NE OLUR, KKTC’ YE BİR ŞANS VERİN...





1983’te ilan ettiğimiz KKTC’yi, cami avlusuna bırakılmış öksüz bir çocuğa benzetirim hep..

 

Kurulurken,KKTC’nin bir anlaşmaya engel teşkil etmeyeceği de ilan edilmişti dünyaya.

 

Ne demekti bu...

 

Rumlarla bir anlaşma olması halinde, bu Devlet ortadan kaldırılacak demekti.

 

KKTC, her an yıkılmak üzere kurulduğu için dünyadan beklediği saygıyı görmemektedir.

 

Öyle ya, her an yıkılabilecek bir Devlete kim saygı gösterir ki?

 

Yahut da hangi ülke dünyanın devlerini karşısına alarak KKTC’yi tanıyabilir..

 

1983’ten bu yana 30 sene geçmesine rağmen Kıbrıs Türkü yarın endişesi ile yaşamaktadır.

 

İşin daha endişe verici olan tarafı; KKTC’nin ne olacağı konusunda Anavatan Türkiye ile, Kıbrıs Türkü arasında ortak bir fikir birliği de yoktur.

 

Aslında Ne Türkiyenin ne Kıbrıs Türkünün Kıbrısla ilgili hazırlanmış bir planı da yoktur.

 

Annan Planının reddinden sonra eli iyice rahatlayan Türkiye, bu konuyu kendi haline bırakmış gibidir.

 

İşin daha da üzücü tarafı; Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri çok zaruri olmazsa “KKTC” olgusuna vurgu yapmaktan kaçınmaktadırlar.

 

Bazı Anavatan yetkililerinin gözünde KKTC, Türkiyenin bir alt birimdir.

 

KKTC’yi yönetenler veya yönetmeye talip olanlar, Türkiye Cumhuriyetinin birer memurudur. Zaten maaşlar da oradan ödendiği için bu durum bir anomali değildir onların gözünde.

 

KKTC’de yönetime talip olan siyasi Partiler, Türkiye yetkilileri tarafından bunun için tasnife tutulmakta, tercih yapılırken “Hangi Siyasi Parti KKTC’nin önünü açar ve bizim üstümüzdeki yükü azaltır” düşüncesinden ziyade “Hangi siyasi parti bizim sözümüzü daha fazla dinler?” düşüncesi ile hareket edilmektedir.

 

Kıbrıs Türklleri ise, ne yapacağını bilmez bir haldedir. Kendi özgür iradesine konulmak istenen ipteğe isyan etmekte ama günün sonunda çaresizlik girdabına yuvarlanmaktadır.

 

Dünya aktörlerinin Kıbrıs’ın Kuzeyi için biçtiği rol nedir?

 

Ayrı bağımsız bir Devlet mi?

 

Rumlarla içiçe Birleşik Kıbrıs mı?

 

Rumlarla yanyana Federasyon mu?

 

İki ayrı Devletin oluşturduğu Konfederasyon mu?

 

Türkiye’ye ilhak mı?

 

Halkımızın içerisinde yukarıda ki alternatiflerin her birinin savunucuları var elbette.

 

Hatta bu durum, demokrasimizin ne kadar ileri olduğunun bir göstergesi olarak ta kabul edilebilir.

 

Ama dünyanın hangi ülkesinde “Devletin geleceği” konusunda halkın kafası bu kadar karşıktır.

 

Seçmen kendisinden 5 yıl süre ile yetki isteyen siyasi partileri seçim bildirgesi ve programı ile değerlendirmeyip, adayların kendisine yakınlığı ile değerlendirmeye devam ederse, bu halkın geleceğine güvenle bakma şansı da hakkı da yoktur.

 

Bu halktan istediğimiz KKTC’ye bir şans vermesidir.

 

 

ERHAN ARIKLI