Spordan Sorumlu Bakan Serdar Denktaş Bey; Siz bakmayın bu aralar biraz turizm, biraz da ekonomi işlerine daldığına, eski ünlü rallici. Biraz Altıntaş, biraz Macila, biraz da Karaca ile yarışmış ve de sporun tozunu yutmuş bizât-i muhterem. Dün gece canlı tv de, sabahına da basın toplantısında dinledik ve de izledik. Mâlum 5 Kasım Zirvesi ötesinde Türkiye Bölgesel Amatör Lig’e ilişkin gelişmeler ve de sonucunda da Türkiye’nin önde yürüyen devlet adamı Arınç Bey’in “Yıldırım’ı masaya getirtirim ben”li presiyle gerçekleşen Saray Zirvesi. İlgili yeme-içme âleminde biraz futbol söyleşisi, biraz da geleceğe ilişkin futbol politikamız konuşulmuş. Sonuç mu? Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Demirören; “Aha orda FIFA’nın kapısı, aha orda da bu kapının sapı” demiş özetle. Arkasına da bizim federasyonun bilgisi haricinde Kuzey Kıbrıs’ta ikâmet eden kendi vatandaşlarınına futbol hizmeti verecek ve de bunun yanında da olası sorunların çözümünde aktifleşecek Kuzey Kıbrıs’ta konuşlanacak bir temsilci ofisi için için FIFA’dan izin alma dalgaları ve bizim başkan Sertoğlu’nun FIFA tarafından iş’bu konuya ilişkin bilgi notu ve bizim federasyonun red durumları bildik. Bir tarafta Başbakan Özkan Bey merkezli “bu durum asla kabul edilemez” destekli aşırtma atışları, diğer tarafta da bizim başkan Sertoğlu’nun siyasetten uzak futbola ilişkin dizayanı içerisinde FIFA nezdinde “asla ve de asla Kuzey’de Demirören’e bağlı bir futbol ofisi açılmasına izin vermeyeceğiz” nârâları. E karşıda da Anadolu’dan özür dileyip, Türkiye’ye diklenmekle bu işlerin yürümeyeceğini bildiren Serdar Bey’in kontra atışları ve de mâlum dünkü basın toplantısı. “İlgili ofisin açılmasında bir mahsuru yok, FIFA nezdinde bir girişim istedik” diyen Serdar Bey’e karşılık Sertoğlu da böyle bir açılımdan bizi bypass etmelerine asla izin vermeyeceğiz merkezli demeçler izledik ardı arkasına. Rumlar topyekün ulusal bir spor politikası üzerinden yürürken, bizle yine bildik paramparça bir durumdayız. E işin merkezinde kim var? Tabii ki de Kıbrıslı Türk futbolcusu ve de kulüpleri var. Bu yöneticiler ve de çocuklar n’ester? Her ne pahasına olursa olsun yurt dışında spor yapmak ister. E bizim bu konuya ilişkin bir politikamız (izlenecek yol) var mı? E o da henüz maalesef yok. N’apmalı? Uzlaşı şart. Mâlum ‘filler tepişir, çimler ezilir’ vakâsı var ya, durumumuz aynen bu vaziyette. Herkes eğri oturabilir ama doğru konuşsun. Dört nesli bu yolda tükettik. Daha da dayanacak tâkâtımız kalmadı. Zaten Türkiye de KOP’u işaret ediyor. Zaten adamlar ha’bire resmi çerçevede yazışmaları var. Yakında da ümit millileri aynı grupta yer alacaklar ve de ‘karşılıklı emniyet, ulaşım, konaklama, ve de performans’ merkezli merkezli birliktelikleri olacak yine/yeni/yeniden. Futbolun politikası mı, yoksa politikanın futbolu mu sorusuna ilişkin yanıtımız mı? Tabii ki de politikanın futbolu. E neden bu kanı? Tabii ki de futbol artık futbolculara bırakılmayacak ciddi bir uluslarüstü ilişkiler dünyası. Bu büyük aileye ulaşım, erişim ve aile içi dolaşımda bir birey değeri ne zaman görürüz? Tabii ki de milli uzlaşı olunca. Bu yolda da futbolun genel kurulunun dikkate alınması şart. Neden mi? E futbolun patronu da genel kurulu’dur bildik! Hayırlısı bakalım. Haa bu arada; “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti arasında, Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Antlaşma 12 Mart 2014 tarihinde Lefkoşa ve Ankara’da imza değişimi yöntemiyle imzalanmıştır” konusu da başka yazıya.