Yerel seçimler ve temiz yaşam

 Yerel seçimler ve temiz yaşam

Televizyon ekranında Mağusa Belediyesi başkan adaylarının katıldığı bir programı izliyorum. CTP adayı Oktay Kayalp klasik yaklaşımıyla Mağusa için bu güne kadar gerçekleştirdiği projeleri sayıp en iyi aday olduğunu göstermeye çalıştı. Karşısındaki güçlü aday ise seçimlere bağımsız katılan ancak hem DPUG hem de UBP desteğini almayı başaran genç, dinamik birisi. İsmail Arter, Mağusa’nın sevilen bir evladı ancak daha da önemlisi Mağusalı için yeni bir vizyonu temsil etmekte ve kazanma şansı da her geçen gün artarak devam etmekte.

Aniden üçüncü bir adayın, TDP adayı Mustafa Emiroğulları’nın söylediği bir cümle beni şok etti. Emiroğulları “bir belediyenin görevi gelirlerini artırıp istihdam sağlamaktır” dedi. Yanlış mı duydum yoksa şaka mı yapıyor diye ekrana yaklaştım ancak şaka maka yoktu. Sayın Emiroğulları’na göre belediyenin görevi vatandaşların cebindeki parayı kapıp diğerlerine istihdam yaratmaktı. İşte belediyelerimizin içinde bulunduğu yıkımın arkasındaki mentalite tam da budur.

Yıllardır belediyelerin birçoğunda halka yerel hizmet sunmak yerine bütçenin her kuruşu gereksiz istihdamlar için kullanıldığından belediyeler krize girmiş durumda. LTB’de bunu bizzat yaşadık. Ekranda bir yanda İsmail Arter Mağusa için bir vizyon ortaya koyarken diğer yandan belediyenin sadece bir istihdam kapısı olduğu dillendiriliyor…

Bu yaklaşım yerel yönetimlerimizi mahvolmanın eşiğine getirdi. Bu seçimlerde işte esas aşmamız gereken konu budur. Halk oy vereceği adayı seçerken en fazla istihdam sözü vereni değil, cidden yönetim deneyimi olan ve seçildiği belediyeyi önce hizmet esasında yeniden yapılandıracak olan adayı seçmeli.

Geçtiğimiz Perşembe gün ülke çapında temizlik kampanyası vardı ve çok güzel bir katılımla müthiş boyutta çöp toplandı. Bu etkinliği gerçekleştirenlere teşekkür ederim. Ancak bunun iki boyutu var ki eleştirmeden geçemeyiz. Önce çöplerin etrafa atılmasını bizzat gerçekleştiren halkımız. Diğeri de doğru hizmeti vermediklerinden dolayı çöplerin birikmesine neden olan belediye ve kaymakamlıklar.

Sizi bilmem ancak her yurtdışı seyahatten sonra KKTC’ye döndüğümde ülkeme dönmenin verdiği mutluluk yanında etrafın ne kadar kirli olduğunu görüp hüzüne de kapılırım. Geldiğim ülkenin temizliğinden dolayı bizim artık doğanın bir paçası haline gelmiş rüzgarda uçuşan çöpleri hemen fark eder ve üzülürüm. Bu dünya güzeli ülkeyi el birliğiyle yavaş yavaş çöplüğe çeviriyoruz. İşler böyle gider ve Perşembe günkü kampanyadan sonra tekrar etrafa çöp atarsak ve de belediyelerimiz doğru dürüst temizlik hizmeti vermemeye devam ederse, korkarım ülkemiz bir gün geri dönüşü olmayacak şekilde o kadar kirli duruma gelecek ki birinci ekonomik sektör olan turizmi

unutmak ve salgın hastalıklarla boğuşmak zorunda kalacağız. Abarttığımı sanıyorsanız Ercan’dan uçağa binip herhangi bir ülkeye birkaç günlüğüne gidip nasıl tertemiz olduğunu görüp sonra da dönünce Ercan’dan evinize ulaşana kadar olan manzara ile karşılaştırınız. Kampanya olduğunda çıkıp çöp toplamak yetmez. Önemli olan çöplerin etrafa atılmasını durdurmak. Bu da her vatandaşa düşen bir görevdir.

Gelelim belediyelere. Perşembe günkü etkinlikte herhangi bir belediyenin sınırları içerisinde kalan bir bölgede çok miktarda çöp toplanmışsa o zaman o belediye her gün ne yapmaktadır? O bölgenin temizliğinden sorumlu ekip acaba ne düşünmektedir? Ya o belediyenin temizlik şubesi amiri veya belediye başkanı?

Temiz yaşamak bir medeniyet belirtisidir. Dünyayı gezerken bunu açıkça gözlemleyebilirsiniz. KKTC’de her taraf çöp dolu ancak kime sorsanız başkasını suçlamaktadır. Buna yeter deyip temiz yaşamaya karar vermek ve bundan geri adım atmamak temiz yaşam için olmazsa olmazdır. Gerisi kendimizi kandırmak ve şovdan öteye geçemez.