Yaşları 25-30 arasında pırıl pırıl iki Kıbrıslı Türk genci.
İkisi de Gazimağusa doğumlu, ikisi de İngiltere’de öğrenimlerini tamamlamış.
Üniversite dönemlerinde başladıkları yol arkadaşlıklarını hayat arkadaşlığına taşımışlar.
Mezuniyetlerinin ardından bir süre İngiltere’de çalıştıktan sonra, pandeminin de vesile olması ile ülkelerine dönüp yerleşme kararı almışlar.
Hem ülkemizde yaşarız, çoluğa çocuğa karışırız hem de bilgi ve deneyimlerimizi ülkemize aktarırız hayalleri ile gelmişler.
Erkeğin iş kolu mühendislik.
Kadının ise hem üretim hem de hizmet sektörüne yönelik.
Ülkelerine geleli yaklaşık 2 yıl olmuş.
Erkek, özelde bir işe girmiş. Maaşı zamanla kesilmeye başlamış. Yatırımları aksamış. Ayrılmak zorunda kalmış. Bazı yerlere kendisi işler yapmak istemiş, parasını alamamış. İşi şirket kurma noktasına getirmek istese de ilginç bir şekilde bazı bürokratik engellerle müdacele etmiş ama dayanamayıp pes atmiş.
Kadının hayali ise hep kendi işini kurmakmış. Ama iş kurmak hele hele pandemi döneminde hiç de kolay değil.
Yine birilerinin yanında çalışmış ama benzer sorunlarla karşılaşmış.
En son kendi birikimleri, ailelerinin desteği ile İskele tarflarında bir apartmanın ilk katından bir daire satın almışlar.
Kadıncağız bir odasını hayalindeki işin ilk adımı niyetine ofis olarak tasarlamış.
Daha işin başında, ürün ithalinde ve temininde birçok sıkıntı yaşamaya başlamış.
Bırakın kendi düzenlerini kurmayı, ellerindeki birikimleri erimeye başlayan çift kara kara düşünmeye başlamış.
Çocuk planlarını ertelemişler.
Bir köşeye bıraktıkları, İngiltere’deki eski iş yerlerinden gelen teklifi yeniden gözden geçirmek zorunda kalmışlar.
İstemeyerek de olsa, hayallerini ülkelerinde bırakıp, bedenleri ile İngiltere’ye dönmeye karar vermişler.
Tamamen bir tesadüf eseri, evdeki eşyalarını parça parça satarken tanıştım bu çitfle.
Zehir gibi iki beyin.
Erkek gerçekten bir beyefendi, kadın ise gerçekten bir hanımefendi.
Üretken, kültürlü, dinamik…
Ülkeye, devlete, topluma her açıdan katkıda bulunacak potansiyelleri var.
Doğup büyüdükleri yerlerde, kendi ülkelerinde yine kendilerini yabancı hissetmişler.
Bıraktıklarından çok farklı bulmuşlar geçen son 10 yılda ülkelerini.
Yeirne göre, rakip ya da başkalarının ekmeklerine ortak olmaya çalışan kişiler olma psikolojisini yaşatmışlar kendilerine.
Siz de nereden çıktınız demeseler de, davranışları ile istenmediklerini hissetmişler.
Küçük ülkede, gelir pastasının da düşük olması refleksine bağlamışlar çoğunu.
Devlete girmek için küçük bir gayretleri de olmış ama, torpil ve siyaset duvarını aşamayacaklarını erkenden anlayıp vazgeçmişler.
‘’Biz dönüyoruz.’’ dediler.
Derken üzüntüleri ses tonlarına yansıyordu.
’Hayırlısı.’’ demekten başka şare yoktu.
‘’Olmadı.’’ diyerek devam ettiler.
‘’Biz yapamadık, gidiyoruz ama buraları kimlere bırakmayı düşünüyorlar?’’ sorusu ise cevapsız havada kaldı.
Bir tarafta gidip de dönmeyen gençler, gelip de gerisin geriye dönmek zorunda kalanlar…
Diğer tarafta ise nereden geldikleri belli olmayıp, buralara kazık çakanlar ve zaten burada olup da başkalarına yaşam hakkı tanımayanlar.
Belki de o sorunun cevabı buralarda gizlidir…
İletişim: 0542-8529899