Fatih Sultan Mehmed Han'dan Recep Tayyip Erdoğan'a Mektup!

İstanbul’un fethi ile anılan ve kutsal övgülere mazhar olan Fatih Sultan Mehmed Han, yalnızca büyük bir savaşçı ve cengâver değil aynı zamanda sanıldığından çok daha büyük bir devlet adamıdır… Bu büyüklüğün en önemli emarelerinden birisi de meşhur “Fatih Kanunnamesi”nde gizlidir. Mevcut milli eğitim sistemimizde yalnızca “saltanatın bekaası  için kardeş katlini meşru kılan” nizamname olarak gösterilse de Fatih Kanunname’si çok daha derin bir analizi hak eden tarihimizin en mühim hamlelerinden birisidir. Gelin konuyu biraz daha açalım;

Biz Türk devletlerinin tarih boyu en mühim handikaplarından birisi de devlet veraset sisteminin tam olarak yerine oturtulamamış olmasıdır. Türk devletlerinin genellikle çok uzun ömürlü olamamasının en temel nedeni budur.  Yerleşik hayata geçmemizde geç kalmamızdan ötürü hem günlük sosyoekonomik ilişkilerde hem de siyasi iktidarın devredilmesinde veraset yapısını tam olarak oturtamadık. Örneğin Timur, devletini güvenle emanet edebileceği bir lider yetiştirememişti, tıpkı Atilla gibi, Cengizhan gibi… ve liste pek tabii ki uzar gider. Mesela Selçuklu hükümdarlarına odaklandığımız zaman topu topu 1 asırlık periyodda değişen 10 kadar hükümdar görürüz, ortalama iktidar süreleri 10 yılı geçmez… Devlette doğru bir veraset yapısı olmadığından güç terazisi birazcık dahi şaşırdığında güçlenen kişi hükümdarı tahttan indirmiş ve bu bir devlet geleneği haline gelmiştir. Anadolu Selçukluları’nda  bu oran yaklaşık 150 senede 25 hükümdara çıkar… Bu durum devletlerin yıkılma ve parçalanma sebeplerinin en temelidir. Anadolu Selçuklu’ları dahi yıkıldığında veraseti hazmedememiş ve hak iddia eden onlarca beylikten birisidir Osmanlı…



Fatih bu sorunun kaynağını görerek; özellikle de Timur’a yenilerek dağılan devleti çocukları arasında paylaşılamayan dedesi Bayezid’den ders alarak Kanunname’yi yayınlamıştır. Kanunname ile birlikte sancaklarda vali olan şehzadeler, padişah olan babaları öldükten sonra sancaklarında saltanat hakkı iddia etmekten vazgeçmek zorunda kalmışlardır… Böylece her iktidar krizi sonrasında ortaya çıkan ve vizyonsuz ve saçma bir biçimde türeyen beyliklerin oluşmasının önü kesilmiştir.  Kanunname; "Saltanat hakkı ancak payitahttadır. Nizam-ı Alem için ve devletin devamlılığı için devlet bölünmeden yalnızca tek bir şehzadeye aittir" şeklinde yorumlanmalıdır. Osmanlı’nın 700 sene devam eden saltanatının altında yatan sır bu kanunnamededir.  Nihayetinde cebri temellere de otursa bir iktidar veraseti sistemi oluşmuştur.



Ancak Osmanlı adına ne yazık ki, bireysel hak ve özgürlükler anlamında ise ne iyi oldu ki denilebilecek bir biçimde Osmanlı’da yenilik hareketleri ile birlikte bu iktidar veraseti sistemi kültürü de terk edilmeye başlanmış yerine hanedan bünyesinde devrim kültürü oluşmuştur. Bu çerçevede pek çok padişah ama öyle ama böyle, gücü eline geçirebilen kutuplar, dış mihraklar veyahut Osmanlı Derin Devleti tarafından saltanattan alınmıştır.



Osmanlı sonrası Cumhuriyet döneminde dahi yaşadığımız veraset sistemi sıkıntılarının çözümünü bulamadık. Örneğin ne yazık ki, halk tarafından bir aşkla sevilen halk kahramanı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk dahi arkasında geniş kitlelerce kabul edilip, halk temelli bir idare sisteminde halkın bağrına basabileceği, Atatürk İlke ve İnkılaplarını özümsemiş bir varis isim bırakamamıştır. Mevcut siyasi yapımızdaki en büyük sıkıntılarımızdan birisi olan kurucusu öldükten sonra hiçliğe uzanan (Dsp, Dyp, Anap vb.) Tek Adam Partileri nin çözmesi gereken en önemli problemlerden birisi budur. Bu durumun istisnası da Türk Tarihi ve Siyasi Tarihimizden gerekli dersleri çıkarabilmiş, kadim bir kültüre dayanan oluşumlar olan Mhp ve Chp partileridir. Her ne kadar bünyelerinden çıkarttıkları liderler kendi camialarında tartışmalı dahi olsalar, bu iki parti bünyelerinde liderlik verasetini oturtabilmiş partilerdir.



Efendim bu kadar teraneyi neden anlattık neden söyledik?



Günümüzün en önemli siyasi tartışma konularından birisi olan Başkanlık Sistemi ve Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi varisinin kim olabileceği gibi konularda; perde arkasında siyasi tarihimize dair almamız gereken önemli derslerden birisinin var olabileceği sorusunu zihninizde oluşturmak istedik… Başbakan siyasi varisini kendisi tayin etmek ve kontrol altında tutabilmek istiyor...



Sevgi ve Saygılarla efendim...