5. Eğitim Şurasının son gününde alınan kararlar, yüreğimizi burktu.
Oysa Eğitim Şurasından beklenen; “Eğitimde giderek düşen kalitenin nasıl yükseltileceği”, “Yaşanan sorunların nasıl düzeltileceği”, “Çocuklarımıza milli ve çağdaş değerlerin nasıl öğretileceği” gibi soruların cevaplandırılması idi.
Arabacıoğlu, büyük bir iyiniyetle bu Şura’yı düzenlemiş, Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’ta samimiyetle; “Bu Şuradan çıkacak kararların aynen uygulanmaya çalışılacağını söylemişti.
Heyhat;
Şura’ya, başından itibaren sol sendikalar damgasını vurdu.
Yapılan eleştirilerin, alınan kararların bir çoğu ideolojikti. KTÖS Başkanı Şener Elcil, Şura’yı bir orkestra şefi gibi yönetti. Bütün masalarda konuşulan her konuyu, yanındaki arkadaşları ile bilgisayarından online takip ediyor ve görevli arkadaşlarına mesajlar yollayarak talimatlar veriyordu.
Özellikle son gün alınan kararlar, bu Şura’nın hangi zihniyet tarafından ele geçirildiğinin en basit göstergesi idi.
Buna gore;
a) Andımız kaldırılmalı,
b) Okullarda mecburi din derslerine son verilmeli,
c) Hala Sultan İlahiyat Koleji kapatılmalı,,
d) Kesintisiz 11 yıllık eğitime geçilmeli,
Sayın Arabacıoğlu, özellikle okullarımızdan Andımızın kaldırılması teklifinin kabulü üzerine salonu terk ederek protesto etti.
DPUG Eğitim Bakanlığını alırken oldukça iddialı idi. Seçim bildirgesinde en detaylı ve en mükemmel işlenen konu “Eğitim” konusuydu. Eğitimde çok büyük reformlar planlanmıştı. DPUG, bu iddialarından vaz geçmiş değil elbette. Ama görülüyor ki DPUG hedefine giderken kadrolarını iyi seçmeli ve ideoloji bataklığına batmış statükocu sedikalarla mücadele edebilecek kararlı bir yöntem geliştirmelidir.
Şura’da oy kullanacak delegeleri, sendika militanlarından oluşturmak, Üniversitelerden gelen gerçek eğitimcileri gözlemci yapmak, hele hele Şura Sekreterliğini müfrit bir sendikacıya teslim büyük hata idi.
Ben bu Şuraya bir eğitimci olarak davet edilmedim. Davet edilse idim aşağıdaki bir kaç maddeyi teklif edecektim.
1-Eğitim Bakanlığı adında “Milli” kavramı kullanlılan tek Bakanlıktır. Eğitim sistemi de buna uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Şu anda kangren olmuş Eğitim sistemimizin tekrar ayağa kaldırılabilmesi için, milli, çağdaş ve KKTC’nin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir gençlik yetiştirilebilmesi için köklü reformlar hayata geçirilmelidir.
2-Bakanlık, alacağı tedbirlerle Öğretmenlerin görev süresince kendini yenilemesini , performansını artırmasını, buna bağlı olarak özlük haklarını da geliştirip mesleği zevkle yapmasını sağlayacak kariyer basamakları teşvik etmelidir. Öğretmenlere kariyer sistemi oluşturularak eğitimcilerin idarecilik yerine kendi alanında yetişmesini, gelişmesinin sağlanılması gerekir.
3-Uzun yıllar görevde kalıp performansı düşen yöneticilerin görevlerini daha değişik alanlarda yapmasının önü açılmalı ve performans değerlendirilmesi öbjektif kriterlere gore yapılmalıdır
4-Performansı düşük, risk almayan, odasına kapanan, öğretmene değer vermeyen, istişareye kapalı idarecilerin değiştirilmesini, yerlerine eğitimi ,bilimi, teknolojiyi ve manevi değerleri önemseyen, kendini geliştirmeye açık idarecilerin gelmesi sağlanmalıdır..
5-Özel mantıkla yönetilen, performansı yüksek, imkanları geniş, sadece öğretim değil, eğitim veren okullar oluşturulmalıdır. Eğitimi özelleştirmek, tamamen özelin eline bırakmak doğru değildir. Özel okullar sürekli gelişirken Devlet okullarının özel okula gidememiş olanların mecburen okuduğu yerler haline dönüşmesine müsaade edilmemelidir. Okullar sınavlara hazırlık kurumları olmaktan çıkarılmalıdır.