İlk yükseköğretim kurumunun eğitime başlamasının ardından 42 yıl geride kaldı.
Geçen yarım yüzyıla yakın sürede, ülke üniversitelerinin sayısı 21’e ulaştı.
1980’lerin başında ilk öğrenciler ile ekilen tohum, bugün dev bir çınar.
Öyle bir çınar ki, ekonomiye yaptığı dev katkılar yanında haksız ambargoların da bilimin evrensel gücü ile kırılmasını sürdüren bir dinamo.
Kuzey Kıbrıs üniversite olgusu, öğrencilere verilen bilimsel dersler yanında, emekleme dönemlerinde, üniversite olgusuna inanmayan ve hatta gülüp geçen politikacılara geçen zaman içerisinde gösterdiği gelişim ve ortaya koyduğu başarı öyküleri ile de büyük dersler verdi.
Ve geçen sürede, üniversiteler bir yükseköğretim alanına dönerek ambargolar altında var olma mücadelesi veren bir ülkenin hem kaderini değiştirdi hem de ekonominin turizm sektörü yanında aort damarlarından biri haline geldi.
Üniversite olgusu, stratejik işlevinin önemini ise Kuzey Kıbrıs gerçeğini tüm dünyaya anlatmaya devam etmesi açısından da kat be kat arttırmakta.
Ve dünün politikacılarının önemine ve etki alanına inanmadığı yükseköğretim alanı ve üniversiteler, bugünün politikacıları tarafından paylaşılmamakta.
Ve böylesi bir paylaşılamama mücadelesinden ise yükseköğretim alanı yara almakta.
Yükseköğretim alanını ve politikalarını belirleme asli görevi ile oluşturulan resmi kurumlar, siyasi erklerin gölgesinde ilerleyememenin sancılarını yaşamakta.
Devletin ayıbı ayrı bir tartışma konusu iken daha vahim sonuçlara gebe bir süreç yaşanmakta aslında.
Örnek mi?
Mesela yükseköğretim yasasında yapılan değişiklikler.
Yükseköğretim yasasın da yapılan değişikliklerin, YÖDAK’ı daha özerk ve daha güçlü yapması gerekirken güçsüzleştirerek siyasi erkin gölgesine hapsetmesinin ne açıklanabilir ne de tartışılabilir ve ne de anlaşılabilir bir yanı var.
En basit ifadesi ile yükseköğretim alanını ve politikalarını ileriye taşıma iddiası ile yapınla yasa değişikliği ile YÖDAK’ın ailenin az sevilen çocuğu olmaktan çıkarılarak istenmeyen üvey evlat’a dönüşmesine göz yumuldu.
Ne için, kim için ve neden?
Cevap, çıkara dayalı günlük siyasetin işgal ettiği Bakanlık odalarında.
YÖDAK, bugün “yedi kocalı Hürmüz” olarak yoluna devam etmeye çalışırken asli görevlerini sürdürme mücadelesi veriyor.
Bu ayıp, Devletin ayıbı olma yanında tüm paydaşların ayıbı aslında.
YÖDAK’ın“yedi kocalı Hürmüz” haline sokulması, karar vericilerin belirli kurumların menfaatleri doğrultusunda ve kişisel çıkarlar ile hareket etmesinin tipik sonuçlarından biri sadece,
Her şeye rağmen, YÖDAK’ta başlayan yeni dönem ise umut verici.
Ancak, Devlet erkini elinde tutan Hükümetlere de büyük görevler düşmekte.
Yükseköğretim alanının güçlenmesi ve yükseköğretim ile ilgili bir Devlet politikasının oluşturulması için hükümetler yanında siyaset kurumunun diğer bacağı muhalefet partilerine de sorumluluklar düşmekte.
Hükümeti ve muhalefeti ile birlikte tüm siyaset kurumu, YÖDAK’ın bağımsız bir kuruma dönüştürülmesi zorunluluğunun yükseköğretim alanı için hayati öneme sahip olduğunun farkına varmak zorunda.
Ülke yükseköğretim alanının ve üniversitelerinin Kuzey Kıbrıs için “olmazsa olmaz” olduğunu düşünüyorsa eğer karar vericiler, ortaya konulacak irade de belli, yapılması gereken de.
YÖDAK, denk kurumları ile her yönden eşit duruma getirilmek zorunda.
YÖDAK, yetki ve mali yönden de denk kurumlar ile ayni seviyeye getirilmek zorunda.
YÖDAK, artık YÖDAK olmalı.
Ve karar vericiler, artık YÖDAK’ın YÖDAK olmasına izin vermeli.