Tam bir asırdır süre gelen dostluk ve rekabet bazı çevre ve kişilerce yıkılmak istenmektedir.

Tüm FENERBAHÇELİ ve GALATASARAYLILARA SESLENİYORUM buna izin vermeyin.

Bakın bu dostluklar bu günlere nasıl geldi.

Biraz gerilere gidelim...

Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ilk derbi bundan tam 106 yıl önce Papazın Çayırı’nda oynanmıştı.

Bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu’nun olduğu Papazın Çayırı’nda başlamıştı ezeli rekabet. Yıllardan 1909, aylardan Ocak’tı. Galatasaray Kulübü’nün iki numaralı iki kurucusundan biri olan şair Emin Bülent lığa dönüştü.Serdaroğlu golünü atıyor, ezeli rekabetteki ilk kurşunu sıkıyordu. İkinci golde aynı isimden geliyor ve sarı-kırmızılılar ilk derbiden 2-0’lık galibiyetle ayrılıyordu.


O gün başlayan 104 yıllık rekabet ve dostluk bu gün edebi düşmanlığa dönüştü.

Daha dün gibi (28 Ekim 1988'de İsviçre'de oynanan ve Neuchatel'in 3-0 kazandığı maç ve 9 Kasım'daki rövanş maçının 5-0 Galatasaray'ın lehine bitmesi çıkan olaylar ve UEFA'nın Galatasaray'ın hükmen yenilgisini istemesi üzerine bir yumruk olan kenetlenen Türk futbolunun zaferini unutmadı

Galatasaray'ın Neuchatel karşısında hükmen mağlup edilmek istemesi ve sarı-kırmızılı,Fenerbahçelisi ve Beşiktaşlısının kenetlenip hem sahada hem de masada kazandığı zaferi unutmak mümkün mü?.

Xamax olayı,Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı dahil masada kazanılmış en büyük zaferidir.

'1989 yılında Galatasaray'ın başına gelen o olayda, Galatasaray Yönetim Kurulu üyeleri Şenes Erzik'e gitmiş. Şenes Erzik, 'Ben bir şey yapamam. Size sadece ve sadece Ali Şen yardım edebilir' deyince, başta Alp Yalman ve Galatasaray Yönetim Kurulu üyeleri evime geldi. Bilinen çalışmaları yaptık. Yönetim kurulumuzdan bana bu konuda yardımcı olabilmem için hiçbir görev verilmemiş, talep gelmemiştir.''


O zaman ben yurt dışındaydım,Şenez Erzik beni aradı.Galatasaray Kulüp Başkanı Ali Tanrıyar,Faruk Süren,Alp Yalman,Ergun Gürsoy,rahmetli Sinan Erdem,Togay Bayatlı vel o zamanlarda federasyon başkanlığı yapan Halim Çorbalı toplantı yaptık.



Ben bu iş olacak halledeceğiz Başbakan Turgut Özal,komisyonda üyesi bulunan Romanya'nın eski devlet başkanı Çavuşesku'yu ararsa talimat verirse biz bu işi yaparız.dedim.Turgut Özal beni arayarak,"çavuşesku'yu aradım,o iş tamam'dedi.Atladık uçağa Glasgow'a gittik.Hiçbir zaman itiraz komisyonuna giden dosya geriye dönmemişti.




diyordu FENERBAHÇELİ ALİ ŞEN

VE ZAFER GALATASARAYIN OLMUŞTU.

Bu Türk futbolu ve bir asırlık dostluğun en güzel örneği idi.

Şimdi bu da hayal oldu


Bugüne dönelim.GALATASARAY borcunu nasıl ödüyor bakalım:
Daha henüz iddianame bile yazılmadan arkadan iş çevirerek,Türkiye Futbol Federasyonu üzerinde Fenerbahçe aleyhinde karar almak için baskı kurarak.UEFA'ya sadece Fenerbahçe üzerinden şikayette bulunarak kupalardan dışlanmasını ceza almasını sağlamaktadır.


Nerde bir asırlık dostluk?


Arjantinin yıldız futbolcusu Diego Armando Maradona'ya sorarlar:Bir ülkenin en büyük takımının kim olduğunu nasıl anlarsın?


Cevabı çok net:

"O ülkede en çok hangi takımdan nefret ediliyorsa en büyük takım daima odur. Güçlüler hiç bir zaman sevilmez, daima kıskanılır."
Ben yinede diyorum ki bu DOSTLUĞU BOZMAYALIM,Bu dostluk bakın nasıl atıldı nasıl bu günlere geldi.





