VENEDİK ASKERLERİ’NİN ÇIKIŞ HAREKETİ YAPMASI

VENEDİK ASKERLERİ’NİN ÇIKIŞ HAREKETİ YAPMASI

Venedik askerleri, Türk ordusunun toprak sürme hareketlerini engel-lemek amacı ile 15 Ağustos’ta bir çıkış hareketi yapdı. Türkler’in öğle istirahetine çekildiği bir sırada, Sezar Piouini kuvveti kaleden çıkarak, Türk mevzilerine hücuma geçdi. Türkler tam bir baskına uğramışlardı. Şaşkınlıkla ilk anda geri çekilmeye başladılar. Her ne kadar İtalyan tarihçileri Venedik biriliğinin peşlerinden giderek, Türk askerlerini kamplarına kadar takip ettiğini yazıyorsa da, gerçek hiç de öyle değildir. Venedik askerleri ele geçirdikleri Türk mevzilerindeki topları tahrip edip susturduktan sonra, yağma etmeye başladılar.

Bu fırsattan yararlanan Başkomutan Mustafa Paşa, derhal karşı taarruz emrini verdi. Venedik askerleri başlangıçta kaleden yardım geleceği ümidi ile Türk süvarilerine karşı direndi. Fakat Dandola yardım göndermek bir yana, içeriye kaçmalarını engellemek için de büyük bir ahlaksızlık örneği vererek kale kapılarını kapattırdı. Venedik askerleri kale kapısı önüne kadar geri çekildiler. Burada Türk süvarileri tarafından sarılıp, im-ha edildiler.

Venediklilerin yaptığı bu çıkış hareketini İtalyan tarihçi Calepio şöy-le anlatmaktadır:

“15 Ağustos (1570) günü öğle vakti, Türkler dere yatağının serinliğinde istirat ederken Mağusa kapısı açıldı ve yüzbaşı Cesare (Sezar) Piovene di Vicenza komutasındaki Venedik askerleri kentten çıkıp hücuma geçti. Türkler, her günkü gibi, öğle vakti uykuda olduklarından, Venedikliler rahatça ilerleryip iki Türk istihkamını kolayca ele geçirdiler. Durumu gören Türk askerleri erkek geyikler gibi 8hızlı koşarak) St. Marina tepesine doğru kaçtılar. Bunların seslerinin çadırlarda duyulması, Türkler arasında kargaşaya yol açtı; bazı Türk askerleri her şeyini geride bırakarak kaçmaya başladı. Bizim askerlerimiz Türklerin kampına girerek, onların silahlarıyla bir çok ganimet ele geçirdi.

Daha sonra bize verilen bilgilere göre, eğer Hristiyan kuvvetleri kaçan Türkleri takip etseydi ve terk edilen Türk toplarını kendilerine karşı kullansaydı, bir olasılıkla, zafer bizim olacaktı. Fakat kentin komutanı ve valisi süvarilerin ve geriye kalan kuvvetlerin kentten çıkmasını yasaklamışlardı. Hatta söylediğine göre, bu iki yönetici, Türklere karşı kazanılacak bir zaferin kendilerine ait olmasını istemekteydiler ve sırf bu yüzden, saldırıya geçen askerlere yardım etmesini önlemişlerdi. Bunun üzerine, durumu gören düşman, karşı saldırıya geçince askerlerimiz elde ettikleri avantajı terk etti ve geri çekildi. Kaptan (yüzbaşı) Piovene, Koni Scotto ve diğerleri öldürüldü. Ölü veya esir olarak toplam 100 askerlerimizi kaybettik.

Türk kaynaklarına göre bu çıkış hareketinin başlangıcında Venedikliler mevzii bir başarı sağlar gibi olmuşlarsa dai Karaman birliklerinin yaptığı taarruzlar sonunda birçok kayıplar vererek geri, kaleye çekilmek zorunda kaldılar. Fakat Vali Dandolo bu harekete karşı olduğu için çıkış kapılarını kapatmıştı; bu nedenle geri kaleye giremeyen birçok Venedik askeri Türkler tarafından sarılarak öldürüldü.

15 Ağustos çıkış hareketleri ile ilgili olarak İtalyan Fabriano Fale hetti ise şu bilgileri vermektedir:

“Bu esnada ne yaptıklarını (Türklerin) anlamak amacıyle adamlarımız geceleyin iki huruç hareketinde bulundular. Bu çıkışlarda ne bizden, ne de onlardan yitirilen olmadı. Kutsal Bakire Bayramı olan 15 Ağustos günü toplarını etkisiz hale getirmek amacıyle bir huruç hareketi daha ya-pıldı ki bunu şiddetli bi çarpışma izledi. Çarpışmada da birçok Türk öldü. Bizden de aralarında yüzbaşı Giobattista da Fano, Kont Alberto Scotto ve Albayın yaveri yüzbaşı Cesare da Treviso olmak üzere kırk kişi öldü.

Bu çatışmalardan sonra dam kaybını önlemek düşüncesiyle başka çıkış hareketleri yapılmadı.

Kuşatmanın sürdüğü günlerde Vali Nikola Dandalo, Venedik asker-leri Komutan Kony Rokas ve alt rütbedeki komutanlar arasında görüş ayrılılkları baş gösterdi. Sık sık dışarı çıkış hareketleri yaparak, vurkaç taktiği ile Türk ordusunu yıpratmak istiyorlardı. Surlar dışından Türklerle savaşmanın Venedik askerlerinin eriyip yok olmasından başka bir sonuç vermeyeceğini bilen Dandalo ve Rokas buna şiddetle karşı çıkıyordu. Kuşatma boyunca Lefkoşa kalesi içinde bu görüş ayrılıkları devam eder. Birkaç kez alt rütbeli subaylar, sur dışına çıkış yapar. Ancak çok azı kaleye geri dönebilir.

