ÖNCE NÜFUS POLİTİKASINA SONRA DA PLANLAMASINA İHTİYAÇ VAR

 ÖNCE NÜFUS POLİTİKASINA SONRA DA PLANLAMASINA İHTİYAÇ VAR

Sayın Eroğlu’nun “Yerleşik kelimesini sevmiyorum” sözü üzerine “Türkiyeli”, “Kıbrıslı” ve “Yerleşik” kavramları bir kez daha tartışılmaya başlandı.

Dün kaldığım yerden devam ederek, bu konuda geçmişte yazdığım bir yazıyı bir kez daha bilgilerinize arz ediyorum.

“Ülkemiz sürekli göç almakta ve göç vermektedir.

“Vatandaşlık” konusu hassas bir konu olduğu için, siyaset üstü ve hatta devlet politikası olması gereken bir konudur.

Ülkelerinin 50-100 yıl sonraki geleceğini, demografik ve ekonomik yapısını bugünden planlayan ülkeler, nüfus artış hızına bakarak, nüfus planlaması yapmaktadır.

Avrupa , Amerika ve Rusya’da nüfus sürekli azalmaktadır. Bu ülkeler doğumları teşvik etmekte veya şartları yerine getiren yabancı uyrukluları vatandaş yaparak aradaki farkı kapatmaktadırlar.

Mesela Amerika, her yıl belirli sayıda insanı vatandaş yapmakta ve yine belirli sayıda insana” Green Cart” vermektedir.

Kanada ,Avusturalya, Yeni Zellanda gibi ülkeler özellikle genç, kaliteli, sağlıklı ve zengin insanlara çağrı yaparak onları ülkelerine davet etmektedirler.

Rusya, azalan nüfusuna bakarak öncelikle civar ülkelerdeki Rus nüfusunun Rusya’ya göç etmesi için muazzam teşvikler vermekte, öte yandan çok çocuk sahibi olmaları için ailelere büyük para yardımları yapmaktadır.

Almanya’nın yaptığı çocuk yardımı nerdeyse asgari ücrete denktir.

Aynı şekilde nüfusu azalan bir çok Avrupa ülkesi, aradaki farkı kapatmak için her yıl onbinlerce kişiye vatandaşlık vermektedir.

Buna rağmen Avrupa, Amerika ve Rusya’nın nüfusu sürekli azalmaktadır.

Önümüzdeki 50 yılda, yapılan bunca yeni vatandaşlara rağmen bu ülkelerde nüfusu yarı yarıya azalacaktır.

Ülkemize gelince;

Ülkemizin bir nüfus politikası olmadığı için, nüfus planlaması da hiç olmamıştır.

Nüfus politikamızı belirlerken, şüphesiz Güney Kıbrıs’la bir denge politikası gütmemiz bir zarurettir... Çünkü 1960 anlaşmaları, Rum ve Türk haklarını nüfuslarına göre şekillendirmişti. Yarın bir anlaşma olduğunda da iki toplumun nüfus yapısı dominant faktör olacaktır..

Ekonomik, siyasi,sosyo-psikolojik pek çok sebep dolayısı ile Adamız sürekli göç veriyorsa ve Ada insanımızın doğruganlık oranı düşükse, Devletimiz tıpkı diğer batılı ülkeler in yaptığı gibi, açığı kapamak için her yıl belirli sayıda insana vatandaşlık verebilir.

Ama vatandaşlık verilen kişilerin kriterleri çok iyi belirlenmelidir. “Pasaportunda 5 veya 10 mühürü olan herkes, vatandaşlık hakkına sahiptir” demek kadar ahmakça bir kriter olamaz.

Ulu ecdadımız Osmanlı, bir bölge veya ülkeyi feth ettiğinde oraya göç ettirilecek kişilerin vasıflı insanlar olmasına dikkat eder, rastgele insanları o bölgeye göndermezdi.

Mesela Kıbrıs’ın fethinden sonra hazırlanan “Sürgün Kararnamesi”ni incelediğimizde bunu daha iyi anlayabiliyoruz. Buraya göç ettirilen insanlar, öncelikle soyu sopu belli bölgelerden insanlardı. Hepsi de özbeöz Türk’tü. Ayrıca bütün göçmenler, belirli mesleklere sahip kaliteli insanlardı.

1974’ten sonra uygulanan göç politikası ise tam bir faciadır. Herhangi bir kriter esasına dayanmadan kapılar herkese açılmış, göç kabul edilmiştir. Halen de bu yanlışlık devam etmektedir...

Vatandaş yapılacak insanlarda aranan tek kriter, “Pasaportlardaki mühür” sayısıdır.

Vatandaşlık için sırada bekleyen 40.000 civarında insan olduğu iddia edilmektedir.

Bu insanlar hangi bölge insanıdır?

Eğitimleri, meslekleri nelerdir?

Vatandaş olduklarında oy vermenin dışında bu ülkeye ne gibi faydalar sağlayacaklardır?

En önemlisi yeni yapılan vatandaşlar yüzünden, ülkemizin demografik yapısı bozulacak ve ilerde etnik bir problem yaratılacak mıdır?

Türkiye göçmeni bir vatandaş olarak ben bile, ülke nüfus yapısını bozacak bu rakamdan korkuyor ve bu ülke adına ciddi endişeler taşıyorum.”