Nasıl bir Cumhurbaşkanı?



​KKTC’de her seçim öncesinde duyarız. “Ben çözüm odaklı bir siyaset izlemekten yanayım”. Ya da “Çözüm güçleri birleşmeli!”. “Barış odaklı…”. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde ayni şarkıyı tekrar dinlemeye başladık. Bu çözüm odaklı, diğeri çözüm karşıtı. Halkı bölelim ki istediğimizi elde edelim…

​Aslında bu yaklaşımı öne çıkaran siyasetçinin tek amacı “çözüm” denilen ve bir türlü ulaşılamayan şeyi iç siyaset için kullanıp seçim kazanmaktır. O kadar! Yoksa çözümden ne kastedildiğini bile bilmeden, açıklamadan “beni seçerseniz çözüm odaklı bir siyaset izleyeceğim” demek ne kadar doğrudur ki?

​Birine göre “çözüm”, Kıbrıslı Türk ve Rumların kendilerini “Türklük” ve “Rumluk” kimliklerinden soyutlaması ve “Kıbrıslı” diye bir halk yaratıp ayni ülkede el ele, göz göze mutluluk içerisinde yaşamasıdır. Kimine göre de bu ütopik yaklaşım bir deli saçmasıdır.

​Başkasına göre “çözüm” denince Kıbrıs’ta var olan iki demokrasiden, yani KKTC ve Rum yönetiminden hareketle, bir federal çatı altında, siyasi ve egemen eşit iki halkın oluşturacağı yeni bir devlettir…

​Bir diğerine göre ise Kıbrıslı Türklerin Rum işgalinde olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” çatısı altına girmesinden ibarettir.

​​Bazı insanlar “çözüm odaklı” dendiğinde Rumlara her istediklerini verecek ve Rum’un istediği çözüme ulaştıracak birisini anlamaktadır.

Bir çoğumuza göre de iki devlet, iki halk gerçeğinden hareket ederek bizim güneyde yer alacak Rum devletini, Rumların da KKTC’yi tanıması ile komşumuz ile yan yana, barış içerisinde yaşamaktır “çözüm”.

​Bazılarına göre de “çözüm” Türklerden arındırılmış bir Elen adasıdır. Tüm Kıbrıslı Türkler Kıbrıs adasından bir şekilde çıkarıldıktan sonra Rumların tüm adaya sahip olmaları gerçek çözümdür…

​O zaman karşımıza geçip “çözüm odaklı siyaset” nakaratını devamlı tekrarlamak tam bir saçmalık olmuyor mu? Çözümden kastınızın ne olduğunu nasıl anlayacağız? Sakın “iki toplumlu, iki bölgeli, iki hamamlı, siyasi eşit…” yuvarlamasını açıklama olarak sunmayın çünkü yukarıda sıraladığım birçok “çözüm” şeklini lastik gibi çekerek bir şekilde bu bayatlamış açıklamaya sığdırmak mümkündür. Örneğin altı doldurulmadan sadece “iki bölgeli” demek çözüm olması halinde o iki bölgenin nasıl olacağını kesinlikle açıklamıyor. Yani yuvarlak, kuru bir söylemden öteye gidemiyor.

​O zaman eğer gerçek çözümden ne kastettiğinizi söylemeyecekseniz, tüm detayları ile bizlere anlatmayacaksanız lütfen “çözüm odaklı” olmaktan da bahsetmeyiniz.

​Kıbrıs konusu hepimiz için yaşamsal öneme sahiptir. Doğru… Ancak sadece Kıbrıs konusunu kullanarak Cumhurbaşkanı seçilmeye çalışanlar halkımıza da saygısızlık edeceklerdir. Devletin en yüce makamına seçilecek kişi kesinlikle Kıbrıs konusundan öte tüm konularda ülkemize katkıda bulunabilecek birisi olmalıdır.

​Önce TÜM KKTC vatandaşlarının başkanı olmalı, sonra da gerçek liderlik göstererek karşımızda olan tüm sorunların aşılabileceği ortamı yaratıp hükümetle, muhalefetle, STÖ’lerle, kısaca halkımızla çalışarak birliktelik yaratmalıdır. KKTC halkının buna gereksinimi vardır. Halkımızın kuru söylemlere değil, sorunları aşabilecek özgüven sağlayacak liderlere gereksinimi vardır ve Nisan 2015 seçimlerinde de böyle birisi kazanmalıdır.

​Sadece kendi partisinin penceresinden bakıp belli bir ideoloji için halkımızın geriye kalanını dışlayan siyaset gereksinim duyduğumuz siyaset değildir. 2015 yılında gerçekleşecek bir seçimde böyle bir yaklaşımı kabul edecek halkın olmadığını düşünmek istiyorum. Bence KKTC ve Kıbrıs Türk halkı bundan çok daha iyisine layıktır. Dileğim halkımızın bu gerçeği fark etmesi ve sandığa giderken Kıbrıs konusunu tek konu olarak alacak, sadece kendi partisine hizmet edecek, sadece makamı işgal edecek birine değil halkımızı ve KKTC’yi özgüven içerisinde geleceğe taşıyabilecek gerçek bir lidere oy vermesidir.

​Bilmem anlatabildim mi…