ERTUĞRULOĞLU, AKINCI’NIN YANLIŞ YOLDA YÜRÜDÜĞÜNÜ VE TAVRI, SÖYLEMLERİ, NİYETİ, SİYASETİ YERDEN YERE VURULMAYI HAK ETTİĞİNİ, KIBRIS KONUSU İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİN YERLERDE SÜRÜNDÜĞÜ SÖYLEDİ…
Akıncı’nın teslimiyete dayalı siyaseti başarısızdır ve çökmüştür.
Akıncı izlediği siyasetin yanlışlığından dönmesi için uyarılmaktadır. Ne var ki Akıncı ben yaptım oldu,herşeyin en iyisini/doğrusunu ben bilirim düşünce ve egosu ile kulaklarını tüm tenkitlere kapamıştır.
Adeta freni patlamış bir kamyon gibi uçuruma/felakete doğru gitmektedir. Kamyonda sadece kendi olsa mesele yoktur; ne var ki kamyonun arkasına KKTC ve Kıbrıs Türkünü de bağlamıştır.Akıncı muhakkak engellenmelidir. Bu bağlamda KKTC Meclisine önemli görevler düşmektedir.
Akıncı’ya 14 ay daha dayanmak yerine gerekli kararları alarak Akıncı’nın yolu kesilmeli,ehliyeti olmadan bindiği kamyondan indirilmelidir…
Akıncı’nın yanlış siyasetini tenkit edenlerin başında Dışişleri eski Bakanlarımızdan Tahsin Ertuğruloğlu gelmektedir.
KKTC Dışişleri eski Bakanı Ertuğruloğlu’nun milli davamızın çizgisindeki siyaseti,görüşü ve fikriyatı yıllardır aynı çizgide ve kararlılıkla sürmektedir. Ertuğruloğlu son milletvekili seçiminde kendi partisinin içindeki ayak oyunlarının ve arkadaşlarına fazla inanıp/güvenmenin kurbanı olmuş ve yeniden milletvekili seçilememiştir.
Ertuğruoğlu’nun köşesine çekilip emekliliğin keyfini sürmediğini çok iyi bilmekteyim.
Özellikle Kıbrıs meselesini ilgilendiren konularda çalışmalar ve temaslar içerisindedir.Anlayacağınız görevdeymiş gibi çalışmaktadır.
Tahsin Ertuğruloğlu Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemde Cumhurbaşkanı Akıncı ile birçok konuda anlaşmazlık içerisinde oldu.Akıncı’nın teslimiyetçi siyasetini hiçbir zaman kabullenmedi.
Federasyona hep karşı çıktı. Ruma hiç ama hiç güvenmedi.Dışişleri Bakanlığı döneminde,özellikle Crans Montana çöküşü sonrasında, Rum tarafının,Akıncı’nın bir açıklamasında vurguladığı şekliyle ‘ Kıbrıs Türk halkını hor gören, küçümseyen, azınlık olarak tanımlayan çağ dışı yaklaşımlarına’ aldığı karşı tedbirler nedeniyle Akıncı ile sürtüşme ve gerilim yaşanmıştır.
Akıncı’nın Rumlara kapıyı açık tutan,ezik siyaseti yerine Ertuğruloğlu herzaman gerçekçi ve haklarımızın savunulmasını öngören bir siyaseti başarıyla yürütmüştür. Geçtiğimiz hafta Tahsin Ertuğruloğlu değerli kardeşim Güven Arıklı’nın Hakikat Web Tv’sine katılarak,’Gündem Özel’ programında oldukça eğitici,öğretici ve uyarıcı açıklamalarda bulunmuştur.
Bu mükemmel programı hakikat web tv’den bulup tekrarını izlemenizi salık veririm.Ertuğruloğlu’nun Arıklı’ya yaptığı açıklamaları satırbaşları ile siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyor; sözü Ertuğruloğlu’na bırakıyorum:
UBP SARAYÖNÜ PARTİSİ DEĞİLDİR,KKTC BAYRAĞI İLE MUHAFAZAKAR VE REFORMİST GRUBUN ÜYESİYİZ…
“ Geçtiğimiz günlerde UBP adına İtalya’ya gittik. Roma’da gerçekleşen Avrupa Muhafazakar Reformist Partiler Grubunun toplantısına katıldık. 3 yıl uğraştık bu gruba girmek için. Oylanarak girdik; 21 kabul, 3 ret. Özelliğimiz diğer siyasi partilerden farklı, KKTC’nin siyasi partisi olarak üyeyiz, KKTC bayrağı ile üyeyiz.
Bu süreçte Ersan Saner ve Oğuzhan Hasipoğlu ile Roma’daki toplantıya katıldık. UBP’yi yıllarca Sarayönü’nden ileriye gidemiyor diyenlere karşın, partimizi çok yanlış nitelendirmekte olduklarını gösteren önemli bir üyelik elde ettik. Bunun kıymetini bilmeliyiz.