AYNI EVDE KALDILAR 
Tarihçiler ezeli rekabetin yeni başladığı dönemlerde Galatasaray ile Fenerbahçe sporcuların ortak kiraladıkları bir evde birlikte kalıp, birlikte ava çıktıklarını yazıyor. İki takım sporcularının geceleri bir araya gelerek sohbet ettikleri hatta yine sohbetin en koyusunun yaşandığı böyle bir gecede Galatasaray’dan Ali Sami Yen’in Fenerbahçeli futbolcuya dönüp “Said, yarın bizimle maçınız var. Git yat ve dinlen” diye uyardığı gelen bilgiler arasında.




SAKATLARINIZ İYİLEŞSİN ÖYLE GELİN
Yıl 1914... O dönem, Fenerbahçe baş kaptanlığını yapan Galip Kulaksızoğlu, Galatasaraylılara haber yolluyor ve diyor ki; “Oberle kardeşler hasta, Hasan da sakatlanmış. Sizi karşımızda eksik kadroyla görmek istemiyoruz. Dilerseniz maçı erteleyelim.” Gerçekten, kadrosunda büyük sıkıntı çeken Galatasaraylılar, Fenerbahçe’nin bu önerisini kabul ediyor ve oyuncuların iyileşmesinden sonra, 20 Ekim 1914’de yaptıkları erteleme maçında sarı-lacivertli takım rakiplerini 6-1 yeniyor…




BİR KEZ DAHA ERTELEYELİM
Ezeli rakipler arasında bu kez 17 Kasım 1922’de yapılan maç öncesinde de ilginç bir durum yaşandı. Bu tarihte Kadıköy’de oynanacak maç öncesi, günlerce yağan yağmur sahayı adeta göle çevirmişti. Fenerbahçe ‘Baş kaptanı’ Galip Kulaksızoğlu, Galatasaray Kulübü’ne haber göndererek, “Saha çok kötü, maçı erteleyelim” dedi. Galatasaray ‘Baş kaptanı’ Necip Şahin, bunun üzerine, “Anamız bizi bugün için doğurdu. Galip Bey, gelip maçı oynayacağız” diye yanıt verdi. Sonuç mu? Galatasaray, Kadıköy’e gelip maça çıktı ve Fenerbahçe karşılaşmayı 3-0 kazandı.





ORTAK TAKIM KURMA DÜŞÜNCESİ 
Ezeli rakiplerin kuruluşlarının ilk yıllarında birleşme durumlarının bile ortaya çıktığı, hatta iki kulüp başkanının ortak takım kurma konusunda anlaştıkları da iddialar arasında. Galatasaray Kulübü’nün resmi yayın organı Galatasaray Dergisi’nin Şubat 2003 sayısında, Adnan Işık’ın belgelere dayandırarak hazırladığı yazıya göre, 1912 yılında Galatasaray Kulübü Başkanı Ali Sami Yen ile Fenerbahçe Kulübü Başkanı Hulusi Bey’in ortak imzayla kayıt altına aldıkları belgenin, birleşmeseler dahi, yabancılara karşı “ortak bir takım” kurma konusunda anlaştıklarını, hatta tüzüğü bile hazırladıklarını gösterdiği belirlendi.






BİLEREK KAÇIRILAN PENALTI 
23 Ocak 1925 tarihinde Taksim Stadı’nda yapılan Vatan Gazetesi Kupası maçında yaşanan, sahalarda sık rastlanmayan ilginç bir an da tarihteki yerini şöyle aldı... Fenerbahçe’nin kazandığı penaltı sonrası, atış öncesinde stadın büyük balkon kısmı çöktü. Fenerbahçeli Cafer Çağatay, bu gelişme üzerine penaltı atışında topu bilerek kaleci Ulvi Yanal’a teslim etti.






Bir FENERBAHÇELİ bakın kulübüne olan sevgisini nasıl dile getiriyor.



İŞTE FENERBAHÇELİLİK BU

Dün bir kere daha sordum kendime.

Neden Fenerbahçe'yi bu kadar çok seviyorum diye.
Bana bu kadar acı yaşattığı halde neden bu sevgim dem vazgeçemiyorum diye. 

Sonra düşündüm.Fenerbahçe'yi kurtuluş mücadelesi veren Türkiye'mize benzettim. 

Etrafı düşmanlarla çevrili, hem içerden hem dışarıdan yıkmaya çalışıyorlar ama yıkamıyorlar. Belki sarsıyorlar ama yıkılmıyor.Çanakkale'yi geçemiyorlar.

 
Bir takımın bu kadar mı düşmanı olur?


Bir takıma dört bir yandan bu kadar mı saldırılır?








İzzet GÜNDER