Müneccim başı tarihinde 21 Ağustos, 1570 günü Venediklilerin Karaman kuvvetlerinin yerleştiği bölgeden ani bir çıkış yaptıkları iki taraf arasında kısa ama çok şiddetli bir çatışma olduğu, Venediklilerin yenilip geri çekilmek zorunda kaldığı anlatılır.

Vebediklilerin sur dışına üç bin kişilik çıkış hareketleri ve Türk ordusuna saldırı Piri Efendi tarihinde şöyle anlatılmaktadır:

“Bir yerde duracak halde olmadıklarından, çaresizlik içinde, kimi atlı kimi yayan üç bin miktarı zırhlı ve kibir sarhoşu, akılları uçuk, cehennemi mekan tutmuş düşman; İslâm gazilerinin siperlerini basmak gibi bozuk bir düşünceyle, kaba kuşluk vaktinde, Mağusa kapısından çıkıp, siperlerin kaleye çok yakın bulunmasından, o baştan aşağı müzevir Hınzırlar, domuz topu olup, Yıldırım süratiyle, Karaman askeri siperlerine saldırıp, dalgınlığa getirip uğursuz ayaklarını bastılar. Ancak, Hsan Paşa, dünya görmüş, deneyimli bir yiğit olduğundan ve daia askeriyle birlikte hepsikanlı ve uyanık bulunduğundan, korkusuzca, o hilekar melunlar üzerine, intikam ve kinle dopdolu, öyle salış saldılar ki ilk atılımda çoğunu çevirip kıskaç içine aldılar. Bu apansız saldırıyı öğrenen diğer koldaki genç, özverili yiğitler siperlerinden çıkıp, böyle kendi gelen av her zaman bulunmaz, diyerek ve aslanlar gibi saldırarak öyle bir geliş geldiler ki bir anda düşmanın iğrenç kümelenmelerini dağıtıp perişan eylediler ve müsibet kellelerini koparıp düşkünlük toprağına yuvarladılar. O kafir şeytanlar İslâm yiğitlerinin saldırılarına hiçbir şekilde güç yetiremeyip, biraz daha savaşayım deselerdi, tümünün de “yektir Allah” diyen gazilerin kılıcından geçirdikleri ortada iken, kurtuluş için kaçmaktan başka çare kalmadığı anlaşıldığından kaleye gücün girebeildiler(20).

LEFKOŞA’YA İKİNCİ TÜRK TAARRUZU YAPILMASI

Venedik askerleri, Lefkoşa kentinin Türklere karşı savunmasını canla başla sürdürmeye devam etdi. Türklerin burçların ve surların tahribi için lağım açma işini yoğunlaştırdı. Venedik askerlerinin psikolojik çöküntü-ye girmesi için de, 15 Temmuz, 1570’de Uluç Ali Resi’in yendiği, dört Malta savaş gemisine ait bayraklar surların karşısına asıldı. Venedikliler kendilerine hiçbir yerden yardım gelmeyeceğini anladı.

Venediklilerin moral bozukluğu yalnız bundan değildi. Fabriano Falehetti Vendikliler’in morallerinin asıl nerden bozulduğunu şöyle anlatmaktadır:

“Türkler tabyaların dibinden çıkardıkları toğrağa başka yerlerden getirdiklerini de eklediler ve buralara çalı çırpı da katarak saldırabiliyorlardı. Bu yoldan hergün ansızın biri ortaya çıkıyor ve her defasında birkaç adamımızı öldürüyordu.”

29 Ağustos sabahı şafak sökerke, Türk ordusu “Allah… Allah. Allah…” sesleri ile Konstanza, Podokatoro, D’Villa ve Tıripola burçlarına çok şiddetli bir taarruza başladı. Konstanza burcunda şiddetli çarpışmalardan sonra Türkler bazı düşman mevzilerini ele geçirdi. Başkomutan Mustafa Paşa bu süre içinde, Kostanza burcunda ele geçirilen mevzilerden yeni bir teslim çağrısı yapdı. Gurura kapılan ve kandırılan Venedikliler, bu savaşı kazanacaklarına inanıyorlardı:

“Sonuna kadar savaşacağız…”

Venedik keferesi daha ateşkes süresi dolmadan topçu ateşine başlayıp, birkaç Türk askerini şehit ederek son yanıtını verdi. Kıbrıs Genel Valisi Dandalo ve komutanları, yakında Venedik donanmasının kendilerini kurtarmaya geleceği haberlerine yürekten inanmışlardı. Bu ümitle Mustafa Paşa’nın son teslim önerisini de reddetmişlerdi.

Ancak aradan günler geçmesine karşın, Venedik donanması bir türlü gelmiyordu. Yavaş yavaş bu ümit söndü bitdi. Bunu gören Dandalo ve konutanları, kente şu yalanı yaydılar:

“Türk ordusundan bize sığınan bir mürtet, Venedik donanmasını Mağusa limanıuna geldiğini haber verdi.”

Önceden tezgahlanan oyun gereğince, Lefkoşa’dan verilen işaretler Başkomutanlardan göründü, onlar da ateş yakarak bu asılsız haberi doğruladılar yalanını kentte yayıp, asker ve sivil herkesi kandırdılar. Artık Venedik askerleri ve yerli halk surların üzerine çıkıp Türk askeri ile alay ediyorlardı.

Kent içinde bunlar olmaya devame ederken, Türk topçusu bombardımana, askerleri ise burçlara saldırmaya, Konstanza burcunu arada bir ele geçirip tutunamamaya devam etdi.