Cumhurbaşkanı Dr.Derviş Eroğlu'nun New York temasları çerçevesinde dile getirdiği 'Lobicilik çalışmalarımız zayıf' sözlerine dikkat çekmek isterim.
Bu sözler bir şeylerin sonucunda dile getirilmiş ve görülen bir rahatsızlığın altını çizen önemli sözlerdir.
Bir sivil toplumcu olarak Kıbrıs konusu ile ilgili dünyanın önemli merkezlerinde bulunma imkanım oldu.
Uluslararası alanda altı yıllık bize göre çok değerli bir bellek oluşturduk.
Bu sene de şubat ve eylül aylarında çeşitli toplantılara katılmak ve görüşmeler yapmak üzere New York’a gittim.
New York uluslararası trafiğin çok yoğun olduğu ve yaşamın yirmi dört saat devam ettiği önemli bir merkez.
Özellikle Birleşmiş Milletler’de pek çok alanda süreklilik arz eden ve üye devletlerin kendi pozisyonlarını güçlendirmek, politikalarda etkili olabilmek için yoğun çaba sarf ettikleri bir yer.
Örneğin BM Genel Merkezinde gerçekleştirilen çeşitli toplantılara sponsor olarak toplantılarda konuşma yapma şansı yakalanabiliyor.
Böylece temsilciler devletlerinin politikalarını ve düşüncelerini diğer üye devletlere ve toplantıya katılanlara ulaştırma imkanı buluyorlar.
BM dışında New York ayrıca sivil toplum ve düşünce kuruluşları, lobiler açısından da önemli bir merkez.
New York’ta iz bırakmak ve etkili olmak bir sistematik ve kaynak meselesidir.
Burada yaşamın pek çok alanında yürütülen çalışmalarda bulunmak, yer almak bir yerde sesinizin duyulması anlamına geliyor.
Düşüncelerinizle, yaratacağınız kamuoyuyla ve birebir görüşmelerle uluslararası aktörlere pozisyonunuzu anlatmak ve etkili olmak mümkün.
***
New York’ta dünyanın diğer yerlerinde de olduğu gibi bugüne kadar ortaya koyduğumuz performas ve vizyonla etkili olmamız mümkün görünmüyor.
New York'ta bir temsilciliğimiz mevcut.
New York temsilcimiz Mehmet Dana titiz ve değerli bir diplomat. Kıbrıs konusuna ve adada insanlarımızın geleceğine önem veriyor.
Çok kısa bir süre dahi olsa buluşmamızda görevini içselleştirdiğini gözlemleyebiliyorum.
Ancak temsilciliğin kapasitesi ve hareket alanı çerçevesinde değerlendirildiğinde büyük beklentiler içerisinde olamayacağımızı anlıyorum.
Kıbrıs konusu gibi ‘önemli’ bir konu gündemimizi bu kadar meşgul eder ve politikaların hatta seçimlerin kaderini belirlerken uluslararası alanda yaratmış olduğumuz boşluğun mazeretini hiç kimseden dinlemek istemem.
İşi tam yapmak diye bir tabir vardır.
İçeride yaşadığımız dağınıklığı bir tarafa bırakacak olursak en azından Kıbrıs konusu bağlamında uluslararası toplumun itibarını kazanmamız gerekirdi!
Burada siyasal partilerin,sivil toplum örgütlerinin,medya ve akademilerin rol üstlenmesi gerekirdi!
Bu yapılmadı!
Kaynak sıkıntısı bahane edilerek cılız çalışmalarla yetinildi.
Uluslararası alanda ambargolar altında yaşayan bizler çözüme yönelik dahi düşüncelerimizi anlatmakta sıkıntı yaşarken siyaset yapma anlayışıyla ne beklediğimizi merak ederim?
***
New York’a eylül ayında gerçekleştirdiğim ziyaret sonrasında yaşadığım tecrübeler beni endişelendirmiştir.
Dünyanın pek çok yerinden konferans için gelen insanlara bire bir Kıbrıs’tan geliyorum dediğimde duyduklarımı buradan yazmak istemem!
Kıbrıs özelde Kıbrıslıların bir meselesi olmakla birlikte garantörler ve konuya Birleşmiş Milletlerin müdahil olması ile birlikte Kıbrıs konusunun uluslararası boyutu vardır.
Bizler Annan Planına ‘Birleşmiş Milletler Çözüm Planı’ ve Kıbrıs konusunun çözümüne evet demiş taraf olarak geriye dönük on senede çok önemli bir ivmeyi heba ettik.
Bugün Annan Planı’na ‘Evet’ demiş olmanın uluslararası alanda bir anlamı kalmadı.
Uluslararası alanda Kıbrıslı Türklerin yarattığı boşluk Rumların Kıbrıs konusunu neredeyse tek başına dünyaya anlatmasına neden oluyor.
New York’ta yapmış olduğum bir görüşme sonrasında karşımdaki kişinin ‘acaba sizi cep telefonunuzdan aramamızı mı bekliyorsunuz’ sorusunu bana yönelttiğinde söyleyecek bir şey bulamadım.
Özetle; şu anda Kıbrıs konusunda benim görebildiğim ve anlayabildiğim kadarı ile uluslararası alanda işler bizim açımızdan iyi gitmiyor.
Pek çok kişinin aklındaki düşünce Annan Planı’na ‘Hayır’ diyen Rumların ikna edilmesi ve muhtemel yeni bir plana ‘Evet’ diyebilmeleri için Annan Planı’na ilaveten daha başka neleri verebileceğimiz yönündedir.