Dozu Kaçtığında Sağlığınızı Çok Zorlayacak 5 Besin
Özellikle bayramlar, düğünler ya da doğum günleri gibi aile ya da arkadaşlarla topluca kutlanan günlerde 'yemeğin dozu' biraz kaçabilir. Bu gibi günlerde fazladan afiyetle yediğiniz o fazla etler ya da tatlılar sindirim problemlerine yol açabilir. Ancak kimi besinler böyle (görece) masum sindirim sorunlarının ötesinde sağlığınız çok ciddi şekilde etkileyecek sorunlar da ortaya çıkabilir. Bilim bize bu besinleri ne kadar yememiz gerektiği ile ilgili aydınlatıcı bilgiler sunuyor...
Biz de aşırıya kaçıldığında kişiye sindirim problemlerinden çok daha fazla sorun yaratacak yiyecekleri sizin için sıraladık.
HAVUÇ: CİLTTE KOYULAŞMA (HİPERPİGMENTASYON)
Bol miktarda vitamin, mineral ve lif içerir. Ancak çok fazla havuç yemek, havuca o parlak turuncu rengini veren ve A vitamininin öncül maddesi olan beta karoten molekülünün aşırı düzeyde alınmasına neden olabilir. Kanda aşırı miktarda beta karoten olması da deri renginde koyulaşmaya yol açabilir.
Karotenemi adıyla bilinen bu durum karotenin yağda çözünen bir molekül olmasından kaynaklanır. Aşırı miktarlardaki karoten genelde derinin en dış katmanında birikerek, özellikle avuç içleri, ayak tabanları, dizler ve burun çevresindeki derinin sarı ya da turuncu bir renge dönüşmesine neden olur.
Karotenemi çoğunlukla aşırı miktarda havuç püresi içeren mamalarla beslenen bebeklerde görülmekle birlikte, erişkinlerde de görülebilir. 2006 yılında Journal of Dermatology dergisinde yayımlanan bir haberde karoten içeren destek haplarını aşırı miktarda alan 66 yaşındaki bir kadının derisinin turumcumsu sarıya dönüştüğü belirtilmekteydi. A.B.D Tarım ürünleri Besin Değerleri Veritabanı'na göre, bir fincan doğranmış çiğ havuç yaklaşık 15 mg karoten içeriyor. Öyle ki, derinin sarıya çalması için aylar boyunca her gün yarım fincan doğranmış çiğ havuç yemeniz gerekiyor.
Dış görünümde yarattığı çarpıcı etkinin dışında, karotenemi çoğu zaman zararsız ve geriye dönüşü olabilen bir durum.
SUŞİ:
Suşi tutkunları aşırı miktarda çiğ ton balığı tüketmekten kaçınmalılar, çünkü bu cıva alımında artışa neden olabilir. Orkinoz gibi değerli olan ve besin zincirinin en üst basamaklarında yer alan büyük balıklar yaşamları boyunca daha küçük balıklarla beslendiklerinden kaslarında metil cıva biriktirebilirler.
Suşi dilimlerindeki cıva düzeylerinin belirlenmesi güçtür, çünkü cıva miktarı dilimin boyutuna ve içerdiği balığın türüne göre değişir. Bu yüzden suşi tüketimine kesin bir sınır koymak güçtür. Ne var ki, 2010 yılında Biology Letters dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, lokantalarda sunulan ton balıklı suşilerdeki cıva düzeyleri genelde marketlerde satılanlara kıyasla daha yüksek oluyor. Araştırma lokantalarda daha yaygın görülen irigöz ton ya da orkinozlu suşi örneklerindeki cıva düzeylerinin Dünya Sağlık Örgütü ve daha başka kuruluşlar tarafından belirlenen üst sınıra yakın ya da üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.
Cıva çok ciddi sinirsel rahatsızlıklara yol açabildiğinden, uzmanlar gebe kadınların ve küçük çocukların aşırı miktarda ton balığı tüketmekten kaçınmalarını öneriyorlar.
