Yabancı dillerde “Vatan Hainliği” kavramının tarifi bizdekinden çok farklı.
Bizde”Vatan Hainliği” “Düşman lehine faaliyet göstermek” olarak kabul edilirken, Avrupa’da “ Vatanın yüksek çıkarlarını hiçe sayarak onun aleyhine iş gören kimse” olarak tarif edilir.
Başka bir deyişle bizde bir kişinin “Vatan Haini” ilan edilmesi için, onun yabancı ülkeler lehine faaliyet yapması şartı aranırken, Avrupalılar herhangi bir kişinin ülke çıkarları için çalışmamasını bile “Vatan Hainliği” kapsamına sokarlar.
Japonya’da ise ülke menfaatlerine uygun davranmayan yönetici, halkın veya yasaların kendisini cezalandırmasını beklemez. Harakiri yaparak kendi cezasını kendi keser.
“İyi de, durup dururken niye bu konuya niye girdin?” diye sorarsanız, lütfen okumaya devam edin.
Önceki gün geçici Hükumetin Başbakanı Sibel Hanım’ın açıkladığına göre; 2009’dan beri bekleyen yabacılara ait 120 küsür tapu bir günde verilmiş. Böylece tamtakır kuru bakır Devlet Hazinesine 4 Milyon TL para girdisi kazandırılmış.
Tamam. Çok güzel de... Bütün işlemleri halledildiği halde aylar ve hatta yıllardan beri bekleyen bu 120 tapu, bu zamana kadar niçin Bakanlar Kurulu tarafından hak sahiplerine verilmemiş..
Her hafta yüzlerce kişiyi vatandaş yapmak için toplanan,Polat Alemdar pardon Necati Şaşmaz’a bir kaç saat içinde Kültür ataşeliği veren, bilmem hangi bölgedeki canım araziyi filanca torpilli şirkete peşkeş çeken Bakanlar Kurulumuz, 4 yıldır tapu bekleyen İngilize, Alman’a, Azerbaycanlı’ya bütün işlemleri bittiği halde niçin tapusunu vermemiş ki..
Azerbaycanlı dedim de aklıma geldi.
2009’da Azerbaycan’dan çok ünlü milyarder bir işadamını yalvar yakar Kıbrıs’a getirdik.
Adam gelir gelmez Kıbrıs’a bayıldı.
Hemen Girne’de muhteşem bir villa satın aldı. Arkasından bir de işyeri...
Bir çırpıda 1 Milyon dolar cıvarında para getirmişti Kıbrıs’a...
Çok büyük hedefleri ve yatırım planları vardı.
Ama aradan aylar geçiyor bir türlü satın aldığı villa ve işyerinin tapusunu alamıyordu.
Girip çıkmadığımız, başvurmadığımız kapı kalmadı.
Derken bir gün beni Bakü’den aradı.
“Yoruldum Erhan Gardaşım” dedi. “Hem evi hem de işyerini satın. Kaça satarsanız satın ve parayı gönderin. Kıbrıs defterini kapadım. Bir daha gezmek için bile gelmem oraya” dedi.
Sebebini biliyordum ama yine de sormadan edemedim.
“Ben geçen hafta İstanbul Şişli’de bir daire satın aldım. Bir saat içinde tapusunu teslim ettiler. İki ay önce Antalya’da bir otel satın aldım kardeşimle. İki gün de tapuyu önümüze koydular. Kıbrıs’ta senin ısrarınla iş yapayım dedim. Yıllar geçti hala tapu alamadım. Siz önce bu Bürokrasiden kurtulun. Sonra yabancı yatırımcıları çağırın.Bu yaştan paramla rezil olamam Erhan...” dedi.
Demem o ki, “Vatan Hainliği” kavramını yeniden tarif edip, bu ülke menfaatlerine zarar veren kişileri de bu sınıfa koyup en azından vicdanlarda yargılamak gerekiyor.
Sahi geçmiş dönemin Bakanlar kurulu üyeleri, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılara bakıp hiç vicdanınız sızlamaz mı sizin?
Dua edin ki Avrupa’da hele hele Japonya’da yaşamadınız da şimdi yeniden göreve talipsiniz.
ERHAN ARIKLI