TOMA... TOMA...



Cep telefonu yüzyılın buluşu olsa gerek.

10 yıl önce ofisimizde bir sürü yer işgal eden, bilgisayar, takvim, saat, televizyon, radyo vs. gibi bir sürü şeyi, şu anda küçük cebinize sığan bir cep telefonunuzda barındırabiliyorsunuz.

Önceki gün memleketimden 5000 km uzakta cep telefonumdan Radyo Havadisi dinliyordum internetten. Yanımda da 8-10 Kıbrıs sevdalısı kişi vardı.

Programlarını her zaman zevkle dinlediğim sevgili Hüseyin Ekmekçi ve Mehmet Moreket sohbet ediyorlardı. Daha sonra Başaran Düzgünde katılınca ekip tamam oldu.

Konu TOMA  idi.

Her 3 arkadaşımızda TOMA alımının ne kadar gereksiz olduğunu anlatıyor ve Hükumetin özellikle CTP kanadının bu konuda nasıl gol yediğini izzah ediyorlardı.

Onlara göre Polis Teşkilatımız, Güvenlik Kuvvetlerine, O da Türkiye’ye bağlı idi. Dolayısı ile KKTC yöneticilerinin buna müdahalesi olamıyordu. Bu da Devletimiz için bir acziyetti.

Onca sıkıntı varken ve şu ana kadar KKTC’de TOMA’lara ihtiyaç duyulacak bir toplumsal olay olmamışken, bu aracın alınması hem israftı hem de tahrik içeriyordu.

Moreket bir adım daha ileri gitti ve bu TOMA’lara önümüzdeki günlerde ihtiyaç duyulacağını, çünkü önümüzdeki günlerde Kıbrıs Türkünü infiale sevk edecek olaylar yaşanacaktı.

Aslında ben de bu konuda aylar öncesinde bir yazı yazmış ve “Önümüzdeki günlerde Kıbrıs Türklerini infiale sevk edecek ne gibi tedbirler ve tasarruflar yapılması düşünülüyor ki TOMA’lar alınıyor..?” diye sormuştum.

Mesela; Emeklinin, memurun ve üreticinin canını yakacak çok hayati tedbirler mi alınacaktı.

Veya; muhtemel bir ara çözümde Maraş başta olmak üzere bazı köylerin boşaltılmasında mı ihtiyaç duyulacak bu TOMA’lara diye sormuştum.

Bunların dışında neye yarardı ki TOMA’lar.

Aylar önce bu soruları sormuş sonrada gündemimden çıkarmıştım.

Bu kadar öncemli konular arasında bu konunun gündemi işgal etmesi son derece saçma idi bana göre.

Hele hele “TOMA’mı, Yangın Helikopteri mi?” gibi bir saçma soru ile insanların kafasını meşgul etmek pek de iyi niyetli bir hareket değildi.

Çünkü TOMA’nın değeri 600.000 dolar, Yangın Helikopterinin fiyatı ise ortalama 25 milyon dolardı.

Mukayeseler, iki eşit değere sahip şey üzerinde yapılır ve tercihte ona göre kullanılırdı.

3 adet lüks mersedes fiyatına alınabilecek TOMA’nın alımı ile Ercan Havaaalnın ¼’ü bedeline sahip Helikopterin  alımı, nasıl aynı şeymiş gibi takdim edilebilirdi ki kamuoyuna.

Öte yandan TOMA’lar Polis Teşkilatımıza alınıyordu.

Bu Hükumet Anayasanın 10. Maddesini değiştirip Polis Teşkilatını ve Güvenlik Kuvvetlerini Sivile bağlıyacaksa bu tartışma niyeydi?

Başbakana bağlı Polis Teşkilatı, O’nun izni olmadan bu aracı kullanamayacağına göre bu feveran niye?

Hükümetin CTP kanadı da çuvalladı bu konuda.

Genel sekreter, “Bizim dönemimizde bu araç KKTC’ye girmeyecek” derken belli ki mevzuatı bilmiyordu.

Başbakan ise daha büyük laf ediyor ve “Gerekirse gümrüklerde durur ve TOMA’yı KKTC’ye sokmayız” diyerek büyük bir gafa imza atıyordu.

Oysa Sayın Başbakan “Bizden önce başlatılmış ve sonuçlandırılmış bir işlem var. Merak etmeyin.Anayasayı değiştirip Polisi emrime alacağım. Bu araçları halkımıza karşı kullanılmasına müsaade etmem..” dese tansiyon düşecekti..

Umarım CTP, artık bir devlet yönettiğini çabuk idrak eder de bu tür palyatif konularda sıkıntıya düşmez.

 

Prof. Erhan Arıklı