaylanması gereklidir.Bizi yeni bir kısır döngü içerisine sokacak,sonuç alınamayacak bir sürece kesinlikle girilmemelidir.