Kıbrıs’ta anlaşma bunlarla mı yapılacak?

BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Kıbrıs Özel Temsilcisi Eide’nin pek de inandırıcı olmayan “Çözüm aylar içinde mümkün” sözünün hiç bir hükmünün kalmadığı artık tamamen anlaşılmıştır.
Biz, bu satırların yazarı olarak “Güney’deki seçimler yapılmadan Kıbrıs konusunda herhangi bir adım atılması beklenmemelidir” diyerek uyarımızı yapmış, seçimden sonra çıkacak tablonun ise Anastasiadis’in lehine sonuçlanmayacağına dair görüşümüzü ortaya koymuştuk.
Nitekim, Güney’de en son yapılan seçim anketinde hiç bir partinin çoğunluğu sağlayamayacağı, yüzde 20’leri aşan “seçimleri boykot”eğiliminin gittikçe güç kazanacağını görüyoruz.
Mayıs 2016 seçimlerinde Anastasiadis’in arkasında sadece yüzde 20 civarında bir seçmen kalacağını, Kıbrıs’ta çözüm girişimlerinin uzun bir süre daha rafa kaldırılacağını söylemek için kahin olmak gerekmiyor.
Gerçeği dile getirmek gerekirse..
Rum tarafı, çözüm konusunda gerçekten istekli olsa, sayın Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı döneminde de günümüzde sık sık bahsedilen “ilerleme” sağlanabilir, çözüm konusunda ümit doğabilirdi.
Kıbrıs konusuna tarafsız bir gözle bakıldığında, Rum tarafının samimiyetsizliği göze çarpmakta, bunun başlıca nedeninin de kendilerinin Avrupa Birliği’ne üye yapılması, Kıbrıs Türkleri’nin verilen sözlerin tutulmaması, AB kapısının eşiğinde bekletilerek içeri alınmamasıdır.
Rumların “garantörlüklerin kaldırılması” konusundaki ısrarı devam etmekte, tek başına yönettikleri “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin mevcut haliyle, Kıbrıslı Türkler olmadan sürdürülmesinin devamından yana oldukları anlaşılmaktadır.
Özetle söylemek gerekirse:
Rumlar, Kıbrıs’ın tamamını yönetmek, Kıbrıs Türkleri’ni de “azınlık” statüsünde, yönetime sokmadan zaman içinde asimile etmek, “74 sonrası Kıbrıs’a yerleşenleri” ise her şartta adadan göndermek istemektedirler.
Samimiyetten tamamen uzak bir anlayışla “müzakere masası”na gelen Anastasiadis’in aslında sayın Akıncı ile konuyu müzakere etmediği, kendi görüşlerinin kabul edilmesi için direttiği artık bu halktan gizlenmemeli, gerçekler açıklanmalıdır.
Rumlar’ın Kıbrıs Türkleri’ne tahammülü olmadığını anlamak için yaşatılan son örneğe bakmak bile yeterlidir.
Girne Amerikan Üniversitesi Kurucu Rektörü Serhat Akpınar’ın da açıkladığı gibi, Rum yönetimine bağlı dünyanın dört bir yanındaki elçiler, Kıbrıs Türkleri’nin girişimlerini engellemek, sekteye uğratmak suretiyle düşmanca tavırlarını ortaya koymaktadır.
KKTC ve Türkiye dışında uluslararası alanda büyük başarılara imza atan GAÜ’nün Sri Lanka’da Metropolitan College’le işbirliğiyle başlattığı girişimler Güney Kıbrıs Rum Yetkililerinin akıl almaz iftiraları ile engellenmek istenmekte, tehdit ve şantaj yöntemlerine başvurulmakta, böylece sözde “Barış ve Çözüm” görüşmeleri sürdüren Rum tarafının gerçek yüzü böylece ortaya çıkmaktadır.
Elinden gelse, KKTC topraklarına yağmur yağmasını bile engellemek isteyecek bir zihniyete sahip olan Rum yönetiminin Kıbrıs’ta kalıcı bir anlaşma için samimi olduğu konusunda iyimser olabilmek için gerçekten de geçerli bir neden var mıdır?
Kıbrıs’ta kalıcı ve yaşayabilir bir anlaşma bunlarla mı yapılacaktır?
Hiç sanmıyoruz.