Baf doğumlu.
Doğum yılı, 1955.
KKTC Sağlık Bakanlığı resmi internet sitesinde yer alan eğitimine dair bilgiler şöyle:
Baf Kurtuluş Lisesi mezuniyeti ardından yükseköğretime Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde devam etti.
İstanbul Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde İç Hastalıkları dalındaki uzmanlık eğitimini tamamlayarak tıp doktorluğu mesleğine adım attı.
Ülkeye döndükten sonra, Güzelyurt Sağlık Merkezi, Cengiz Topel Hastanesi, Lefke Sağlık Merkezi ve Güzelyurt Sağlık Merkezi’nde İç Hastalıkları Uzmanı ile Güzelyurt Sağlık Merkezi’nde sorumlu hekim olarak görevlerde bulundu.
2013 Erken Genel Seçimlerinde, Ulusal Birlik Partisi’nden Güzelyurt Milletvekili seçildi.
Dr. Ali Pilli’nin ailesi içerisinde siyaset ve siyasetçiler ise hep var oldu.
Eniştesi, Güzelyurt Belediye Başkanlığı sonrası UBP’den 4 dönem milletvekilli seçilirken 16. Hükümet kabinesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevinde bulundu.
Farklı dönem ve kuşaklardaki yakın akrabaları, her zaman Kıbrıs Türk siyasetine yön verme çabası ! içerisinde oldular, olmaya devam ediyorlar.
İlk kez milletvekili seçildiği dönemde kurulan 41. Hükümet kabinesinde Sağlık Bakanlığı görevine getirilen Ali Pilli, Covit-19 salgını ile mücadelenin başladığı günden bugüne eleştirilerin odağında.
Ve Covit-19 salgın mücadelesinde “Hükümetin Seyir Defteri”, Sağlık Bakanı Ali Pilli üzerinden yürümekte.
Sağlık Bakanlığı bütçesinin belli sağlık merkezlerine aktarılmasını mercek altına aldığı ve müdahale ederek daha doğru bir zemine kaydırdığı neredeyse hiç konuşulmadı.
Başka bir yazının konusu olmakla birlikte kimlerin! kimin! Ali Pilli yerine Sağlık bakanı olmasını istediği de ayrıca tüm yönleriyle değerlendirilmeli.
Ancak Covit-19 salgını ile mücadelede yapıcı eleştirilere kulak asmadığı daha çok konuşuldu.
Geride kalan sürede, haksız eleştiriler ve siyasal linç ile “günah keçisi” de yapılmak istendi, uyarı niteliğinde yapıcı eleştirilere de maruz kaldı.
Gölge Bakan’lar ! ile de mücadele etti, pasifize edilmeye de direndi.
Kabine içerisindeki dava arkadaşlarından bazılarının Sağlık Bakanlığına oturmak için “bizans oyunları” ile ayağını kaydırmaya yönelik stratejilerini de hep kendine has siyaset tarzı ve üslubu ile seyretti.
Sona ermeye doğru seyretmekte olan Covit-19 salgın sürecinde Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturarak, tehlike ve tehdidinin sona ermesinde “başarı benim sayemde oldu” diyerek parti başkanlığına giden yolda koronavirüs sürecini bir araç olarak kullanmak isteyen seçilmişlerin kara propagandalarına da göğüs germeye çalıştı.
Eleştirilerin haksız olanlarına dair üslubunun dışına çıkarak “…bu gemi batarsa herkes batacak, sadece Ali Pilli batmayacak. …kişiler bir müddet de kendilerini değil halkı düşünsünler. Herkes herkese bulaşmasın yahu, yeter…" açıklaması ile de hem Hükümete hem kabinedeki Bakanlara ve gölge bakanlık oynayanlara da gözdağı vermesini bildi.
Hataları da olmuştur elbet.
Kurtlar sofrasında oyunu kurallarına göre oynayamadığı da ortada.
Ancak zamansız eleştiriler ve yargısız infazlar ile süslenmiş siyasi linçlerin artık Ali Pilli’nin ötesine geçtiği ve Hükümete mal olmaya başladığı yeni bir sürece girmek üzere, Kıbrıs’ın kuzeyi.
Ve yangına körük ile gidenler de henüz bunun farkında değiller.
Ve soruyor, Kıbrıs Türk’ü;
Hataları, günahları ve sevapları bir yana, Ali Pilli eğer başarısızsa esas başarısız olan UBP-HP Hükümeti ve Bakanlar Kurulu değil midir?
Ali Pilli’nin varsa başarısızlığı ve hataları, Covit-19 salgınını bireysel siyasal çıkarları uğruna kullanarak ortalarda görünmeyenler çok mu başarılı?
Hükümet üyelerinin toplumsal sorunlara dair mücadelenin bir ekip işi olduğu olgunluğunu ne zaman göstereceği ayrı bir konu.
Sağlık bakanı Ali Pilli’nin günahları ve sevapları bir yana “…bu gemi batarsa herkes batacak, sadece Ali Pilli batmayacak…” sözlerini tüm kesimlerin ayrı ayrı düşünmesi gerekli.
Kıbrıs Türk toplumunu doğrudan tehdit eden Covit-19 salgını ile ilgili yaşanan süreçte eski siyasete dair paradigma ve aktörlerinde artık Kıbrıs Türk’ünün sorunlarına çare üretemediği bir kez daha anlaşıldı.
Ve bir kez daha anlaşıldı ki, popülizm ve çıkar gruplarının esiri olan bir siyaset kurumunun halkın sorunlarına çare olmasını beklemek, ölü gözünden yaş beklemekle eşdeğer.