Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kalbimizin bir yarısı Antep'se, Hatay'sa, Şanlıurfa'ysa diğer yarısı Afrin'dir, Halep'tir, Hama'dır, Humus'tur, Şam'dır. Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri, son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında, ilk koştuğu yer biz olduk." dedi.

Erdoğan, TC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

Erdoğan, "Bölgemiz, ancak demokrasi ve bunun içinde bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor." diyerek, komşu Suriye'de 13 yıldır devam eden iç savaşın önceki gün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandığına işaret etti.

-"Şam, Suriye'nin asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken, Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü"

Erdoğan, şöyle devam etti:

Altun: Küresel Adalet Krizini Derinleştiren Dinamiklerden Biri De Medya Emperyalizmidir Altun: Küresel Adalet Krizini Derinleştiren Dinamiklerden Biri De Medya Emperyalizmidir

"Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, Suriye'nin asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken, 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç'in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz.

Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir. Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca 'Türkiye karşıtı' tutumunu bir an olsun terk etmemiştir.

Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. 'Zulüm ile abad olunamayacağı' hakikati, Suriye'de bir kez daha tecelli etmiştir."

Türkiye'nin, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukuku ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirdiğine dikkati çeken Erdoğan, daima barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten ve Suriye'nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduklarını söyledi.

Erdoğan, devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen, her şart altında Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduklarını kaydetti.

Erdoğan, "Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik. Ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye'deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye'nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir." diye konuştu.

- “Kalbimizin bir yarısı Antep'se, Hatay'sa, diğer yarısı, Halep'tir, Şam'dır”

Erdoğan, "Kalbimizin bir yarısı Antep'se, Hatay'sa, Şanlıurfa'ysa diğer yarısı Afrin'dir, Halep'tir, Hama'dır, Humus'tur, Şam'dır. Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri, son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında, ilk koştuğu yer biz olduk." dedi.

Türkiye'nin Suriye'yle ilgili hassasiyetinin hiçbir zaman menfaat eksenli olmadığını hatırlatan Erdoğan, "Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum, Suriye halkı bizim kardeşimizdir, tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye'yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir." ifadelerini kullandı.

"Sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir ama kalplere hangi güç sınır çizebilir?" diye soran Erdoğan, "Asırlardır birlikte yaşadığımız, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza, sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep'se, Hatay'sa, Şanlıurfa'ysa diğer yarısı Afrin'dir, Halep'tir, Hama'dır, Humus'tur, Şam'dır. Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri, son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında, ilk koştuğu yer biz olduk." diye konuştu.

Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyelilerin, canlarını kurtarmak için ilk önce Türkiye'nin kapısını çaldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Az değil 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere, 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum, yüksünerek, şikayet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik…”

Suriye'yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgarının, başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inandığını vurgulayan Erdoğan, "Suriye istikrara kavuştukça, inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır. Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık." dedi.

Erdoğan, Suriyeli sığınmacıların dönüşüne ilişkin, "Yığılmaları önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı'nı da geçişlere açıyoruz." dedi.

- "Türkiye'nin başka ülkenin toprağı ve egemenliğinde gözü yoktur"

Dün itibarıyla Suriye'de "karanlık" bir dönemin kapandığını, "aydınlık" bir dönemin başladığını belirten Erdoğan, "Türkiye'nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekatlarımızın yegane amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır. Ne PKK ve Suriye'deki uzantıları ne de DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır." ifadelerini kullandı.

Suriye'nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Suriye tüm etnik, dini, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye'nin bugününe de geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen, Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye'nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir.

Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır, istikrara kavuşmuş bir Suriye, hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır. Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye'nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının, kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskar tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca faklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak zorundayım, çok önemli, atalarımız güzel söylemiş. 'Çakal ne kadar hile bilirse kurt da o kadar yol bilir.' Türkiye, sınırlarının ötesinde yeni terör çıban başlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır."

Editör: Timuçin Cansoylu