Levent Özadam - Mesaj Kutusu
“Merak ve özlemle bekliyoruz…
Akaryakıtta ciddi bir kriz yaşanırken en azından yakıt gelinceye kadar Güney’den elektrik alacağız ya!
Ne açıklama yapacaklar nasıl kendilerini savunacaklar ya da halkın yüzüne nasıl bakacaklar kimse geçiştirmesin bu konuları…
En milliyetçi bunlar, en çok devletin yaşatacak olanlar da aynıları!
Osmanlı torunuyuz diyorlar başka bir şey demiyorlar…
Desinler sıkıntı yok ama Osmanlı torunu deyip de böbürlendikten sonra kuyrukları sıkışınca Güney’den elektrik almak ta çelişkili oluyor!
Aslında Osmanlıyı işe karıştırarak güya birilerine yaranacaklar…
Osmanlı şimdi bu halleri görseydi ne derdi acaba?
Vazgeçsinler artık şov yapmaktan…
Osmanlı çok gerilerde kaldı artık!
Şimdi önümüzde sorunlarla çırpınan bir ülkemiz var…
Herkesin nutuklara filan karnı tok!
Osmanlı son dönem kötü yönetildi ve çöktü…
Atatürk ve Anadolu insanı direnmeseydi şu anda Türkiye diye bir devlet de olmayacak başka devletler arasında paylaşılacak Türkler de içinde azınlık olarak yaşayacaktı!
Hadi cevap verin bakalım;
Osmanlı torunuyuz diyerek hava atarken Güney’e elektrik konusunda aciz kalmak size yakışıyor mu?
…
Kıb-Tek’te durum gerçekten iyi değil…
Yaşananları, yapılan açıklamaları yakından takip ediyoruz, gördüğümüz şudur;
Kıb-Tek hızla KTHY’nin yaşadığı bir sürece girdi…
Nasıl milli diyerek tek gururumuz olan KTHY kötü yönetimler sayesinde elimizden uçup gittiyse aynen Kıb-Tek de gözümüzün içine baka baka bir yerlere gidiyor!
KTHY nasıl o zamanın Atlas Jet’ine kurban edildiyse Kıb-Tek de şimdi AKSA’nın kucağına itiliyor…
İlahlar öyle istiyor çünkü!
Önce parça parça özelleştirecekler sonra biz bu işi yapamıyoruz diyerek anahtarları teslim edecekler…
Bunda hem kötü yönetimlerin hem kötü siyasetçilerin hem de kötü sendikal yapının payı var, kimse birbirinin üstüne suçu atmasın!
Ne yapılıyorsa el birliğiyle yapılıyor…
Kurumsal değil tamamen bireysel menfaatler ön planda!
Kim kimin adamı belli değil…
İçeride birilerinin maaşlı elamanları var!
Yönetim içeride değil dışarıda…
Herkes biliyor ama telaffuz edemiyor işte!
Kurum elden çıkınca bakalım artık kimlerden avanta yiyip ceplerini dolduracaklar…
…
Şimdi tüm sorunları hallettik tarih eğitimini tartışıyoruz ya…
Çünkü maşallah ortalık güllük gülistanlık!
Tahsin ben diyor ki Büyükelçinin sözlerinin altına imzamı atarım…
Kötü bir şey söylemedi ben de imzamı atarım da!
Şimdi sormazlar mı adama madem imzanı atarsın, mademki ülkede tarih eğitimi yeteri kadar verilmiyor senin aklın nerelerdeydi?
Çünkü işiniz gücünüz şakşakçılık…
Büyükelçi aslında sizin kendi eksikliğinizi yüzünüze vuruyor ama sizin altına imza atacağınız şey de yine kendi hatalarınız!
Hemen her şeyi Ankara’ya devretmek…
Siz ense yaparken Ankara gelsin buradaki kokuşan sistemi yeniden inşa etsin!
Sonra da bu devleti biz kurduk biz yaşatacağız diye böbürlenin durun…
Yok öyle yağma!”
(13/08/2021)
…
Sevgili okurlar…
Yukarıdaki yazı bundan iki yıl önce yine bir Ağustos ayında yazılmıştı!
Aynı tas aynı hamam devam ediyor…
Devlet erkanının 30 Ağustos kutlama mesajları havada uçuşuyor!
Hiç biri samimi değil…
Ruhsuz açıklamalar bunlar!
Hiç birinde milli değerlere inanç filan kalmamış…
Onlar için günü kurtarmak yeterli!
Oysa 30 Ağustos Türkiye’nin kurtuluş tarihinin en önemli mihenk taşlarından bir gündür…
Bizde ise ülkeyi içine düştüğü bataktan kurtarmak için kimse parmağını kıpırdatmamakta aksine alınan yanlış ve rant içerikli kararlarla karanlığa doğru sürüklenmekteyiz!
Çoğuna göre Güney Kıbrıs düşmandır öyle kalmaya da devam edecektir…
Ama kuyrukları sıkıştığında da düşman olarak gördükleri Güney’den elektrik alırken hiç birinin yüzü kızarmamaktadır…
Bir 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda da Rum’a muhtaç olmak yüz karası olmaktan başka bir şey değildir!
…