Siyasiler çizmeleri giyerek araziye indi. Dağ, dere, tepe demeden ha bre dolaşıyorlar. Hani Ahmet Tolgay’ın ‘Dere Tepe Kıbrıs’ adlı bir eseri var ya, aynen orda ifade edilenler gibi…

   En ücra köylere kadar uzanıyor, vatandaşla el sıkışıyor, sohbet ediyor, sorulara yanıt vermeye çalışıyorlar. 

   Bu işleri beceren, nice tezgâhlardan geçerek, vatandaşın nabzını tutmayı iyi bilen politikacılar yanında, ‘Bismillah’ diyerek yola koyulan ‘taze buğday’ adaylar da bulunuyor. 

   Tıpkı biraz çekingen, heyecanlı ve arka planda duranlar gibi.

   Arkadaşımız Ali Cansu, dünkü gazetede yayınlanan haberinde, sokağın nabzını yansıtmaya çalıştı. Tam yedi kişi görüş ve düşüncelerini ortaya koyarken, Dr. Sibel Siber hükümetinin icraatlarından da duydukları memnuniyeti dile getirdiler.

   Çilem Dağıstanlı, Mehmet Naşit, Özlem Bıçak, Derya Alp, Seçkin Güneşer, Selim Altıntaş ve Hasan Gülsün isimli vatandaşlar, 28 Temmuz sonrasında Mecliste dürüst politikacılar ve iş yapan, etrafındakileri kayırmayan, bütün halkı kucaklayan bir hükümet istediklerini söylediler, yeni isimlerin de tercihleri arasında olacağını belirttiler. 

   Vatandaşın ortaya koyduğu görüşlerde çok önemli mesajlar var. Örneğin, “Halkın istediği, biraz empati yapan bir meclis olsun. Halkla bütünleşsin, halkın çıkarlarına öncelik versinler. Bizler için parti önemli değildir. Hizmet edecek olanı seçeceğiz.” 

   Çilem Dağıstanlı, “Kişisel olarak kendine çalışan değil, halk için çalışan siyasetçiler ve sistem istiyorum. Ben KTHY çalışanıydım. Çok sıkıntılar çektik. Halen tazminatlarımız ve sosyal yatırımlarımızı alamadık. KTHY’yi kapatanlardan ve bize onca sıkıntıyı yaşatanlardan hesap sorma günü 28 Temmuz olacaktır” diyor. 


   Evet; KTHY battı ya da batırıldı, ama KTHY’yi unutabilmek mümkün mü?..

   Toplumun aydın simalarından Derya Alp, “Politikacılık bir meslekse, politikacı olarak kendini bu işe adayanların dürüst politika yapması gerekir. Ancak bugüne kadar politikacıların bazıları seçildikleri günden itibaren koltuğu düşünerek hareket etti. Yatırım, gelecek seçimdeki koltuğadır” şeklinde görüş beyan ediyor. 

   Yalan mı?.. 

   Yedi kişiyle değil, isterseniz 100 kişiyle röportaj yapınız, ağızlardan çıkacak olanlar, Eşref Çetinel’in sıkça kullandığı deyimle ‘üç aşağı beş yukarı’ aynı mealde olacaktır. 

   Kaç kez yazdık, yineliyoruz. Bu toplum, daha doğrusu bu halk, çok acılar, sancılar çekerek bu günlere geldi. Çok bedeller ödedi. Türkiye sınırları dışında aynı başarıyı gösterebilen bir başka halk var mıdır?..

   Hal böyle iken, bu günlere gelinmesinde ömür çürütenlerin, yapılan yanlışlar, hazmedilemeyen olaylar karşısında ‘Bizler bu çarpıklıkları görmek, bu haksızlıklara tanık olmak için mi savaştık, mücadele ettik?” şeklindeki yakınmalarına tanık oluyoruz. 

   İşte bunun içindir ki, kişi ve parti ayırımı yapmaksızın, kişisel çıkarını düşünmeyen, tam aksine halkın çıkarlarını savunan, şeffaf, dürüst, yanlışa yanlış eklemeyen, doğruyu gören, hesap verebilen, ‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’ sözüne rağbet etmeyen, dünya görüşü olan vizyon sahibi politikacıları görmek istemektedir bu halk. 


   Devleti bugünkü durumdan daha ileri noktalara taşıyabilecek, ülke insanına refah ve mutluluğu sağlayabilecek, 

istihdamı sadece kamuda görmeyecek, çalışmalarıyla işsizliği en alt düzeylere çekebilecek, yalnız belirli çevre veya kişileri değil, tüm halkı kucaklayacak politikacılara, yöneticilere ihtiyaç vardır.

   Bu tür mesajların giderek artan bir şekilde verilmeye başlanması, vatandaşların mecliste nasıl bir profil görmek istediklerini yansıtması bakımından çok önemlidir. 

   Mesajları alabilen ve iddialı olan adaylar, kendilerini ona göre hazırlasalar kârlı çıkarlar.