Asla yalnız yürümeyecek..
Hani şu Liverpool taraftarını coşturan You’ll Never Walk Alone (Asla yalnız Yürümeyeceksin) adlı parça var ya; “Asla yalnız yürümeyeceksin; Fırtınada yürürken başını hep dik tut; Ve karanlıktan sakın korkma; Çünkü sonunda altın rengi bir gökyüzü; Ve mutluluğun gümüşten şarkısını bulacaksın; Hayallerin sarsılsa da, alt üst olsa da; Rüzgârda, yürümeye devam et; Yağmurda, yürümeye devam et; Kalbinde umutla, yürümeye devam et; Ve bil ki, hiçbir zaman yalnız yürümeyeceksin; Asla ama asla yalnız yürümeyeceksin”le büyüdü bizim nesil. Neyse, 80’li yılların başıydı. Bilen, bilir; O dönem siyahlı beyazlı yıllardı. Tek renkli tv seçeneği, her perşembe 17.30 - 18.30 arasındaki adı İngilizlerin organize ettiği ve sonradan adına Premier League denilen ligin geniş özetlerini izlerdik mahalle maçlarımız sonrası; Liverpool sahneye çıktı mı; Grobbelaar, Highway, Keegan, Souness, Lee, Dalglish, Toshack, Rush, Beardsley ve Barnes gibi yıldızlar kayardı bir bir. Kulüp kuruluşu 1892 senesine dayanan, futbolun beşiğinde 18 şampiyonluk yaşamış, 70 ve 80’li yıllarda Avrupa futbolunda esmiş kükremiş, Şampiyon Kulüpler Kupası’nı beş kez, UEFA Kupası’nı üç kez kazanmış, dünya futbolunda nam salmış Liverpool; tıpkı şehri gibi, geldiğimiz çağın paraya satıldığı zamana karşın, en azından tarihindeki vahşi kapitalizme karşı dik duruş göstermiş liman işçilerinin ve de “asla yalnız yürümeyenlerin” takımı. Gerry And The Pacemakers’in “Ferry Cross The Mersey” şarkısına ilham kaynağı olmuş. Mersey nehrinin kıyısında yer almış. Beatles grubunun doğduğu ve efsaneleştiği, bir zamanların önemli bir liman kenti iken, ‘tersanelerin kapanması ve liman işçiliğinin tarihe karışması sonucu yoksulluk girdabına kapılmış’ 816 bin nüfuslu o tarihi şehrin takımı. Şimdilerde eski görkemli görüntüsünden pek uzak ve zamana yenik o futbol şehri, İngiltere’nin üçüncü büyük şehri olmasına rağmen günümüzde en yüksek işsiz nüfusuna sahip şehirlerinin başında gelir. Hayatta tutunacak başka şeyleri olamayan şehir sakinlerinin tutkusudur. Futbol, hiçbir Amerikanların anlayamayacağı kadar, hiçbir paranın satın alamayacağı kadar önemli bir kitle sporu. 29 Eylül 1981 tarihinde, 68 yaşında aramızdan ayrılmış ama asla unutulmamış İskoç futbol dâhisini Bill Shankly’i özler o şehrin sâkinleri. Hemen hemen her maçta onun adına söylenen şarkılar yankılanır tribünlerde. Zira “Futbol asla sadece hayat memat meselesi değildir, ondan çok ama çok daha önemlidir” demişti efsane Shankly. O tarihi şehrin, o tarihi takımına, o futbol dâhisi hayat vermiştir. O yüzden o futbol mâbedi Anfield Road Stadı kapısında onun heykeli selamlar futbolseverleri. The Reds (Kırmızılar) de artık efsane olmuştur. Liverpool şehrinin sembolü ‘Liver Bird (Ölümsüz Anka Kuşu)’, şehrin kim bilir kaç zamandır ayakta kalmış tarihi saat kulesinin üzerinde şehrine koruyuculuk yapar. Aynı zamanda Liverpool FC’nin amblemi olan bu dev kuşun kanatları altında nice zaferler kazanmıştır o takım. “Kalbim, Şampiyonlar Ligi Finali İstanbul’da kaldı” diyen taraftar çoktur eminiz. E bu kadar Liverpool muhabbeti nerden mi çıktı? Efsaneleri Steven Gerrard Hazretleri 7 yaşında bu kulübe ilk adımını atmıştı. Tam tamına da 27 yıl sonra yuvadan ayrılma kararı aldı. Neden mi? E son emeklilik döneminde de Los Angeles Galaxy ile 18 aylığına 9 milyon USD çakmış. Çok da iyi etmiş. Sonuç mu? Sonuçta fanatik Liverpool taraftarı ve finansçı dostum Evrim Hıncal’ın da dediği gibi; “Steven, Amerika’da olsa, ay’da da olsa asla yalnız yürümeyecek”. Amin...