Kıbrıs Türk solu’nun hep bir ağızdan UBP Kurultayı üzerinden demokrasi dersi verme komedyasını izliyor, Kıbrıs Türk’ü.
Eğer tüm mesele demokrasi ve iradeye müdahale karşısında durmak ise Kıbrıs Türk solu Annan Planı döneminde açtığı kapı ile ülke demokrasisine yapılan müdahalelere çanak tutmasının da özeleştirisini yapması toplumsal bir görev.
Kıbrıs Türk sol’unun bir gecede parti kurdurarak UBP ve DP’den istifa ettirilen seçilmişler ile ertesi gün ilan ettikleri CTP-ÖRP Hükümeti, “davulun” boynumuzda ancak “tokmağın” başkasının eline verildiği ülke demokrasisinin ve Kıbrıs Türk solunun utanç günü olarak yakın tarihte yerini korumakta.
Ve bugün oldu hala Kıbrıs Türk solu böylesi bir demokrasi ayıbı ile ne yüzleşti ne de hesabını verdi.
Ve bir gerçek var ki Annan Planı döneminde “barış” aceleciliği ile Rauf Denktaş’ın etkisini kırmak için mücadele eden ve kullanılan ya da kullanılmaya ses çıkarmayıp oportünizmin doruğuna ulaşan Kıbrıs Türk solu, o günlerde Kıbrıs Türk siyasetindeki tüm dengeleri alt üst ederek ülke demokrasisinin akıl ve vicdan tutulmaları çağını başlattı.
Ve bugün ayni zihniyet UBP Kurultayı üzerinden demokrasi savunuculuğuna soyunarak bugün de popülizmin doruklarında gezmekte.
Demokrasi ve iradeye müdahale ile ilgili en son söz söyleyecek kesim ise CTP-ÖRP Hükümeti ayıbının hesabını vereceği güne kadar ne yazık ki Kıbrıs Türk sol’undan başkası değil.
Ve toplumsal hafızaya kısa bir hatırlatmadan sonra CTP ve TDP’nin “demokrasi ! seviciliğine” zemin yaratan UBP kurultayının şifrelerini siyaset kurumunun geleceği için doğru değerlendirmek toplumsal bir sorumluluk.
İrsen Küçük dönemi ile birlikte UBP içerisinde yaşanan ilkesizlik , kuralsızlık, teyammülleri yok sayma, “önce ben” hastalığının “önce dava ve parti” iradesinin önüne geçmesi ve o ödnem ile birlikte artma eğilimine giren akıl tutulmasının mimarlarının bugün hala UBP içerisinde makam kapma kavgası ile partiye yön vermeleri UBP’yi bugünlere taşıdığı yadsınamayacak bir gerçek.
Elbette parti içi muhalefet olmalı.
Ancak her muhalefetin haklı/doğru muhalefet olmadığını ve dikkate alınmaması gerektiği kuralını bilerek yok saymak Kıbrıs Türk sağ’ının en büyük partisi UBP’yi bugünlere getirdi.
Her muhalif’i hoş tutarak kendi koltuğunu koruma stratejisi ile otoritesi azalan Başkanlar döneminin bir sonucu “çok başkanlı” UBP.
TMT ruhunun karakteri olduğu KKTC’nin teminatı bir partinin genel başkanlık makamı kabine de yer kapmanın oyuncağı olduğu günlerden geçmekte UBP.
Parti organlarının böylesi bireysel stratejilerin önünde durmaması ile UBP’nin makamlarını makam heveslilerinin mezesi haline gelmesinin bedelini ödemekte bugün, Kıbrıs Türk sağı.
Varsa eğer ülkede Devlet ve bürokrasinin işgal altında olması ve davaya ihanetin sorumlusu Kıbrıs Türk sol’undan önce Kıbrıs Türk sağ’ının tavanında ve seçilmişleri arasında aranmalı.
Ve bugün UBP kurultayı örneğinde yaşananlardan sonra “ipler kimin elinde” sorusu tartışmaya açılabilir ve belki de yakın tarihte yaşanan her şeyin özeleştirisi yapılarak ve ayıbı ile yüzleşerek açılmalı.
Ve UBP bugün kendi iç tüzüğünü hiçe sayarak Kurultayını yaklaşık 1 sene sonraya ertelemiş olsaydı eğer Kuzey Kıbrıs artık başka bir yer olurdu.
Hukuk ve ilke ile teyammüllerin rehberliğinde her şeye rağmen en doğrusunu yapan bir UBP, bugün ülke demokrasisinin de teminatlarından biri olduğunu ortaya koydu.
Yaşanan süreç ile ilgili ortaya atılan iddialardan biri de ülkeyi “başkanlık sistemine” doğru götürmek için hazırlık yapıldığı yönünde idi.
UBP Kurultayında yaşananların altyapısında başkanlık sistemi hazırlıkları olduğu mantıklı bir tartışma olmadığı bir gerçek.
Ve ana gerçek ve acı gerçek ise UBP’nin düştüğü durumun tek sebebi vizyonsuz ve ilkesiz siyaset anlayışını UBP’nin karakteri haline getirenlerin bugünlerin mimarı olduğu.
Ve UBP tavanında bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azınlıkta kalanlar hala bugün tek bir endişe ile hareket etmekte ;
“UBP çökerse KKTC ve Devlet gider.”
Sağır sultanı oynayan da çok, UBP’nin yara almadan varlığını sürdürmesi gerektiğini umursayan da yok.
Ve duymamakta ısrar edenleri elinde “yedi kocalı Hürmüz”e dönmekte TMT ruhunun kalesi olan UBP.
UBP yıkılırsa bir toplum yok olur.
UBP yıkılırsa Kıbrıs Türk toplumunun 142 yıldır bin bir bedel ödenerek sürdürdüğü var olma mücadelesi tarihe gömülür.
UBP yıkılırsa TMT ruhu ölür.
Ve TMT ruhu ölürse Anadolu da kaybeder anavatan Türkiye’de kaybeder.
Doğu Akdeniz ve anavatan Türkiye’nin etrafındaki ateş çemberini düşünmeden hareket edenleri izledikçe Cumhurbaşkanlığını kaybeden Kıbrıs Türk solu’nun keyfi yerine gelmeye başladı.
Böylesi bir dönemde UBP’yi böylesi bir duruma itenlerden ise fedakarlık ve seferberlik beklemek ise sadece ve sadece hayalcilik.
UBP için vakit öz’e dönme, zaman ise son 10 yılın mimarlarını siyaset dışında bırakma zamanı.
Kurultay süreci ile ilgili ise yaşananların adresi ise “ayna”dan başkası değil.