Önümüzdeki süreç mayınlarla dolu



BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide birkaç gün önce adaya geldi ve iki liderle alelacele görüşüp askıya alınan müzakere sürecinin birkaç hafta içerisinde başlayacağı duyurusunu yapıp gitti. Bunun bir şekilde gerçekleşeceğini ve BM ve diğer dünya güçlerinin Anastasiades’in kaprisine sonsuza dek tahammül etmeyeceğini hepimiz biliyorduk ama Eide’nin ziyaretinin zamanlaması bana garip geldi. Ortada 50 yıldır devam eden bir müzakere süreci varken, her süreçte bir yolunu bulup müzakereleri kesintiye uğratan bir Rum tarafı varken şeker suya mı düştü de KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki hafta kala bu ziyaret ve anons gerçekleşti? Kaç gündür bu kafama takıldı. Kendime “Rum tarafında seçimler olsa bu ziyaret gerçekleşir miydi?” diye sordum. Kesinlikle gerçekleşmezdi.

Anastasiades kendisini çıkılamaz bir köşeye sıkıştırmıştı. Hani şu “Türkiye’nin Barbaros’u geri çekmesi yetmez. Önce Türkiye Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin egemenliğini tanımalı ve bir daha bizim egemenliğimizin olduğu suları ihlal etmeyeceğine dair teminat vermeli. Yoksa masaya dönmem!” çıkışı. Peki bir lider bu söylemden sonra nasıl geri adım atabilir ki?

Bir baktık, Rumlar adına sondaj çalışması yapan şirket pılını pırtısını toplayıp tatile çıktı. Ardından da Barbaros Hayrettin Paşa gemisi sularımızdan ayrıldı. Ve Eide’nin ziyareti, müzakerelerin tekrar başlayacağı duyurusu.

Eide daha sözlerini yeni bitirmişti ki Rumlar koro halinde ona çatmaya başladılar. Eide de MEB ve Hidrokarbon konusunda uluslararası hukukun gereği Türk tarafının hiçbir yanlış yapmadığını ve iki halkın bu konuda ortak kararlar alması gerekliliğini hatırlatınca güneyde beklenen kıyamet koptu. Eide’nin istifasını isteyenlere onu Türk elçisi ilan edenler eklenirken Yunan yetkilileri de uzun bir süreden sonra işe müdahil olup onlar da Eide’ye verip veriştirdiler.

İşte ne olduysa bundan sonra oldu ve aniden sanki sihirli bir el sahneye çıkmış ve gereken telkinleri yapmış gibi önce Anastasiades “Barbaros eğer gitmişse müzakereler de başlayabilir” dedi. Ardından Dışişleri Bakanı Kasulidis’in sözleri daha önce Eide’yi adeta linç etmek isteyen Rum tarafına bakıldığında tam şok edici: Kasulidis “Eide’nin, verdiği demecin doğru yansıtılmadığını ve

çarpıtıldığını düşündüğünü, bunun da Eide’nin anlaşmazlık konusu olan noktaları yeniden ele almasına neden olduğunu, bundan ötürü Eide’nin demecinin artık eskidiğini ve geçersiz olduğunu” söyledi. 24 saat neler değiştirirmiş…

Kasulidis’in önemli olan bir cümlesi daha var. Türkiye’nin şu an komşularına karşı sorunları olduğunu ve oynamayı arzu ettiği rolü icra edemediğini öne süren Kasulidis, Türkiye’nin, çözümsüz bir Kıbrıs sorununun, bugün bölgede yaşanmakta olan gelişmelerden ötürü, işine gelmediğini anladığını iddia etti. Yani bize oynanmaya hazırlanan oyunla ilgili az da olsa bir ipucu verdi.

Türkiye’nin etrafı savaş ile çevrilmiş. Haziranda genel seçimler yaşanacak ve herkes bu seçimlere odaklanmış durumda. Ortadoğu’da herkes Şii-Sünni diyerek birbirlerine kırdırılmakta. Bu yetmezmiş gibi bir de DAEŞ çıktı.

KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğu için tüm siyasi erk buna odaklanmış durumda.

İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström “Biz Irak hükümetinin isteği üzerine peşmerge güçlerine hem danışmanlık, hem de askeri eğitim desteği vermeyi amaçlıyoruz. Aynı zamanda ABD, Almanya, Hollanda, Danimarka, Norveç ve Finlandiya’yla işbirliği içindeyiz” dedi. Allahtan bunlar Türkiye’nin müttefikleri. Bir de düşman olsalar…

AP boş durur mu? Onlar da hem hayali Ermeni soykırımını kararlarına alıp öne çıkarmaya çalışırken bir yandan da Kıbrıs Türk halkını yine kandırmak için adımlar atıyor. Eski sözlerini çok tutmuş gibi Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’yle ilgili raporunda Kapalı Maraş’ın iadesi ile Mağusa limanından doğrudan ticaretin paket haline getirilmeye çalışılıyor.

“Tamamen bir rastlantı olarak” bu günlerde KTFF Rum futbol federasyonunun üyesi olmak için başvuru yapıyor.

Rumlar hayali soykırımı kabul etmeyenlere 5 yıllık hapis cezasını yasa yaptıktan sonra şimdi de Katolik Kilisesi lideri Papa Francis “20. Yüzyılın ilk soykırımı” dedi.

Önümüzdeki sürecin mayınlarla dolu olacağı kesin. Hem Kıbrıs Türk halkına hem de Türkiye’ye birçok değişik açıdan yüklenileceği ve çemberin giderek daraltılacağı belli oldu. Masaya göndereceğimiz Cumhurbaşkanı ve ekibi bu karmaşık süreci iyi yönetebilecek bilgi ve beceriye sahip olmalı. Yoksa 2015 hiç de iyi bir yıl olmayabilir…