UBP Sarayönü partisi olmadığını, Avrupa düşmanı bir parti de olmadığını, herkesten daha global bir parti olduğunu ve çok daha gerçekçi bir siyasi yapılanma olduğunu daima göstermiştir, göstermeye devam edecektir. Hem muhafazakar, hem reformist olarak isimlendirilme nedenleri ise Avrupa Birliği’nin yapısının ve işleyişinin federal değil de konfederasyon şeklinde olmasını öngördükleri için muhafazakar reformist adını almışlardır”
“AKINCI’NIN SİYASETİ ÇOK YANLIŞ”
“Sayın Akıncı’nın söylemlerinde farklılaşma belirgin olarak vardır. Tavrı, söylemleri, niyeti, siyaseti yerden yere vurulmayı hak ediyor. Kıbrıs konusu ile ilgili düşünceleri yerlerde sürünüyor. Kıbrıs Türk halkıyla alay ediyor, halkıyla oyun oynuyor. Tutturmuş siyasi eşitlik. Siyasi eşitlik tamam, karar alma mekanizmasına etkin katılım tamam diyor!garantiler konusunda taviz vermeye de hazırım diyor.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, fonksiyonel bir federasyondu. Siyasi eşitlik temeldi; Cumhurbaşkanı Muavini’ni Türkler seçiyor, Cumhurbaşkanını Rumlar seçiyordu. Ama Cumhurbaşkanı Muavini’nin veto hakkı vardı. Bu siyasi eşitliğin göstergesidir. Karar alma mekanizmasına etkin katılım da vardı; bu yapı garanti edilmiş bir ortaklıktı. Yıllar sonra, bugün gelinen noktada,Akıncı siyasi eşitlik şarttır, karar alma mekanizmasına etkin katılım şarttır diyor.
Temsiliyeti 4 Türk Bakana çıkardım diyor, ancak bunlardan bir tanesinin tamam demesi yeterlidir diyor. Bu nasıl bir anlayıştır.Bu nasıl Siyasi eşitliktir? Bunu elde edersem garantiden ve güvenliklerden taviz veririm diyor. Bunların niyeti, çözüm olsun da Türkiye’den kurtulalım. Türkiye’yi üçüncü ülke konumuna getirelimden başka birşey değildir.”
“ALTERNATİFLER SUNMUŞTUM, ÇOK ELEŞTİRİLDİM”
“UBP Genel Başkanı Ersin tatar güvenliğin ve özgürlüğün bedeli yoktur, diyor. Bizim bu adada varoluş mücadelesi ile yola çıktık.Bizim sürdürdüğümüz mücadele bu adanın bir Helen adası olmaması, bu adada Kıbrıs Türk halkının Rumların bir azınlığı durumuna getirilmemesi mücadelesidir ve çok önemlidir.
Bu bulanacak gazın önemi ya da ekonomik boyutu ile bağlantılı bir olay değildir. Beni şu şekilde eleştireceklerini biliyorum; 1 sene sustu, bir sene sonra çıktı aynı şeyleri söyledi diyecekler. Dışişleri Bakanı iken Rumlarla yapılacak barış için yeni alternatifler sunmuştum, çok eleştirildim. Bu arkadaşlar federasyon saplantısında giderken niye yeni bir şey söylemekten kendileri kaçınıyor?
Federasyon olayının bittiğini Crans Montana’da gördük. Bu işin bittiğini hepimiz gördük. O dönemde sayın Çavuşoğlu’nun da bulunduğu bir toplantı yapıldı; yeni dönemde nasıl bir politika izleneceği üzerine konuşuldu. Federasyon tezinin bittiği noktadan itibaren kimse bir şey söylemedi”
RUMLARIN BİZE VERDİĞİ OTONOMİDİR
“Yeni dönemde ortak bir politika belirleneceği kararı alınmışken Akıncı şimdiye dek federasyon yapmaya çalıştı. Rum’un bizimle federasyon yapma gibi bir niyeti yoktur. Onlar bizi devlet olarak görmüyorlar. Rumların bize verdiği otonomidir. Yani devletin işleri bana aittir diyor, toplumla ilgili konularda söz sahibi olursun ancak devletin işleyişine karışamazsın diyor. Bu yaklaşıma karşılık halen daha federasyon diye tutturuyor. Bu şekilde statükonun devamından başka bir şey yapılmıyor. Bundan sonraki süreç iki ayrı egemen devlet temelinde olmalıdır. Ya iki ayrı egemen devlet, ya da bu iki ayrı devlet konfederasyon kurarak bir ortaklığa gider”
“BENİ SUÇLAYANLAR TUTANAKLARI OKUSUNLAR”
“Kopenhag görüşmelerinde beni suçlayanlar Kopenhag’taki görüşmelerin tutanaklarını okusunlar, orada saklanmadığımı, Rumların Avrupa Birliği’ne girişine çanak tutmadığımı görürler. Meğer o günlerde Avrupa Birliği’nin Kopenhag Zirvesini izlemeye buradan gazeteciler gönderilmiş. Aynı günlerde benim Kopenhag’da görüşmelerim vardı. Kopenhag Zirvesi ayrı bir yerde yapılıyor, benim yaptığım görüşmeler ise farklı yerlerde gerçekleşiyor. Buradan giden gazeteciler, herkes burada ama bizim Bakan yok.
