Ülkede herkes herşeyi olurum sanıyor.

Odacı, çaycı müdür olacak.

Her memur müşteşar olacak.

Her vatandaş vekil olacak.

Her vekil Bakan.

Yetmedi Başbakan olacak.

Donanım bir tamam sanırsın.

Eğitim, bilgi, kültür mükemmel sanırsın.

Yok mudur bu hadsizliğin bir sınırı.

Yok galiba KKTC’de.

Çükü geçmişte herkes herşey olabilmiş.

Bu bir kültür olmuş.

Bir yaşam biçimi.

******

Ha tabi “kimler, kimler gördük neler oldular” denebilir.

Amaolanlar bir halt olsa, bugün bu noktada olur muyduk?

Velakin, gel gör ki kural oldu istemek.

Hedef 2 ise 3 isteyecek, 1’e razı olacaksın.

Ne koparırsam kar mantığı.

İsteyenin bir yüzü safsatası.

“O bile oldu benim neyim eksik” ego ezikliği.

“İstesem ben neler olmazdım” hayalciliği.

Öte yandan vekil belirleyenlerin kriteri de belli.

Ya“tanınmış sima” ya da “paralı”.

E nerde Mecliste hukukçu?

Nerede siyaset bilimci.

Nerede ekonomist?

Yok.

Çünkü siyaset de ayni mantıkta.

*****

Bu minvalde gemi 45 senedir yüzüyor sanılabilir.

Yalan.

Bu gemi yüzmüyor, yüzemiyor ki.

Türkiye para vermeseydi bakalım.

Para olmasa görecektik yüzüp yüzemediğini.

Bu yüzden bu yalan dünya devri bitmeli.

İş bilenin kılıç kuşananın olmalı.

Olmalı ki vizyon olsun.

Olmalı ki ufuklar açılsın.

Yoksa böyle gerisin geride olur bu ülke.

Bakan bürokrattan eğitimsiz olur.

Yasa yapıcı, yasa yapmayı bilmez.

Bürokrat memuru değil, memur bürokratı yönetir.

Ve dünya da, ufuklar da daralır.

Gezegenise Silihtar’dan ibaret kalır.

Sonra da neden böyleyiz diye ağlaşırız.