Koalisyon kültürünün sağlam olduğu ülkelerde Koalisyonlar, bir nimettir ve tek parti hükumetlerinden daha büyük işler görürler.
Mesela, Almanya son yıllarını koalisyonlarla geçiren bir ülkedir.
Ve o koalisyon Hükumetleri Almanya’yı, Avrupa’nın en büyük ve ekonomisi sağlam ülkesi haline getirmişlerdir.
Şu anda ülkemizde CTP-DPUG Koalisyonu var.
Bu koalisyon, uçurumun eşiğine gelmiş ülkemiz için bir şans olabilir, bir çok problemi halledebilirdi.
Koalisyon protokolü ve Hükumet Programına bakan herkes bu Hükumetten çok şey bekledi.
Hükumet programında ve protokolde ilk altı ay içerisinde yapılacağı vaadedilen reformlara bakınca, geçirilen 3 ay tam bir hayal kırıklığı.
Öte yandan CTP, halen daha iktidarda bir koalisyon Hükumeti olduğunu anlamamış görünüyor ve tek parti iktidarı imiş gibi davranıyor.
Başbakan, Bakanlar ve Parti yetkilileri, ortağının hassasiyetlerini dikkate almadan ayaküstü açıklamalar yapıyor, hem kendilerini, hem de ortaklarını zor durumda bırakıyorlar.
Bunun en son örneği de, işten durdurulacağı açıklanan 366 kişi meselesinde yaşandı.
UBP’nin, Kurultay döneminde haksız ve adaletsiz bir şekilde, sırf “Delege” veya “Delege Yakını” olmaktan başka hiç bir vasıf aramadan işe aldığı bu insanlar, elbette herkesi rahatsız etmiş, kamu vicdanı bundan çok büyük ölçüde rahatsızlık duymuştur.
Tabiiki bu konuda ciddi bir adım atılmalı ve kanayan kamu vicdanı tedavi edilmelidir.
Ama bu adaletsziliğin nasıl ortadan kaldırılacağı konusu, bir Hükumet meselesidir.
İki Parti yetkilileri bir araya gelir ve bu problemi nasıl halledeceklerini birlikte kararlaştırırlar.
Ama ne yazık ki bu olmadı..
Sayın Başbakan, bu konuların konuşulacağı yerlerden biri olan Bakanlar Kuruluna girmeden önce “Sözkonusu olan bu 366 kişinin sözleşmelerinin uzatılmayacağını” söyleyip ortağına emirvaki yaptı.
Serdar Denktaş’ta ortağını nazik bir şekilde uyararak “Benim vicdanım yılbaşı öncesi bu insanların durdurulmasını kabul etmez” dedi.
Vay senmisin bunu diyen.
Ferdi Sabit Soyer başta olmak üzere bir çok CTP’li ve gazeteci, Denktaşın populizm yaptığını söyledi.
Hatta bazıları O’nun Eroğlu’nun talimatı ile böyle konuştuğunu ısrarla vurguladılar.
7 yıldan beridir muhalefette kan kusan, işlerinden atılıp, ekmekleri elinden alınan DP tabanı da bu söylemlerden büyük ölçüde etkilendi elbette.
Hafta sonu bir çok köyü dolaştım. Herkesin ortak şikayet;i Hükumetin uyuşukluğu ve 366 kişi ile ilgili olarak Serdar Denktaş’ın yaptığı açıklama.
Mağusa’da, Kurultay döneminde işe alınanlarla ilgili öyle örnekler verildiki yutkundum. Aynı evden işe alınan 3 kişi mi dersiniz, karı koca hademe yapılanı mı dersiniz. Altında son model mersedesleri olan gencleri mı dersiniz, aldığı maaşı kuaför parası olarak harcayan hanımları mı dersiniz..
Örnekler ve isimler havada uçuşuyordu.
Benzer söylemler işsizliğin daha yoğun olduğu İskele’de de vardı.
Ve herkesin ortak sorusu; “ 2010 ‘da Turizm Bakanlığında bir günde 150 arkadaşımız Hükumet tarafından işten durdurulduğunda UBP’lilerin vicdanı sızlamışmıydı?”
Onlara özetle dedim ki; “UBP, 2004 yılında CTP tarafından işten durdurulan 1400 kişinin hesabını 10 yıl sonra bile DP’den ve Serdar Denktaş’tan soruyor. Seçim meydanlarında bunu tepe tepe kullanıyor. Onun için Serdar denktaş, yoğurdu üfleyerek yemek zorunda.. Bu insanların içerisinde, maaşlarına çerez parası olarak bakan da var, gerçekten bir lokma ekmeğe muhtaç olan insanlar da var. CTP’liler de ikna edilerek bu konuda, hakkaniyete ve adalete dayalı bir adım atılacaktır...”
Bana göre; Hükumet, kurulduktan hemen sonra bir komisyon kurmalı, gereken araştırmalar yapılmalı ve ondan sonra da gereken adımlar atmalı idi.
Ama bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da zamanı hovardaca harcayan bir Hükumet var karşımızda.
Dışardan gelen birisi bu Hükumete baksa; ortada” Ciddi iddiaları olan bir Reform Hükumeti” değil de sanki”Uzatmaları oynayan bir Hükumet” var zanneder...
Prof. Erhan Arıklı