Ekinler yeşerdi mi?


Şike mi? Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre; “Fransızca kökenli bu sözcük; Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşmadır” diyor şuan önümüzde duran sözlük. Çeşitleri mi? ‘Hatır şikesi, gönül şikesi, yöresel rekabet şikesi, siyasi şike, intikam şikesi, para şikesi, akrabalık şikesi, hakem şikesi, dedikodu şikesi, vatandaş yabancı oyuncuların şikesi, ödeşme şikesi, istihdam olma şikesi’ ve daha niceleri. İşte, artık futbol literatürüne de giren ve bir deyiş olan ve özellikle de Türk futbolundaki ‘teknik takip’ sonrası ortaya çıkan telefon görüşmelerindeki şifreleri de şikeci başkan, yönetici ve futbolcuların sayesinde öğrendik. Adamlar bu işi çoktan aşmış. Şöyle ki; “Tarla sürüldü mü? (Teklif yapıldı mı?)... Ekinler büyüdü mü? (Adamlar bağlandı mı?)... Ekinler yeşerdi mi? (Opersayon bitti mi?)... Ekinler boy verdi mi? (Paralar ulaştı mı?)” şeklinde türlü şifreli konuşmalara tanıklık ettik uzmanlar sayesinde. Haa, “Ayşe tatile çıksın” diyen bile var ama sahtekarın ve yalancının da mumu yatsıya kadar. Neyse, bakıyoruz da dünya futbolunda herkes herkes sütten çıkmış ak kaşık modunda açıklamalar yapıyor. Ülkemizde de bu işler olmuyor mu? Çook! Tarlayı da süren, ekinleri de büyüten ve yeşerten, ekinlerin boy vermesini de sağlayan ‘en az’ bir kişi her kulübümüzde var. E “iki kişinin bildiği sır değildir” muhabbeti var ya, işte futbol dünyasında da durum aynen bı vaziyette. Bunula beraber bu işler o kadar ayyuka çıktı ki sanki de normal insani ilişkilere girdi. “Bir teknik takip de bize lâzım” diyordu bi’zamanlar bizim medyamız. Sonuçta noldu? Nane oldu bildik; Tarih boyunca ne tarlalar sürüldü, ne ekinler boy verdi. Tegavüt, becayiş, düğün bastici, elektronik ve beyaz eşya, karpuz, kavun, patates merkezli en ucuzundan şikeler gördük, işittik. E bu durum normal mi? E galiba da ‘müşterek bahisçiler’ sayesinde normal oldu. Mâlum, futbol bacası tütmeyen bir sanayi oldu. Endüstriyel futbol dünyasında artık 300 bin aktif kayıtlı kulüp, 250 milyon aktif lisanslı futbolcu ve 240 milyar Euro finans gücü var. Kitleleri peşinden sürükleyen bu ‘oyun’ artık bir oyun değil. Taraftarları da artık ‘taraftar’ değil. Bu kitleye “müşteri” dersek daha doğru olacak. Geçen gün canlı yayında Özsoy Müdür’le bizim Süper(!) Lig’i finansa bağlı puantaj durumunu konuştuk. “TL cinsinden 300’e kümeye, 700’e orta sıralarda ve de 1 milyon TL üzerine de şampiyonluk hesapları yapılabilir” dedik. Devletten 2,5 milyon nakit ve de 3,5 milyon da saha bakım(!) ve de onarım; Oldu mu 15 milyon TL! E bu da gösteriyor ki bizim K-Pet’in marka değeri ortalama 5 milon Euro! E buna karşılık taraftarı çoktan geçtik, seyirci var mı? O da yok maalesef. Küçük bir grup da köy kahvesinde, kulüp binası arkasında ya da başka bir sosyal mekanda oturup, sürekli olarak mevcut yönetimi yerden yere vuranlar da ‘benim takım’ olarak konuyu özetliyorlar. Ya rakip taraftara ne diyorlar? Benden olmayan yaşamasın ekseninde bir ‘ben’ ve de ‘ben merkeziyetçilik’ şuuru aktifleşiyor bizden içeri. Haa, istisnalar var mı? Tabii ki var. Geçtiğimiz hafta ezeli rakip, ebedi dost gevezeliği belki de ilk ve son kez anlam buldu. Galatasaray formalı bir grup, Fenerbahçe tesislerine giderek; “Fenerbahçesiz bir lig istemiyoruz” pankartı açtılar. Zannımca o arkadaşlar da Fenerliydi gibi gibi! Alışılmadık bir durum ama buna da alışacağız. Son söz mü? Yenicami Şampiyon oldu. Doğan, Kaymaklı ve de Lefke takımları Pepsi’de finale aday. Diğerleri? Bir kısmı tarlanın sürülmesini ve de ekinlerin yeşermesini bekleyecekler, tıpkı Türkiye’deki şikesiz(!) lig gibi..