KAHVE: (EN ÇOK 600 MİLİGRAM)
Kimileri sabah kahvesini içmeden kendine gelemediklerinden yakınsalar da, çok fazla kahve içmemekte yarar var. Mayo Kliniği uzmanlarına göre, günlük kafein tüketiminin 500-600 miligramı aşmaması gerekiyor. 225 gramlık tipik bir fincan orta kavrulmuş kahve yaklaşık 200 miligram, tekli espresso 75, 225 gram siyah çay 120 miligram kafein içeriyor.
Günlük kafein tüketimi 600-900 miligramı aştığında, uykusuzluk, huzursuzluk, bulantı, düzensiz kalp atışı, istemsiz kas titremeleri, kaygı ve baş ağrıları gibi belirgin yan etkiler ortaya çıkabiliyor. Gerçekte, aşırı kafein tüketimi ölümcül sonuçlar da yaratabiliyor.
2010 yılında İsveçli uzmanlar tarafından Acta Anaesthesiologica Scandinavica dergisinde yayımlanan bir raporda, yaklaşık 10.000 miligram kafein tüketen 21 yaşındaki bir kadında hemen ardından ani kalp durması yaşandığı belirtiliyor. Uzmanlar birkaç kez uygulanan karıncık fibrilasyonu ile kalp yeniden çalıştırılsa da, kadının üç gün sonra sağaltıma yanıt vermediğine dikkat çekiyorlar.
SU:
Bilimsel araştırmalar günde sekiz bardak su içmekle ilgili geleneksel kuralın bir söylenceden öteye gitmediğini ortaya koyuyor. Ancak aşırı su tüketimi diye bir şey var. Su zehirlenmesi kişinin aşırı miktarda su içmesi ve sonuçta bu suyun kandaki tuzu sulandırması ve bedendeki elektrolit dengesinin bozularak beyin işlevlerinde ölümcül etkiler yaratması olarak tanımlanıyor.
Hiponatremi adıyla da bilinen su zehirlenmesi çoğunlukla dayanıklılık gerektiren sporlarla uğraşan kişiler için ciddi bir çekince oluşturuyor. 2005 yılında New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan bir raporda, 2002 Boston Maratonu'na katılan 488 koşucunun yüzde 13'ünde aşırı su tüketimine bağlı hiponatremiye tanık olunduğu belirtiliyor.
Araştırmacılar bu çekinceyi azaltmanın basit bir yolunun, koşucuların toplam sıvı tüketim miktarını ölçüp alıştırma sırasında aşırı su içmelerini önlemek amacıyla, antrenman koşularının öncesi ve sonrasında kendilerini tartmaları olduğuna dikkat çekiyorlar.
MUSKAT (KÜÇÜK HİNDİSTAN CEVİZİ): UYUŞTURUCU ETKİSİ
Yemeklere rendelenen azıcık muskat genellikle tat katmanın dışında herhangi bir etki yaratmıyor. Ne var ki, bu baharatın aşırı miktarlarda tüketilmesi birtakım uyuşturucuların yaratabileceği türde halüsinojenik etkileri çok daha ucuz yoldan yaratabiliyor.
İstenmeyen yan etkiler genellikle ürünün tüketilmesinden üç ile sekiz saat sonra ortaya çıkıyor. Bu etkiler arasında kaygı, korku ve kötü bir şeyler yaşanacağı duygusu türünde etkiler yer alıyor. 2005 yılında Emergency Journal dergisinde yayımlanan bir raporda, kimi insanlarda ani psikoz nöbetleri, gerçeklikten kopma ve görsel sanrılar gibi durumlara da tanık olunabileceği belirtiliyor.
Muskat tozu, 20-80 gram arasındaki yüksek dozlarda bile, çok ender olarak ölümcül etkiler yaratıyor. Tıp literatüründe topu topu iki ölümcül muskat olayına rastlanıyor.