Kambur

Gerçek anlamı, sırtta oluşan tümsek.

Mecaz anlamı, sıkıntı, dert.

Mesleğim gereği, son 10 gün içerisinde yaşları 84, 87 ve 88 olan üç hastamı gördüm.

Üçünün de kamburu artmıştı.

Üçüncü kattaki evinden aşağıya indirilemediği için birini evinde ziyaret etmek zorunda kaldım. Gerçi, zaten getirilebilecek durumda da değildi.

Oturtulduğu sandalyesinde, çenesi göbeğine değecek kadar kamburu çıkmıştı.

Başını dik tutulamadığı için beslenmesi bozulmuş, zayıflamıştı.

Sandalyesinde en fazla iki saat kalabiliyordu.

Yıllarca bedenini her yere taşıyan omurgası, başını bile taşıyamıyordu artık. Büküldükçe bükülüyordu öne doğru.

Konuştuklarımızın çoğunu anlıyordu ama konuşmuyordu.

Belli ki yaşantısının bundan sonrasında başına ne gelecekse, ona teslim olmuştu.

Diğer iki büyüğümüz, kliniğime kadar getirilebilmişti.

Birisi demans (unutkanlık hastalığı), diğeri Parkinson idi.

İkisi de kamburdu.

İkisinin de beslenmesi bozuluyordu.

Dik duramadıkları için nefesleri hızlı, biraz da ızdıraplı idi.

Beslenebildikleri kadar besleniyorlardı.

Muayenem bittiğinde, birisine arabaya kadar eşlik ettim.

Yakınlarının da yaşı ileriydi.

Arabanın ön koltuğuna koyarken de yardım ettim.

Belim ağrıdı.

Belli ki her ikisi de getirilirken çok zorlanılmıştı.

‘’Bundan sonra siz gelmeyin, ben gelirim.’’ dedim.

Gittiler.

Hastalarımın üçü de kamburdu.

Hastalıkları farklı ama dertleri ortaktı.

Hayatı omuzladıkları günler geride kalmış, omuzlarının üzerindeki başları onlara yük olur hale gelmişti.

Kamburları arttıkça, nefes almaları zorlaşmıştı.

Doğdukları anı yeniden yaşıyor gibilerdi…

Beslenirken başları zorla yukarı kaldırılıyor, boğazlarından geçen birkaç lokma ile günlerini kurtarmaya çalışıyorlardı.

Hayatı deviren büyüklerimiz, gözlerimizin önünde, sırtlarından bükülüp devrilmeye devam ediyorlardı.

Çok var kamburu olan.

Evlerinde, sessizce bekleyen.

Başları önlerinde, bedenleri eğildikçe eğilen.

Yakınları çaresiz, bakıcılar isteksiz.

Sessiz bekleyişlerine eşlik eder sandalyeleri.

Bir nefes, bir yudum hayatlarının son lüksleri…

Devlet devlet olmalı.

Hepsini tek tek saymalı.

Sahiplenmeli, bakmalı onlara.

Kamburları oluşmadan…

Devlet devlet olmalı.

Kamburlarının çıkmasına izin vermemeli!

Onlar ki büyüklerimiz, çınarlarımız,

Yıllarını geçirdikleri bu yurtta,

Başları dik ölmeli!

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899