Rumların Megalo İdea düşlerinin gerçekleşmesi adına, Kıbrıslı Türkleri Kıbrıs Adası’ndan atma girişimleri önceleri ekonomik silahlarla başlar. Makarios’un Avusturalya dahil dünyanın bir çok ülkelerinde Kıbrıslı Türklere iş bularak, Ada’dan göç etmelerine yardımcı olması, bu planın kansız kısmını oluşturuyordu.
Faşist Yunan cuntası, Makarios’un bu planının çok uzun zamana yayılan bir plan olduğunu düşünmüş olsa gerek, daha yeni kurulan cumhuriyetin ertesinde, planın kanlı kısmına hemen geçiş yapıp, süreci hızlandırma yoluna gitmeye çalışmıştır.
1974 yılının Temmuz ayına gelindiğinde, Yunan cuntasının darbe planı devreye sokulur.
Anavatan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Rumların, Kıbrıslı Türklere yönelik olarak yıllar öncesinden başlatmış olduğu kanlı saldırılara müdahale etme girişimleri siyasal boyutta etkili olmamasının ardından, 20 Temmuz 1974’de adaya düzeni yeniden tesis etmek için ve sadece Kıbrıslı Türklerin değil, Kıbrıslı Rumların da canını kurtarmak için, Ada’ya askeri müdahalede bulunmak zorunda kalır.
En kaba özetini yazmak zorunda kaldık, Rumların döktüğü Türk kanının…
Neden mi?
Çünkü hala, içimizde, Rum – Yunan ikilisinin, adadaki Türk varlığına karşı hem siyasal hem askeri hem de gerilla usulü ortaya koydukları müdahaleleri görmezden gelenler var!
Bunları görmek yerine, 20 Temmuz 1974’ten bugüne, Ada’da huzuru ve güveni tesis eden ve huzurun ve güvenin Ada’da devamlılığının sembolü olan Türk askerlerini “İşgalci” olarak görmeyi tercih ederler…
Ada’daki Türk varlığı, kim ne derse desin, Ada’nın Rumları için, Megalo İdelarını bastıran, Ada’nın Türkleri için de Güven ve huzur içinde yaşamayı sağlayan çok önemli bir olgudur…
Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’nin adadaki varlığı, güvenin ve huzurun teminatıdır.
Güvenin ve huzurun adına işgal diyenler, geçmişi ve tarihi iyi okuma ya da okuduğu tarihi iyi algılama yetisine sahip olmayanlardır.
Rum tarafının, ısrarla Ada’daki Türk askerlerinin ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin kaldırılmasındaki ısrarı, Megalo İdea hülyasına erişebilmekten ileri gelir.
Barış için savaşan bir milletin torunları olan bizler, tarihin hiçbir döneminde ne hakkımızdan ne de Türklüğümüzden vazgeçtik… Bizler bağımsız ve hür bir biçimde, Türk bayrağının gölgesinde, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvencesinde ve garantörlüğünde, Ada’daki varlığımızı dün nasıl bugünlere taşımışsak, yarınlara da öyle taşımaya devam edeceğiz.
Huzurun ve güvenin adına “işgal” diyenleri, ne geçmiş ne de gelecek affedecek!