Dün Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gülgün Vaiz, sosyal medya hesabından, şunu paylaştı:
“INFEKSIYON ve GÖĞÜS DOKTORU, HEMSIRE VE DİĞER PARAMEDIKAL arkadaşların yanında
TÜM BÖLGELERDEN, LEFKOSA, MAĞUSA, GİRNE, CENGİZ TOPEL’DEN DAHİLİYE, NÖROLOJİ, GÖĞÜS CERRAHI, GÖZ, ÜROLOJİ , CERRAHİ, ORTOPEDİ, KARDIYOLOJİ, KALP DAMAR CERRAHI, KADIN DOĞUM, BEYİN CERRAHİ, PLASTİK CERRAHI, CİLDİYE, FİZİK TEDAVİ, UZMANLARIMIZ COVID 19’LA MÜCADELE ETMEK İÇİN CEPHEYE GİDİYORLAR. KOLAY GELSİN. TARİH YAZACAK.
SALGINDA KAHRAMANCA SAVAŞAN İSİMSİZ KAHRAMANLAR HEPİNİZİ SAYGIYLA SELAMLIYORUM… İYİ Kİ VARSINIZ…” dedi.
Önce konunun öznesini netleştirmekte fayda var.
Virüs ile mücadele mi?
Sağlık çalışanlarının işbirliği mi?
Sağlık çalışanlarının fedakarlıkları mı?
Konunun en onurlu kısmının hakkını vererek başlayalım. Dünya üzerinde hiçbir insan yoktur ki, doktorundan hemşiresine, ATT’sine, ambulans şoförüne, hasta bakıcısına, laboratuvar personeline, diğer tüm yardımcı sağlık personeline, eczacısına, sağlık sektöründe çalışan temizlikçisine kadar herkes, bu virüse mücadelede üzerine düşen görevleri, canları pahasına yapmaktalar. Dolayısıyla hepsi kahraman, her biri isimsiz kahraman. Bunu da herkes biliyor, saygı da gösteriyor ve alkışlıyor. Buradan kimseye ekmek çıkmaz. Bunu geçelim, ne politika malzemesi ne de duygu sömürüsü yapalım.
Virüs ile mücadele konusunda gelince.
Bugüne kadar hangi savaş cephesine üç hafta sonra gidilmiş ki diye, sormak gerekir aslında.
Bu ifadeler, gecikmiş organizasyonun itirafı da değil midir aynı zamanda?
Yoksa bazıları, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Sayın Dr. Özlem Gürkut’un, Ocak ayından bu yana, savaşa hazırlanalım diye bas bas bağırdığını duymamış mıydı?
Hem bu savaşta ne kadar organize olundu?
Emir komuta kimde? Sevk ve idare eden(ler)i kim bu savaşı?
Savaş taktikleri geliştirildi mi? Teçhizat ve altyapı organizasyonu yapıldı mı?
Hepsi muamma!
Kaldı ki, ülke genelindeki tüm sağlık çalışanlarının, cepheye, yani anladığım kadarıyla Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne gitmek üzere evlerinden yola çıktıklarını kabul edelim.
Daha COVID-19 ülkemizde pik yapmadı ki. Herkesi aynı anda cepheye sürmek ne kadar mantıklı? Aylar hatta yılı geçecek bir süreçten bahsedilirken, böylesine bir gazla yola çıkınca, daha yolun başında iken ve belki de tam ihtiyaç duyulacak zamanlarda, sağlık personelinin tükenmişliğe sürükleneceğinin hesapları yapılmış mıydı COVID-19 cephesine çağrı yapılırken?
Üstelik cepheye yapılacak plansız personel yığınağının, topluma sağlık olarak değil, bulaştırıcı sağlık personeli olarak geri döneceği hiç mi düşünülmeden yapıldı bu açıklama?
Başka bir örnek verelim. Ateş ve öksürük polikliniğindeki COVID-19 ile mücadelede şu an sahada doktora aktif ihtiyaç var mı yok mu belli değil. Daha dün konuştuğum bir meslektaşım, ateş ve öksürük polikliniğinde 1 gün mesai yapıp 2 gün çalışmadığını ifade etti.
Muayeneleri sonlandırıldığı için haftalardır hastalarına bakamayan devletin diş hekimleri, telefonla danışma hattında görevlendirilmişken, 10 diş hekimi ile başlayan uygulamanın bugün neden 2 kişi ile sürdürüldüğünü de sorgulamak gerekmez mi?
Ya da bir başka örnek verelim. Cephede COBID-19 ile savaşan bir doktorun, günün ortasında savaş alanından ayrılarak, önce özel hastanede sonra özel kliniğinde hasta bakması, savaşın hangi safhası ile ilişkilendirilebilir ki?
Ve, ülkenin diğer sağlık çalışanları nerede?
Birileri cepheye gitmek üzere evlerinden ayrılırken, özeldeki sağlık çalışanlarına haber vermişler miydi? Gelin birlikte, omuz omuza gidelim denmiş miydi? Hayır! Üstelik, özeldeki sağlık çalışanları görev beklediklerini sürekli dile getirirken.
COVID-19 ile mücadele her sağlık çalışanının boynunun borcudur, görevidir.
‘’Hatt-ı müdafaa yoktur sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır’’ derken, savaşın taktiğini belirlemişti Atatürk.
Evet, COVID-19 ile mücadelede de yolumuz uzundur. Cephe sadece Nalbantoğlu Devlet Hastanesi değil, tüm ülke geneli olmalıdır!
Bu savaşa gidilecekse, maddi-manevi beklentilerden sıyrılarak, BİRLİKTE ORGANİZE OLARAK gidilmelidir.
Dr. H. İlker İpekdal
İletişim: 0542-8529899