ULATAŞ: (ARADA BİR)



Bakanlar Kurulu vicdanları derinden yaralayan bir karara imza attı. Bakanlar Kurulu  kararı Resmi Gazetede de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kararda 27 Kasım tarihinde oğlunu vahşice öldüren Erol Diker’e, oğlu Mustafa’yı öldürmede yardım eden kardeşi İbrahim Diker’in Türkiye’ye iadesi çıktı.
İbrahim Diker’e 6 Aralık 2012 yılında 5 yıl hapislik cezası veren Yargıç Hale Ahmet Raşit’in verdiği ceza henüz bir yılını doldurmadan iade kararı verilmesi  hangi vicdanlara göre verildi o da sanırım çok bilinmeyenli bir denklem oldu.
Alınan karara ‘Androbi’ bile demeye dilim varmıyor. Böyle hükümete böyle karar yakışır. Zamdan başka birşey düşünmeyen bir hükümetin vahşice işlenmiş bir cinayete ortaklık edene bile iade kararı vermesi, bu memlekette hem kadayıfın altının hamur, hemde üstünün gabirgas olduğunu gösteriyor.
Küçük Mustafa’nın vahşice babası tarafından öldürüldükten sonra kaleme aldığım 4 Mayıs 2012 tarihli köşe yazımı olayın vehameti açısından birkez daha yayınlamayı uygun gördüm.
Mustafa’ya mektup
Sevgili Mustafa, Emel ablana gönderdiğin mektubu aldım. Ben Mustafa diyorsun da o dünyalar tatlısı, hani şu dünya üzerinde isim koyamadığımız yaratıklardan bir tanesi olan Erol’un oğlu Mustafa diyemiyorsun. Haklısın, insan babasından hiç utanmaz ama böylesi bir babadan değil be Mustafa’m. Babam annemden daha üstündür ama kıl farkıyla deniyor bazı sözlerde. Doğru senin babanda annenden üstündü kıl farkıyla. Ama unutma dağda gezen bazı yabani ve korkunç Ayı’larda da çok kıl var Mustafa’m. Sürekli yalnızlıktan bahsediyorsun. Belki yalnızlığını unutturacak senin de bir köpeğin vardı sana sadık olan. Ama kader utansın. Senin de bir baban vardı ,köpek kadar bile olamayan be Mustafa’m.
Bana zavallı çocuk diyorsunuz ama ben zavallı değilim diyorsun. Doğru. Sana zavalı diyemeyiz ama bu yaşta çektiğin hele hele babası ve ailesi tarafından yaşatılan acılar nedeni ile sana müsade et de ‘Acıların çocuğu’ olsun diyelim be Mustafa.
Bazıları benim haberimi yazmaktan korkan gazeteciler vardı diyorsun. Yook be Mustafa. Korkmaktan değil. İnan onlar o sırada ya bir açılış kokteyilinde mini etekli manketlerin seyrindeydiler, yada bir siyasinin veya bir gazinonun verdiği yemekteydiler. Biliyorsun ‘Büyük ve Saygın gazeteci’ olmak kokteyl, yemek ve açılışlardan geçer.
Mektubunda, Türkiye’li, Kıbrıslı terimlerini de sıkça kullandın Mustafam. Buralara seni getiren baban veya annen, seni buralara getirirken sana mı sordular be yavrum. Seni buralarda yaşayasın diye getirenleri bıraktım, ama daha genç bir fidancık olan sana biz madalyonun diğer yüzündeki Kıbrıslılar sahip çıktık mı? Bir birimizi ötekileştirmekten zaman bulup, seni kanatlarımızın altına alıp, yaşamın kollarına bıraktık mı? Ne Türkiyeli nede Kıbrıslı söylemleri seni geri getirmez be Mustafam. Bir birlerini ötekileştirmekten geri durmayan bizler, yani Türkiyelisi de Kıbrıslısı da senin ölümünden dolayı suçludur Mustafam.
Seni buralara getirip, Kıbrıs ağzı ile söyleyeyim kapsalı veren Türkiyeli dediğimiz baban, annen, sülalen de suçludur, seni alıp bir dam altına koyamayan, sana bir lokma ekmek ve sıcak bir oda gösteremeyen Kıbrıslı dediklerimiz de suçludur be Mustafam.
İnsanoğlu topraktan yaratılmıştır diyor dini ulemalarımız. Doğru çünkü çamurlaşmamızdan belli değilmi? Ne sosyal hizmetler, ne SOS, ne çocukların haklarını korumakla yükümlü devlet dediğimiz organ çamurdan bir bataklığa dönüşüp yeni bu bataklık yutmadı mı Mustafam?
