Çağımızda demokrasinin gereği olarak toplumları yöneten iktidarların meşru, yani toplum tarafından kabullenilebilir olup olmadıklarının ölçütü, bu konudaki toplumsal rıza dediğimiz “Millet İradesi”dir.
Millet iradesini kaybeden iktidar meşruluğunu da kaybeder. Peki meşruluğunu kaybeden bir iktidar gitmemekte ısrarcı olup hükümet etmeye devam ederse ne olacaktır? Her şeye rağmen halkın mutluluğu ve hürriyeti için sürekli zarar verici icraatlar yapan, anayasaya ve hukuka uymamakta ısrar edip keyfi davranmaya devam eden bir iktidara karşı son çare olarak ne yapılmalıdır?
İktidarlar hukuka bağlı kalmazlarsa, zulüm etmiş olurlar. Demokrasi, ancak anayasaya ve hukukun üstünlüğüne gerçek anlamda bağlı kalınan sistemlerde devamlı olarak emniyet altında bulunabilir. Hukuka uymayan, keyfiliği karakter edinmiş zalim bir iktidara karşı direnme hakkı, demokrasinin temellerinden birini oluşturur. Zulmeden bir iktidar, hukuku ilkesel olarak inkar etmekte ve bu durumu ebedileştirmeye çalışmaktadır. Zulmü yani haksızlık düzenini bertaraf etmek ve böylece milletin haklarını kurtarmak için başka bir yol kalmamışsa hukuku tanımayan iktidarı devirmek amacıyla kendisine başvurulacak son çare ( ultimum remedium) “Zulme Karşı Direnme ( İsyan ) Hakkı”nı kullanmaktır.
Direnme Hakkı, normal bir hukuk yolu olmayıp iktidarın başka biçimde bertaraf edilemeyecek olan aşırı haksızlığına karşı başvurulacak en son çaredir. Bu hak diktatörlük taraftarları haricinde dünyada genel olarak kabul görmüş bir haktır. Direnme Hakkı öyle veya böyle her demokratik devlet hukukunca kabul görmüştür. Kaldı ki gerek Kilise Hukuku’nda gerekse İslam Hukuku’nda da zulme karşı direnme bir hak olarak kabul edilmektedir.
Özgürlük, yaşam ve mutluluğu aramak hakkı ülkedeki kanunlarda yer almasa dahi varlığı evrensel olarak kabul edilen doğal ve üstün haklardandır. Bu haklar kanundan değil insan cevherinden yani insanın insan olmasından ötürü varolan doğal haklardır. Hükümetlerin bu üstün hukuk kurallarını (Yaşam, hürriyet, mutluluğu aramak, vb..) yani insan hak ve özgürlüklerini sistemli olarak ihlal etmesi halinde, ona karşı koyma hukuk düzenine karşı koyma anlamına da gelmez. Bilakis kendisi hukukun dışına çıkmış siyasi güce direnme ve icabında isyan, hukuka uygun düzeni tekrar kurma hedefini taşır.
Bu hakkın kullanılabilmesi için bir iktidarın meşruiyetini yitirmesi hali en önemli ölçüttür ve demokrasinin araçlarından olan seçimle işbaşına gelmekle birlikte gitmeye hiç mi hiç niyeti olmayan iktidarlar için uygulanmaktadır. Ancak burada iktidarın meşruiyet çizgisinden saptığı konusunda küçük bir azınlığın değil önemli bir oranda toplumsal mutabakatın olması gerekir.
İsyanın (ayaklanmanın) topluma yaşatacağı önemli bir acısının olacağını da unutmamak gerekir. İşte bu isyanın toplumda açacağı ağır yaraların ve tahribatların önüne geçmenin tek çaresi de “özgürlük ve hukuk yolu”ndan şaşmamaktır. Ancak maalesef iktidar hırsının körelttiği gözler tarihe bakarak ders çıkarmamaktadırlar. Toplumsal karşı duruşa rağmen sırf iktidar hevesiyle halka rağmen, baskıyla, zorla, insan haklarını ve halkın mutluluğunu hiçe saymanın yani zulmün son çare olarak neticesi direnmedir, isyandır. İktidarların halka karşı bu ters tutumunun doğal sonucunun bu olacağına şüphe yoktur. Bu durumu şu güzel benzetmeyle örtüştürmek isterim. “Bir atın üzerindeki süvari, dizginleri durmadan çeker ve ona serbestçe hareket etme imkanı bırakmazsa, asil bir atın yapacağı, dizginleri zorlamaktır. Süvari, o gafil süvari, buna karşı dizginleri durmadan biraz daha ve biraz daha çekmeye devam ederse, atın şaha kalkıp sırtındakini baş aşağı yuvarlaması kaçınılmazdır”.
İşte akılsız iktidarlar çoğu zaman aynen bu şekilde hareket ederek, halkın, sivil toplum örgütlerinin ve aydınların haklı tepkisi karşısında bildiklerini okumaya devam etmektedirler. Eğer bir iktidar milletin kahyası olarak görevlerini unutup, milletin efendisi olmaya ve halkı adım adım köleleştirmeye ve hukuka aykırı davranmaya devam ederse er geç yuvarlanmaya mahkumdur.
Sadece yandaşları için varolan gerisini hiçe sayan, kötü bir yönetimle halkın geleceğini ve mutluluğunu parçalayan, özgürlükleri tırpanlayan ve icraatları ile halkın üstündeki acımasız bir süvari gibi davranan bu iktidara Türkiye Halkı’nın direnmesi kadar doğal başka ne olabilir acaba?