Sayın Bakan nereye saklandı şeklinde saçma, uydurma haberlerle kamuoyunu yanlış bilgi verdiler. Ben o Zirve’nin davetine gitmedim,davetli değildim zaten. Ben Cumhurbaşkanı tarafından,rahmetli Denktaş tarafından De Soto İle görüşmek için gittim oraya. 3 gün görüşme devam etti, kimse bu yalana inanmasın. Denktaş’ın vasiyeti ve tavsiyesiyle yazdığımız bir kitap vardır; Kopenhag’da neler Oldu diye?
Oradaki görüşmemi ayrıntılı bir şekilde o kitapta da yazdım. Son gün önüme iki kağıt geldi; biri Annan Planı’nı imzalarsam, diğeri imzalamazsam Kopenhag zirvesinin sonuç bildirgesinde yayınlanacak Kıbrıs paragrafı. Her iki kağıdı da okuduktan sonra De Soto’ya; imzalasam da, imzalamasam da netice değişmiyor. Siz 1960 Cumhuriyetini üye yaptınız. 3 şartım olduğunu belirttim;
1)1960 Kıbrıs Cumhuriyeti değil, yeni kurulacak ortaklık AB’ye üye olsun.
2) Türk- Yunan dengesi ve garanti sistemi devam etsin
3) Kıbrıs Türkleri üzerindeki ambargolar kaldırılsın
“KOPENHAG’TA OYUNA GELMEDİK”
“Bunlar AB’nin Kopenhag zirvesi sonuç bildirgesinde yer alırsa imzalayacağımı belirttim. Verdiği cevap biraz da nezaket dışıydı; ‘Buraya bak, hikaye bitmiştir. 1960 Cumhuriyeti üyedir. Ya imzala siz de girersiniz, ya da bugünden itibaren Kıbrıs Hükümeti size bugüne kadar davrandığı gibi cömert davranamayacak. Müzakere zaman alır, siz bunları imzalayın’ dedi. Biz de dedik ki, biz Annan Planını müzakere zemini kabul edemeyiz. Müzakere zemini kabul edersek ne bu temeli tartışabileceğiz, ne de çerçeveyi tartışabiliriz. Kopenhag’da sonuna kadar direndik, oyuna gelmedik”
ERTUĞRULOĞLU MİLLİ ÇİZGİDEDİR VE KKTC’NİN TANINMASI İÇİN FAAL GÖREV ALMALIDIR…
Bu programı izledikten sonra insan ister istemez kendine şu soruları sormadan geri kalamıyor:
Akıncı gibi teslimiyetçi bir Cumhurbaşkanımızın olması kaderimiz midir?
Kötü talihimiz midir?
Kıbrıs Türkünün haklarını savunmada,Akıncı’nın yaptığı gibi, bu kadar acemilik ve acizlik nasıl olabilir?
Körü körüne Kıbrıs Türkü felakete nasıl sürüklenebilir?
Rum tarafı siyasi eşitliğimizi,egemen eşitliğimizi, Türkiye’nin garantörlüğünü,tek yanlı müdahale hakkını kabul etmeyeceğini söyledikten,topraklarımızın iadesinde ısrar ettikten, Akıncı’nın deyimiyle ‘maksimalist’ taleplerde bulunduktan sonra hala daha bunlarla ortak devlet kurmakta ısrar etmek,bir saplantı,hastalık değil midir?
Buna ne biçim gaflettir?
Ertuğruloğlu’nun milli davamızı savunan ve geliştiren çizgisi bugün Kıbrıs Türkünün çoğunluğu tarafından desteklenmektedir. Ertuğruloğlu’nun KKTC’nin tanınması konusunda yıllardır temas ve çalışmaları vardır.
Bu konuda tecrübeli ve deneyimlidir.Ne yapacağını çok iyi bilen bir siyasimizdir.Üstüne üstlük de Anavatanım dediği Türkiye yönetimi ile de Kıbrıs konusundaki fikirleri örtüşmektedir.Tabi ki gelinen aşamada,Türkiye deneme-yanılma metodu ile de olsa doğruyu bulmuş,iki devlete dayalı çözümün en doğru yol olduğunu tespit etmiştir.
Bu vesile ile yıllar önce iki devete dayalı çözümden başka çözüm olmaz diyen ebedi liderimiz Denktaş’ı da rahmetle yad edelim.Ertuğruloğlu’nun önümüzdeki süreçte Kıbrıs meselesinin halli ve KKTC’nin tanınması konularında çok faal,önemli rol ve görev alması Kıbrıs Milli Davamızın,KKTC’nin ve Kıbrıs Türkünün çıkarına olacaktır…