Rusya’nın Ukrayna’daki siyasi krizi fırsat bilerek Kırım’ı fiilen işgal etmesi sonucunda Karadeniz ve Kafkasya’da soğuk rüzgârlar esmeye başlamıştır. Yeni bir soğuk savaş başlangıcı olan bu dönemde Türkiye’nin dış politikası ve askeri gücü özellikle bu dönemde büyük önem kazanacaktır. Ayrıca Kıbrıs ile ilgili kapsamlı bir çözüm içinde artık Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin “işime gelmedi ben oynamıyorum” stratejisinin bir önemi kalmayacak.
ABD tarafından Rusya’nın hayat sahasının AB üyesi ülkeler ile birlikte Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Ukrayna ile daraltılma girişimlerine karşı ilk tepki Gürcistan krizi ile patlak vermişti. Akabinde Rusya tarafından Ukrayna’ya uygulanan doğal gaz zamları ve kısıntıları sonucu Ukrayna’da önce ekonomik krizle başlayan kaos ortamı artık yaşanan siyasi bir krizle Ukrayna’nın intiharını hızlandırmıştır.
Artık toprak bütünlüğü büyük tehlikede olan bu ülke bütün uluslararası baskılara rağmen 16 Mart’ta Kırım’da yapılacak halk oylaması sonucuna sanırım razı olmak durumunda bırakılacaktır. Türkiye’nin Kırım Tatarları ile var olan tarihsel ve etnik bağa rağmen, Kırım’ın yaklaşık %12’sini oluşturan soydaşlarımızın sonuca pek etki edemeyeceği açıktır.
Türkiye’nin tam bu dönemde bir deniz görev kuvvetini Afrika kıtasına göndermesi konusunda zamanlama hatası yapıldığı düşüncesindeyim. Gerek Montrö gerekse yaşanan kriz nedeniyle kısıtlı sayıda savaş gemisinin girebileceği Karadeniz’de deniz hâkimiyetinin sağlanmasının hayati bir önem taşıdığı bu günlerde umarım Türk Dış Politikası Karadeniz’de askeri tedbirler konusunda zafiyete sebep olmaz.
Türkiye, 2 adet akaryakıt gemisine sahipken bunlardan birisinin Afrika’ya gönderilmesi, ayrıca ülkemizin en seçkin gemilerinin de yer alacağı böyle bir görev hazırlığı bana ister istemez 1912 Balkan Savaşı öncesinde yapılan ve ağır bir yenilgiye neden olan hataları hatırlatmıştır. 1912 Balkan Harbinden önce tasarruf nedeniyle 70.000 asker terhis edildi ve Rumeli’de bulunan 5’inci Kolordu’nun bazı Tümenleri Yemen’e göndermişti. Mazisi kadar Zaferleri de parlak olan Milletimizin artık tarihte yaşanan yenilgilerden de dersler çıkarmasının zamanı geldi.
Özellikle böyle bir dönemde haksızlığa uğramış ve ülkemizin bu günler için yetiştirdiği kahraman denizcilerimizi hapislerden kurtarmanın zamanı gelmedi mi?
Unutmayalım ayrıca tarihte hiçbir Türk Devleti topla tüfekle yenilmemiştir. Hep kendi kardeş kavgaları bu devletleri çok vahim sonuçlara düşürmüştür. Umarım bu iç çekişmeler biran önce biter ve herkes şapkasını alır bu konuyu uzunca düşünür.
Çünkü başka Türkiye ve başka Türk Milleti yoktur…