Ah be Mustafam Ahhh!. Ya seni dokuz ay karnında taşıyan, yavrum diyerek doğururken bağrına basan Annene ne demeli? Yavrum dedikten sonra seni kapsalı vermesinden mi yoksa bile bile seni ateşe atmasına mı dem vurayım. Ana hakkı, kadın hakkı çocuk hakkı diyorlar. İnanma Mustafam. Bu tür analar bu söylemleri çocuk veya kadın hakkı olarak algılamazlar. Onların algıladıkları ‘Hakkı’ kelimesinin erkek adı olmasıdır. Benim tek sorunum o gün yaşadıklarım değildi… Açlığı da sefaleti de çektim de kimsecikler sesimi duymadı… Üvey annem, beni aç bıraktığında mahallemde ki o yaşlı amca bana limonata ikram ederken ne kadar mutlu oluyordum bir bilseniz… Okulda yaşıtlarım çocuksu şarkıları söylerken ben hep ağlıyordum… Onları, anneleri babaları okul çıkışı lüks arabalarla okuldan almaya gelirken ben ise; köşe başında buruk bir acı yaşıyordum… Çünkü, benim için oraya gelen yoktu... Ben de isterdim güzel “Nike”larımı giyip etrafta koşuşturmayı… Ama benim lüks bir spor ayakkabım hiç olmadı ki… Hanginiz duymuştunuz gözyaşlarımdaki feryadı… Fakirdim ben…Ama fakirlik bana koymuyordu, sahip çıkanımın olmayışı kadar… Derslerin kötümüydü diyeceksiniz .. İyi olsa ne yazardı… Matematikten, dilbilgisinden 10 üstünden 10 alsaydım; başımı kim okşayıp bana övgüler yağdıracaktı… Hem zaten ben bir Türkiye vatandaşıyım…Sevenim isteyen kaç kişi var ki… Diyeceksiniz ki ailen buraya gelmeseydi… Haklısınız ama bu benim suçum değil ki, diyorsun ve yüreğimize kızgın yağı döküyorsun be Mustafa. Belki söylediklerinin tümüne yakını doğru. Sen bu acıları yaşarken biz sadece sana baktık. Bakmakla bir şey ögrenilebilinseydi öküzler makinist olurdu. Ama inan senin ölümün sonrasında onlarca demeyeceğim. Yüzlerce de demeyeceğim binlerce Kıbrıslı Türk senin için ağladı. Hem bu işin Kıbrıslısı ve Türkiyelisi mi var be Mustafam? İster Kıbrıslı ister Türkiyeli olsun insan olan bu acıyı yüreğinde hemde tam derinliklerinde hiseder.
Kıbrıslı olamadan öldüm ve bu kirli dünyadan kurtuldum diyorsun. Yok be Mustafam sen temiz kalblerde yaşıyorsun. Ve daima yaşayacaksın. Kıbrıslı’da Türkiyeli’de oldun.Çünkü bizlere ötekileştirmenin ne kadar anlamsız olduğunu gösterttin. En azından bundan sonra senin yaşadıklarını bir başka çocuk yaşamasın diye yetkililerin kulaklarına birer küpe taktın. Devlete BM ile imzalanan çocuk haklarını hatırlattın. Burada yaşayan her çocuğun ister Kıbrıslı ister Türkiyeli ister Afganistanlı olsun bu haklardan yararlandırılması gerektiğini gözlerinin içine soktun.
Ve en önemlisi nedir biliyormusun Mustafam? Ayni topraklarda yaşayan en ılımlımızdan en radikalımıza kadar bizlere be ama paylaşamadığımız nedir? Bu topraklarda yaşayan bizler ister Türkiyeli ister Kıbrıslı olsun, uyuşturucu, hırsız, Mafya Babası, katil, tecavüzcü ve dolandırıcı olmasın. Bunlar dışında olanlar neden bir birimizle kol kola girmiyoruz. Bundan sonra en azından Mustafalarımızı böylesine kabul edilmez hatalar ile kaybetmeyelim dedirttin.
Neyse beni daha fazla ağlatma Mustafam. Biz seni sevemedik ve koruyamadık ama eminim şu anda Melekler seni çok seviyordur. Çünkü sen o sevgiyi çoktan hak ettin.


TANER ULUTAŞ