Popülizm bu kez intihar olur

Dünya Sağlık Örgütü ve diğer yetkili kurumlar, Covid-19 hastalığını iyileştirecek aşının en erken bir yıl içinde kullanıma sunulabileceğini açıkladı.

Uzmanlar insanların vahşi hayvanlarla avcılık, ticaret veya hayvanların yaşam alanlarını işgal etme yoluyla yakın temasa geçmesinin, yeni salgın hastalıkların yayılması riskini artırdığına dikkat çekmekte.

Covid-19 tanısı ile yoğun bakımda bulunan İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın sağlık durumu iyiye giderken Birleşik Krallık topraklarını ikinci vatan yapan Kıbrıslı Türkler, yeterli sağlık hizmeti alabilmek için tüm riskleri göze alarak Kuzey Kıbrıs’a gelmekte.

Covit-19 salgını yeryüzünü alt üst ediyor.

Dünya değişiyor, tüm ezberler bozulurken akıl ve vicdan tutulmaları yaşanıyor.

En kudretli görünen ülkeler çaresizliğin girdabında ne kadar da zavallı olduklarını anlıyorlar.

Dünya, salgını kontrol altına aldığını düşünen ülkelerde bile korona virüs’ün 24 saat gibi kısa bir sürede nasıl toplum sağlığını ele geçirip ölümleri artırdığını çaresizlik içerisinde izlemekte.

Devlet gelirlerinin yeniden artırılmasına yönelik sihirli bir dokunuş ve “çarşı ekonomisine” bir nefes aldırmadan öte birazcık! da popülizm kokan “bazı işyerlerinin dönüşümlü açılması” düşüncesi önümüzdeki günlerde olası bir Hükümet kararına dönmesi, toplumsal panik ile endişeyi artırmaktan ve toplum sağlığını Covit-19’un insafına bırakmaktan başka bir sonuç doğurmaz.

Ve böylesi bir düşüncenin, Hükümet tarafından karar haline getirilme olasılığı da tek kelime ile intihardan başka bir şey olmaz.

Ekonomiye kısmi canlılık getirme çabasının kontrolden çıkmak için fırsat arayan salgın tehlikesine beklediği zemini yaratacağı gerçeği ortada.

Özel sektörün ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin birçoğu ekonomik sistemden silinme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu ortada.

Günlük çalışıp gündelik kazanarak yaşamlarını sürdüren kesimlerin durumu ise açlık sınırının altına çoktan inmiş durumda olduğu da acı bir gerçek.

Ancak “çarşı ekonomisinde” krizi darboğazdan uzaklaştırmak için atılacak böylesi adımlar toplum sağlığını yok etmeye davetiye çıkarmaktan öteye gitmez.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, özel sektöre verilecek desteğin 6 ay daha uzatılacağını açıklarken UBP-HP Hükümeti özel sektöre verdiği destek sözünü henüz başlatmadı veya başlatamadı.

Belirli kesimlere maddi desteğe dair yeni kararların alınması, yine yeni bir umut.

Ancak Hükümetin gizlediği bir şey mi var diye de sormadan edemiyor, insan olan.

Özel sektöre verdiği destek sözünün neden başlamadığı açıklanmaya muhtaç.

Devletin kasası, tam takır kuru bakır mı yoksa?

Lefkoşa’nın Ankara ile mesafeli duruşunun nedeni, Devlet bütçesinin disiplinize edilememesi ve yılların mirası, har vurup harman savrulmasının hesabını vermekten kaçmak mı yoksa.

Destek sözleri vererek, umut dağıtarak doğruları söylemekten kaçan bir Hükümet de varsa eğer, hiç yakışmıyor.

Yakışanı, mertçe ve Devlet adamı gibi çıkıp deniz bitti demeleri.

Diyebilme erdemini gösterebilmeleri.

“Hep birlikte yeniden başlayacağız desinler” ama “merak etmeyin, destek paketleri hazır, başlıyoruz” gibi açıklamalar ile umut tüccarlığı yapmamalı, Hükümet.

Hükümet, “çarşı ekonomisini” kismi de olsa canlandırmaya yönelik almayı düşündüğü kararların gerçekleşmesi halinde toplum sağlığının tehdide açık hale gelecek olmasını görmezden gelmenin tek kelime ile intihar etmek, bile bile ölüme davetiye çıkarmak olduğunu da unutmamalı, Hükümet.

Bugüne kadar Kıbrıs’ın kuzeyinde, gelmiş geçmiş tüm Hükümetler, popülizm pençesinde umut tüccarlığı yaparak bir toplumun yavaş yavaş ölümünü asla umursamadılar.

Ama bu sefer aynanın diğer yüzü çok farklı.

Toplum sağlığını, korona virüs tehdidi karşısında korumak Hükümetin birincil görevi olmalı.

Covit-19 ile mücadelede popülizm tek kelime ile intihar olur.