Güzelyurt’ta Memiş Paşa (Ağa) toprağı


Maraş hem BM hemde AB nezdinde bugünlerde oldukça yoğun tartışılıyor. Maraş ile ilgili iddialarda gündemdeki yerini bulurken, Maraş’ın yanında birde Memiş Ağa’ya ait olduğu iddia edilen ve 2010 yılınde gündeme taşıdığımız Güzelyurt Çiftliği vardı.  Güzelyurt Çiftliği ile ilgili yaptığım araştırmayı içeren 24 Ağustos 2010 tarihli yazımı birkez daha yayınlıyorum.

Mülkiyet, bilindiği gibi Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğündeki en temel unsurlardan birisidir. 1571 yılında, Osmanlı’nın Kıbrıs’ı almasından sonra, Türkiye’den göç eden insanların yanı sıra, Osmanlı Paşalarına verilen araziler ve sonrasında bu arazilerin birçoğunun kurulan vakıflara devredilmesinin üzerinden çok uzun yıllar geçti. İngiliz Sömürge İdaresinin, Maraş’ta olduğu gibi bazı Paşa’lara verilen ve sonrasında Vakıf mallarına dönüştürülen bu arazilerin Ali Cengiz oyunu ile Rumlara peşkeş çekilmesi bir yerde bu malların unutulmasına ve bir anlamda Rumların malına dönüşmesine neden oldu.
 

Vakıflar İdaresi eski Genel Müdürü Taner Derviş’in Maraş ile ilgili bulguları ortaya dökmesinden sonra bu kez Memiş Paşa’ya ait olduğu öne sürülen 8715 dönümlük Güzelyurt Bölgesindeki arazinin Türk Malı olduğunu hükümetin bilip bilmemesi yönünde en ufak bir bilgim yok. Memiş Paşa’nın Türkiye’de yaşayan akrabaları, arazinin, Adile Sultanın kocası Kaptanı Derya Mehmet Ali Paşa’ya Padişah tarafından verildiğini, arazinin Paşa’nın kızı Atiye Hanım tarafından akrabası Memiş Paşa’ya satıldığını vurgulamakta. 1877 yılında Memiş Paşa’ya intikal edildiği iddia edilen arazinin boyutuna baktığımız zaman Akdeniz köyü ile Tepebaşı köyleri arasındaki ‘Cibo’ olarak isimlendirilen bahçelik bir alandan, Güzelyurt’a kadar uzanan bir alanın büyük bir kısmını kapladığını görürüz. Arazi bununla da kalmıyor. Güzelyurt – Lefke Anayolu üzerinde eskiden çiftlik olarak kullanılan geniş bir alanı da içine aldığı gibi Aysberg gibi sadece görünen kısmının 8715 dönüm olduğu belirtilmekte. Varisler tarafından Arazinin, birde bilinmeyen kısmının olduğu bilinen kısmının Lefkoşa’nın yarısını içine alabilecek büyüklükte olduğu öne sürülmekte. Ortaya atılan belgeler ışığında bilinen ve tespit edilen kısmının, bilinmeyen kısmına eklenmesi halinde bu arazinin boyutunun ne olacağını tahmin etmekte güçlük çekiyorum.
 

Şimdi eğri oturalım ve doğru konuşalım. Mısır’da Türk Mallarının günümüzde ortaya çıkmasından sonra Mısır Hükümeti tarafından bu malların tazminat veya bedelleri ödenirken, bize ait olan bu mallara sahip çıkmamamız, bize ait malların ispatına gitmek yerine sadece ’Vermem’ demekle yetinmemiz Rum’un Güzelyurt benimdir demesine neden oluyor. Bu durumu ispat etmek yerine sadece vermem demekle yetinmek de bana göre Mülkiyet sorununu daha fazla içinden çıkılmaz bir duruma sokar. Bence Rum’un ustaca attığı çalımlar ile ‘Vasi’lik yasası altında Türk Mallarına sahip çıkmasına, İstimlâk yolu ile Türk Mallarına bir bir Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında sahip çıkmaya çalışmasına bizde Memiş Paşa’lardan Lala Mustafa Paşa’lardan kalan Vakıf Mallarının iadesini istemekle karşı koyabiliriz…
 

Düşünün Rum, AİHM’e başvurarak Türkiye’yi Milyon dolarlar ödemekle karşı karşıya bırakırken, Larnaka Sahil yolundaki Türk Evlerinin ‘Rum Restoran’larına çevrilmesine seyirci kalıyoruz. Limasol İçki Fabrikasına ham madde sağlayan Türk Üzümlerini gasp eden Larnaka Uçak Alanı yerini bile Türk Arazisi üzerine kuran Rum’u AİHM’e çok sonra gönderiyoruz.
 

Evet, ortaya ilginç bir durum çıktı. Türkiye’de yaşayan ve Memiş Paşa’nın günümüzdeki akrabaları olduğunu öne süren bazı Türkiyeli dostlar, mallarına sahip çıkmak için kolları sıvadı. Ellerinde arazilerin pafta numaraları ile Sicil örnekleri var. Bu mallar bize dedemiz Memiş Paşa’dan kaldı diyorlar. Bu işi araştırmak bu noktadan sonra hükümete düşer. Bahse konu arazinin Türk Toprağı olduğu eldeki evraklarda da görülmekte. Bu ispatlanırsa, bence bu durum Güzelyurt Bölgesinde çok şeyi değiştirir. Malımı isterim. Güzelyurt’u boşaltın ve bana geri verin diyen Rum’a masada belgeler ortaya konmak suretiyle kimin malını kime vereceğiz denilebilir. En azından bu toprakların büyük bölümü Memiş Paşa’dan kaldı. İşte belgeleri gel buna göre anlaşalım da denebilir. Maraş’ın üzerine gidilmedi. Bu konudan hükümetin haberi olup olmadığını da bilmem. Ama Akdeniz, Tepebaşı, Kalkanlı, Güzelyurt derken, büyükçe bir arazinin Türk Malı olduğunun ispat edilmesi, bence gizli kalmış ve bugüne kadar belirlenememiş Türk Arazilerinin de ortaya çıkmasına neden olabilir. Sata sata, çok aza indirgediğimiz Türk Mallarının masada bir anda hatırı sayılır bir boyuta yükselmesine de neden olabilir. Tabi buda hükümetin bu yönde yapacağı çalışmalara bakar.
 
 


TANER ULUTAŞ