Demirören.. Sanki de FIFA kurallarına çok uyar bizim adam.



Muhteremin başkanlığı döneminde Beşiktaşım UEFA'dan kovulmadı mı? Maalesef! Neyse, bugün kü konumuz daha derin bir mevzu.
Vakti zamanında doktora programında eğitim ekonomisi dersi almıştık. Dün öğleyin ilgli ders hocası Doç. Dr. Erdal Güryay’la yemekteydik. Konulara daldan dala ötesi badozlama dalarken HAVADİS Haber Paketi’nden bi’sms geldi. Neymiş? Türkiye’nin futbol federasyonu başkanı Demiören ve bizim başkan Sertoğlu’nun Bölgesel Amatör Ligi’ne ilişkin toplantıları devam ediyormuş. Toplantı öncesi de Demirören Bey’fendiden ‘FIFA’nın fendi Yıldırım’ı yendi’ cinsinden bi açıklama gelmiş.; “FIFA kuralları ne derse o olacak” demiş. Adamcağız haklı. 200 milyon TL’yi aşkın bütçesiyle milyonlarca euro’luk kulüpleri yönetiyor. Üstelik de bu aralar Ümit Milli düzeyinde de Kıbrıs Cumhuriyeti’yle aynı grupta ve şu anda dirsek temas aralığında. E bu toplantıdan ne çıkar? Mâlum, ‘FIFA’nın tek ülke, tek temsiliyet’ kuralıyla birlikte evrende olmayan KKTC futbolcusu Türkiye’de filiz lisansla bedelsiz lisansiye edildi. Arkasına da bizim kulüplerden geçen hafta içi bi’muhtıra çekildi; Neymiş? “Türkiye bizi dikkate almazsa biz de Kıbrıs Futbol Federasyonu KOP’a üyelik sürecini başlatırız dendi” bildik. İşte tam da bu anda eski MTG kalecisi ve kulüp başkanımız, şimdilerinse resi-i cumhurumuz Dr. Derviş Bey bereket versin konuya el attı da en azından hiç yoktan bir masada biraraya gelindi. Ekonomi bilimci Erdal Hoca yemekte “Sence konu nasıl sonuçlanır?” sorusunu çakınca bendeniz de naçizane; “En fazla üç beş kuruş yetiştirme bedeli cinsinden sakal yaparlar. Başka da bi’şey yapmazlar. Haa, bu da yazılı bir protokolle olmaz. Aha öyle sade kahve eşliğinde sözlü nanay olur” dedim. Hoca güldü ve şu konuyu anlattı: Adam Smith; Modern iktisadın babası olarak kabul edilir. Bizim adamın Gelir Teorisi’ne göre üç tür gelir varmış. Bunlar; ücret, rant ve kârdır. Ücret; yapılan işin değerini anlatır. Rant; sermayeyle sermaye kazanma vaziyetlerini, kâr ise gelirin giderden fazla olan kısmıdır. İşte bu an’da da Smith’in Görünmez El Teorisi aktifleşir. Bu teoride sosyal fayda ve hizmetin müdahalesiz bir şekilde maksimize edilmesi söz konusu olur. E bizim ülke sporunda da görünmez bir el var mı? Finansal açıdan yok ama siyaseten bal gibi var. Neyse, İşte bu Gelir Teorisi üçgeninde rotası şaşmış bir gemi gibi savrulan bir kulüp yapımız var. Sözleşmeli Sistem zaten çöpe atılmıştı, şimdi de birçok önemli performansın Kuzey Açılımı başladı. E neydi olacağı? Hafta sonu Mustafa Yaşınses kardeşimle ayaküstü sohbet ettik; “Nedir be Gabiram orda durumlar” diye sorduk. Evlatçık da; “Hocam en az 10 bin kişiye oynarız. Sokaktaki selfilerle özellikle de sosyal medyada çok fazla reytingimiz var. E hâl böyle olunca da daha çok çalışırız Kastamonu’da profesyonel sözleşmeye aday bir duruma geldik. İnşallah hayırlısı olur” dedi. Ben de “E Çağrıcık? Musacık?” diye kontra sordum. Yaşınses de; “Çağrı’nın menajeri maalesef 3 bin tl daha fazla alsın diye o mevkide oynayan Uşaklı çocuğun arkasına sattı. İnşallah yakında yine yıldız olacak. Şanler son 4 maçtır direkt 11 oynar. Bu süreçte 2 gol, 1 de asist yaptı. Çıdamlı da yanımda. İnşallah o da yavaş yavaş takıma adapte olacak. Çok kaliteli bir futbolcu” dedi ve de helalleşip herkes kendi yoluna o Kastamonu’ya, bendeniz de Dikilitaş’a doğru yollandık. Sonuç mu? Derviş Bey sayesinde görünmez bir’el değdi ve bizim federasyonu huzura kabulü geçtik, kaale dahi almayan Yıldırm Bey bizim huzura geldi ve daha ilk dakikada direkt doksana çaktı; “Sorun FIFA kurallarında çözülecek” şeklindeki açıklamanın tek’bi algısı var. O da; “FIFA’ya üye olun da öyle gelin karşıma, tıpkı KOP gibi. Ya da KOP’a üye olun meşru görüşme yapalım” der gibi, gibi...