RUM AJANLARININ, STELYOS VAKFI ÖDENEKLİLERİNİN YAPTIĞI GARANTÖRLÜK KARŞITI PROPAGANDAYA YANIT

RUM AJANLARININ, STELYOS VAKFI ÖDENEKLİLERİNİN YAPTIĞI GARANTÖRLÜK KARŞITI PROPAGANDAYA YANIT

"Garantörler neyi garanti ediyordu, niye garanti ettiği düzeni kurmadı, garantörlüğe gerek yok" diyorlar.

Kim mi?CTP yayın organı Yenidüzen’deki Stelyos Vakfından ve AB ' den binlerce Euro alanlar, AB tarafından gezdirilip egitilenler, ceplerine harçlık konanlar, Rum siyasi hedeflerini savunmayı solculuk ve barışçılık sanan teslimiyetçiler, Rum'un ve dış güçlerin beslediği ajanlar

Çok yazdım yeniden yazayım .

 Garantörler 1960 anlaşmalarının devamını ve o anlaşma ile kurulan iki halkın eşit kurucu ortaklığına dayalı düzeni, bağımsızlığını ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkiye ve Yunanistan'in birlikte üye olmadığı hiçbir askeri ve ekonomik birliğe üye olamayacağını, yani Lozan'da kurulan ve 1960'da Kıbrıs'a da teşmil edilen Turk-Yunan dengesinin korunmasını garanti ediyordu.

 Rum tarafı ilk günden ENOSİS'i engellediği gerekçesiyle garantörlüğe karşı çıktı.Hem garantörlüğe hem iki halkın eşitliğine dayalı yapıya.

Çünkü ada Yunan adası,halkı Elen halkı idi onlara göre.Türkler de bu adada Vasiliu’nun ifadesiyle işgalcinin geride bıraktığı 400 yıllık misafirlerdi.

Eşitliğimizi ve bunu sağlayan 1960 anlaşmaları ile bunu garanti eden garanti anlaşmasını hiçbir zaman benimsemediler.13 anayasa maddesi değişiklik talebi, 5000 kişilik gizli ordu AKRİTAS planı ve Kanlı Noel saldırıları bunun için yapıldı.

 Masada kabul ettiremediklerini silah zoru ile kabul ettirmek...Rum çoğunluğa dayalı bir yeni düzen kurmak ve Rum çoğunluğun iradesi ile adayı Yunanistan'a bağlamak..

Ocak 1964'de saldırılar sürerken Rum Dışişleri Bakanı Kiprianu yaptığı basın toplantısında garanti anlaşmasını feshettiklerini duyurdu...İngiltere ve Türkiye bunu tanımadığını açıkladı.

 Aynı günlerde,Temmuz 1964'de, Rum vekiller ENOSİS kararı aldı. Türk halkı eşit kurucu ortağı olduğu devletten silah zoruyla atıldı...adanın yüzde 3’ ünde kuşatma altına alındı. 6 saatte Türkleri soykırımdan geçirmeyi öngören ve altında Cumhuriyet’in Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, İçişleri Bakanı ve Çalışma Bakanı’nın ismi olan AKRİTAS Planı’nın hayata geçmesi ,Türk direnişi ve Türkiye'nin garanti anlaşmasına dayanarak uçaklarını Lefkoşa üzerinde alçaktan uçurtması,Erenköy’de sınırlı polis harekatı yapması ve müdahale kararı alması ile önlendi. Yoksa katliamdan sağ kalanlarımız, bugün bir Yunan adasında, Türk oldukları dahi inkar edilen  3.-4. sınıf insanlar olarak yaşayacaktı.Türkiye garantör ülke olarak 1963-1974 döneminde anlaşmaların öngördüğü düzene dönülmesi için çok çalıştı.Ne ki devleti ele geçirip yüzde yüz Rumlardan oluşan bir Rum devletine dönüştüren Rumların yanıtı 1967 de oybirliğiyle aldıkları ENOSİS kararı, 1967 Geçitkale Boğaziçi saldırıları, ve 15 temmuz ENOSİS darbesi oldu. Radyodan ENOSİS ilan mesajı okundu.Klerides, o dönem süren görüşmelerin bir sonuca ulaşmamasının nedenini şöyle açıklar: "Makarios bana Türklerin eşitliğini ve garantörlüğü içeren ve ENOSİS'i yasaklayan bir anlaşmaya bir daha asla imza atmayacağım." Evet doğrudur; Türkiye 1974 de 60 anlaşmaları ile kurulan düzeni yeniden kurmak, ENOSİS'i önlemek ve mutlak bir soykırıma fırsat vermemek için müdahale etti.1974 öncesi düzeni kurmak icin değil. Keşke adanın bütününü alıp ENOSİSçileri yargılayıp silah zoruyla kursaydı.Neki bunu yapmadı.BM , İngiltere ABD bunu yaptırtmadı. Cenevre görüşmelerinde (Temmuz 1974) 1960 anlaşmaları temelinde 6 kantona dayalı bir yapı önerdi.Bu da kabul edilmedi.1977 ve 1979 Doruk Anlaşmalarında iki toplum, kurucu eşitlik temelinde iki toplumlu iki bölgeli federasyon öngören yeni bir yapı kurma konusunda anlaştı.O andan itibaren Türkiye'nin bunu beklemekten başka seçeneği yoktu. Türkiye bunu da kabul ederek anlaşmanın olmasıyla birlikte adadan çekileceğini açıkladı.Bu bağlamda Cuellar, Gali ,Annan planlarını kabul etti.Rum tarafı ise 1960 anlaşmalarının  özünde  ve ruhunda varolan egemen eşitliğimizi içeren hiçbir planı kabul etmedi.İki nedenle. Bizi azınlık olarak görüyorlar ve devleti paylaşmak istemiyorlar. Garanti anlaşmasına karşı çıkıyorlar. Dolayısıyla iki taraf yeni bir düzen kurmak konusunda anlasamadığına ve Rum tarafının hakimiyetci hegemonyacı ENOSİS'çi siyaseti devam ettiğine göre Türkiye tek başına 1960 düzenini veya yeni bir düzeni tek başına nasıl kuracaktır? Herşey bu denli açıkken nasıl oluyor da Türkiye garanti ettiği 1960 düzenini kurmamakla vb. suçlanıyor ve değişmez Rum-Yunan  yayılmacı hedefi olan garantörlüğün iptali savunuluyor?Bu Rum propagandasına esir düşmek ve onların yayılmacı hedeflerini savunmak değil mi? Stelyos Vakfından para almak böyle birşey herhalde...