İçişleri Bakanı yeni düzenleme yapılıncaya kadar vatandaşlık işlemlerinin durudurlacağını açıkladı bildiğiniz gibi.
Koalisyonun Hükumet Programındaki “Vatandaşlık” düzenlemesi ile ilgili madde bana göre oldukça makuldur.
Bundan önceki Hükumetlerin populist politikaları sonucunda ciddi hiç bir kritere dayanmadan her gelene vatandaşlık verilmesi şüphesiz yanlıştı.
Bu kontrolsüz, sağlıksız ve kuralsız nüfus artışı yıllarca çeşitli tepkilere sebep oldu ve “Türkiyeli” düşmanlığını da körükledi.
Bu sebeple mevcut Hükumetin bu konuda ciddi bir politika geliştirmesi elzemdir.
Öte yandan her türlü kanuni vecibeyi yerine getirdiği halde yıllardır vatandaşlık bekleyen insanların da mağdur edilmemesi vicdani, insani ve milli bir vecibedir.
Burada “KKTC’nin nüfus politikası ve planlaması nasıl olmalıdır?” sorusu önem kazanmaktadır.
KKTC önce bir “Nüfus Planlaması” sonra da bu planlamaya uygun olarak “Nüfus Politikası” geliştirmek zorundadır.
Nüfus planlamamızı ve politikamızı tayin ve tesbit ederken öncelikle Güney Kıbrıs’ın nüfus sayısını gözönünde bulundurmak bir mecburiyetindeyiz.
Çünkü Ada’da iki toplum arasındaki süregelen müzakerelerde iki toplum arasındaki haklar paylaştırılırken, iki toplumun nüfus oranı esas alınmıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurkende bu kurala göre hareket edilmişti.
Dolayısı ile Güney Kıbrıs’ta nüfus ne kadar artıyorsa veya arttı ise bizde de o kadar artmalıdır.
Bu nüfus artışı mümkün olduğu kadar doğumla olmalı ve bunun olması içinde ciddi teşvikler verilmelidir.
Mesela Avrupa’nın bütün ülkeleri nüfus artışını sağlayabilmek için çeşitli teşvikler verilmektedir.
Ve yine Rusya’da 3 çocuğun üstündeki her çocuk için ailelere yapılan yardım nerdeyse asgari ücrete eşittir.
Dünyanın bütün gelişmiş ve ileri ülkeleri nüfus planlamasını yaparken ihtiyaç duyduklarında “Göçmen” kabul etmektedirler.
Ama vatandaş yapacakları göçmenlerde de belirli kriterler aramakta ve asla her önüne gelene vatandaşlık vermek gibi saçma sapan ve devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan uygulamalar yapmamaktadırlar.
Bizde nüfus artış oranı oldukça düşüktür.
Özellikle son yıllarda bozulan aile yapımız sonucu hem boşanmalar artmakta, hem de doğum oranı azalmaktadır.
Bu durumda Güney Kıbrıs’la aramızdaki nüfus dengesini korumak için mecburen yeni vatandaşlık vermemiz bir mecburiyettir.
Dünde yazdık. Tekrarlamakta fayda var. Güney Kıbrıs’ın Nüfusu 1 Ekim 2011 itibari ile 838.897 idi.
Rum radyosu RİK, 2001 deki Rum Nüfusunu 689.595 olarak açıklamıştı.
Demek ki; son 11 yılda Güney komşumuzun nüfusu %21.7 artmıştı.
Pekiii; Güney Kıbrıs’ta yabancıların sayısı nedir?
Yapılan açıklamalara göre; Güney Kıbrısta yabancıların sayısı 179.547 idi. Simerni gazetesinin yazdığına göre; geçtiğimiz yıl Güney Kıbrıs’ta vatandaş yapılan yabancı uyrukluların sayısı ise 18.147 idi.
Bizde ise koparılan fırtınalara rağmen son 4 yılda verilen vatandaşlık sayısı 3500-4000 dir.
Bizdeki vatandaşlıklara kıyamet koparanlaın,r Güney Kıbrıs’ta yapılan vatandaşlıklara ses çıkarmamaları manidardır.
Yine bazı kesimlerin Cenevre protokolünden bahsederek KKTC’ye yapılan göçü ve verilen vatandaşlığı Uluslararası Hukuka aykırı bulması tamamen bir safsatadır.
Annan Planını hazırlayan yabancılar bile KKTC’deki 45.000 civarındaki Türkiye göçmeni insanın Kıbrıs Vatandaşı olmasını kabul etmiş ve 2004 yılında KKTC vatandaşlığı ststüsüne sahip Türkiye göçmeni vatandaşların Annan Planı referandumunda oy kullanmasına itiraz etmemişlerdi.
Netice itibari ile KKTC’nin nüfusu, ya doğumla ya da vatandaşlık verilmesi sureti ile artmalı ve Rumlarla var olan denge muhafaza edilmelidir.
NOT; Dünkü yazımda Türkiye kökenli derneklerle iligli bölümde maksadını aşan ifadeler var. Keşke yazımda dernek adı vermeseydim veya Karedeniz Kültür Derneği, Hataylılar Derneği ve Malatyalılar Derneği gibi güzide derneklerimizi diğer tabela derneklerinden ayırsaydım.
Benim bu konudaki düşüncem şudur; Bu topraklara göçen, vatandaş olan, ömrünü bu ülkeye vakfeden kişiler artık “Kıbrıslı Türk Kimliği”ni benimsemeli ve göçmen kardeşlerimizin kurmuş olduğu derneklerde üyelerinin bu ülkeye entegre olmaları için çalışmalar yapmalıdır.
Bu sebeple Karadeniz Kültür Derneği, Hataylılar Derneği ve Malatyalılar Derneği gibi güzide ve faal derneklerimizden özür dilerim.
ERHAN ARIKLI