Şüphesiz siyaset insan için vardır.
Siyaset insanların ihtiyaçlarının karşılanması ve geleceğinin hazırlanması için bir hizmet etme aracıdır.
Gelişen Dünya’da her geçen gün çeşitlenen ve artan ihtiyaçlar karşısında siyaset kurumu sorunlara çözüm bulunması için en hızlı ve efektif projeleri üretmekle mükelleftir.
Kıbrıs Türk siyaseti gelişen Dünya’da yaşanan rekabetçi siyasal dönüşümü henüz yakalamış değildir.
Siyasal kültürümüz veriye ve projeye değil seçime ve kurultaya odaklanmıştır.
Ne yazık siyasetimizde var olan bu kısır döngü ‘tünelin uzamasına ve ışığın küçülmesine’ yani umutların yitirilmesine neden oluyor.
Evrensel değerlerle bağdaşmayan bu siyaset yapma anlayışı bizlerin kötü kaderi olmamalıdır.
***
Otuz sekiz yılda, yani 1976 yılında yapılan ilk seçimden bugüne ‘genel seçimler’, ‘yerel seçimler’ ve ‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri’ olmak üzere otuz iki seçim geçirdik.
Bugüne kadar bir partinin kendi maddi kaynaklarını ülkede yaşanan ekonomik, sosyal, çevresel sorunlar veya ‘gençlerin kötü alışkanlıkları’ için proje üretmek üzere harcadığını hiç duymadım.
Lakin seçim söz konusu oldu mu partilerin halkın oyunu almaya her türlü yöntemle odaklandığını görürüz.
Seçimlere bir yıl kala acaba seçimlerde ne olacak diye kamuoyunda konuşulmaya başlar.
Seçim yapılır sıra kim hükümet olacağa gelir.
Kim bakan, kim müsteşar, kim müdür olacağa kadar uzun bir zaman dilimi de bu şekilde heba edilir.
***
Arkasından yerel seçimler gelir.
Kim nerede aday olacak?
Kim kiminle ittifak kuracak?
Bakınız yerel seçimler biteli henüz bir ay geçmeden Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşmaya başladık.
Kamuoyunda kim nasıl Cumhurbaşkanı seçilebilir noktasında düşünceler ve köşe yazıları mevcuttur.
Bunun yanında tabii ki bir de meşhur parti içi kavgalarımız ve kurultaylarımız var.
Buna parti içi dengeler diyorlar!
Acaba partinin başına kim geçecek diye kamuoyunda yaratılan gündemden söz ediyorum.
***
Gerçekten yazık!
Bu ülkede yaşamın her alanında okadar büyük sıkıntılar mevcutken acaba tartışmamız gereken seçimler ve parti içi çekişmeler midir?
Her gün bir spekülasyon, her gün bir iddia ile yaratılan içi boş gündemlerle paralel biriken sorunlarımızla baş başa yaşamaya devam ediyoruz.
Sürekli bir siyasal kriz, kaos ve toplumu geren bir istikrarsızlık var.
Bu yaşananların pek çoğunun temelinde ise ‘Ben’ merkezli politikalar ve bireysellik vardır.
Toplumsallık yoktur!
Bir ülke düşününüz ki her geçen gün ağırlaşan yaşam koşullarıyla paralel siyasetçilerinin gündemlerini ağırlıklı olarak seçimler meşgul etsin.
Ekonomik sorunlar, göç, artan suç oranları, sağlıkta, eğitimde yaşananlar, çocuk yaşlara kadar inen kötü alışkanlıklar, gıda güvenliği vs…
Seçimler ve siyasal partilerin iç çekişmeleri, kurultaylar bizlerin gündeminin en son sıralarında yer alması gereken konulardır.
Bizler bunu yaptığımız ve sorunlarımızın çözülmesi için siyaset kurumu üzerinde baskı oluşturduğumuz zaman siyasetin seçim ve kurultaylardan ibaret olmadığını siyasetçiler de anlamış olacaktır.