Biri BM diğeri de onun Avrupa’daki uzantısı AB…
Onları Tanrı bir araya getirmiş… Hepsi de İsa’nın, Tanrı’nın oğlu olduğuna inanan bir dinin savunucuları…
Zorladığımız kapının ardındaki dünyanın adalet terazisinin sol tarafındaki kefesinde, çan sesi, mum ışığı, cübbe ve sakal… Sağ taraftaki kefeye de, bu değerlerin dışında her ne koyarsanız koyunuz, sol taraf her zaman daha ağır basacak şekilde ayarlanmıştır.
Tecrübe ile sabittir bu ağırlık ölçümleri…
Düşünün, yüzde 70’e yakın bir çoğunlukla BM’nin planına evet diyen bir taraf cezalandırılırken yıllarca, bir o kadar oranla da hayır diyerek BM’nin teklifini reddeden bir tarafı, bütünün adına birliğine alan bir yapı…
Ve bu yapı, hak adalet ve insan yaşamı odaklı, yaşam kalitesine, insani değerlere öncelik verdiğini iddia eden bir yapı… Adına da AB demişler!
Diğer taraftan, yarım asırlık Kıbrıs görüşmeleri tarihi serüveninde, her zaman çözüm isteyen taraf olarak görünme gayretinde olan ancak özünde karşı tarafı azınlıktan başka bir yere koyamayan, özellikle de oyunun son perdesinin oynandığı Crans Montana’daki şımarık tavırları yüzünden, görüşmeleri çökerten tutumu, 50 senelik gerçeği gözler önüne sermiştir.
Rum Yönetiminin bu şımarık ve çözümsüzlüğü zorlayan tavırları BM yetkilileri de dahil olmak üzere, tüm kesimler tarafından net bir biçimde görülmesine rağmen, BM Genel Sekreteri’nin, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporu, yazının başında da belirtildiği gibi, İsa’nın Tarı’nın oğlu olduğuna inananların Birliğine uygun şekilde hazırlaması, Rum Yönetimi ile birlikte, BM ve AB’nin de çözümsüzlük özündeki tutumu net bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Dünyayı birleştirmek ve adalet ile birlikte insani değerleri korumak adına kurulan BM’nin, bu adaletten uzak, yanlı ve bilinçli raporu, çözüme değil, statükonun devamlılığına hizmet eder cinsten…
Hal böyle iken, bir tarafın sürekli olarak şımartılması, yaptığı tüm yanlışların ve süreci baltalama girişimleri, sözüm ona eşitliği ve adaleti sağlamak adına ört bas edilecek, buna karşılık olarak Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkilileri, çözüm için ortaya koydukları iyi niyet çabaları, inanç ve kararlılıkları yok sayılacak…
Bu mudur muasır medeniyetlerin adalet anlayışı?
O zaman biz İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna değil ama Kıbrıslı Türkler olarak bizlerin Tanrı’nın sevdiği kulları olduğuna sonuna kadar inanıyoruz!