Ümit ve milliler..
Daha toyduk; “Türkiye, Avrupa Birliği’nin kapılarını sonuna kadar açmıştır” demişti seçim otobüsü üzerindeki dönemin TC Başbakanı Çiller Hanımefendi ve ortağı Karayalçın ama kapı hâlen duvar bildik. İşte o günlerde Gümrük Birliği’ni kapak yaptılar hepimize. Önce haksız rekabet ortamıyla etkisizleştirilen Türkiye ve sonrasında da onun sermaye çevrelerine orantısız güç kullanıldı. Sonuçta da yabancı sermayenin görünmez eli Anadolu’nun tüm üretim araçlarına çöktü. Bildik şirket evliliklerinden doğan nortopu gibi gayrimeşru şirketçikler de ha bire cirit attı değneksiz köylerde. Diğer bir yandan da Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin çözümsüz ve de tek taraflı AB’ye üyeliği onandı. Yıllar geçti ve Türkiye’de TÜSİAD’ın yerini MÜSİAD aldı. Büyük Demokrasi; “Artık yönetme sırası R. Tayyip Erdoğan’dadır” dedi. Sonrasında da mâlum büyüme trendi yanında ve “One minute”lik posta koyma dönemi başkladı. Tabii araya da ‘paralel tapeler’ serpiştirildi. Neyse, az-buz değil vizyonda ‘2023 hedefleri içinde yıllık yüzde 12 büyüme ve 500 milyar USD’lik ihracat hacmi’ var. Bu teşkilatın da en önemli iki öğesi de Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve Bakara makara’lı Egemen Bağış sahnedeydi bildik. Bu arada da nice nice Trabzon ve de Fener uçakları indi bindi kâh Limasol’a, kâh Lefkoşa’ya, kâh Larnaka’ya. Bununla birlikte de Türkiye Dişişleri de tam bir ‘Pinpon Diplomasisi’ dahilinde kendine bol bol düşman yarattı. Petrol ve su merkezli kâh Ortadoğu, kâh AB, kâh Uzak Doğu, çokça da ABD merkezli med-cezir hesâbı. Bilmem hatırlar mısınız? Şimdilerin Başbakanı ve dönemin eski Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Hoca’dan çok yakın geçmişte bir açıklama gelmişti. Neymiş? “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) tek başına üstleneceği AB Dönem Başkanlığını, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarında, devlet büyüklerimizin koltuklarına oturan çocuklarımıza benzetiyorum” demiş. Biz istediğimiz kadar “GKRY” diyelim, adamlar bal gibi Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Şampiyonlar Ligi’ne kapak oldular. Çeyrek finalde faşist Franco’nun takımı Real ile faşist Grivas’ın takımı Apoel karşılaştı bildik. Tabii bu arda Trabzon’nun Anorthosisi’le ve Fener’in de AEL’le olan resmi yazışmalarını izledik. Biz Kuzey’de “KOP’u tanımıyoruz. KOP’a yama olmayız” deyip yerine alternatif koymazken sağolsun çocuklarımız kendi açılımlarını bal gibi BAL (Bölgesel Amatör Lig) üzerinden yaptı. Sırada da sıfır bonservisli bi’sürü çocuğımuz var. E hâl böyleyken Türkiye Futbol Futbol Federasyonu şimdi de Kıbrıs Futbol Federasyonu KOP’la istişare içinde bildik oh ne âlâ. Neymiş? Mâlum, Türkiye ve Kıbrıs yakın gelecekte Ümit Milliler kategorisinde aynı grupta maçlar başlayacak. Haa, üstelik de bu maçları transfer amaçlı anlı ve de şanlı milyon euroluk kulüplerin temsilcileri de bu maçları izleyecekler tıpkı bizim gibi. Bizler genel kurullarda nârâ atarken, Demirören Efendi’nin uçağı da Kuzey üzerinden Güney’e konmaya devam edecek. ‘Ümit(siz) millilerin’ açılımını izlemeye devam edeceğiz. “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” demişti ya Fuzûli, işte o hesap bizimki de. Hayırlısı bakalım..