Ülkemizde “olamaz” denilen ancak olma yolunda epey yol kat edilen CTP-UBP hükümeti kurulma aşamasında. Ancak henüz yaşama geçmemiş bir oluşum için yorum yapmak çok da doğru olmaz düşüncesindeyim. Bu ülke aşığı her fert gibi ben de “hayırlısı olsun” derken bekleyip görmeyi yeğliyorum. Her şey CTP ve UBP kurmaylarının istediği gibi giderse önümüzdeki bir-iki günde hükümetteki kesin bakanlık dağılımını ve görevlendirilecek bakanları öğreneceğiz. Bekleyip göreceğiz…
Benim bu gün üzerinde durmak istediğim konu gizlilik içerisinde devam eden Kıbrıs müzakere süreci ve her zaman olduğu gibi Rum basınından aldığımız bilgiler doğrultusunda yapabileceğimiz değerlendirmedir. Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis Simerini gazetesine konuştu ve Rum tarafının kesin duruşunu açıklarken bizleri de aydınlatmış oldu. Bakalım Kasulidis neler söylemiş:
“ABD ve İngiltere’nin jeopolitik çıkarları her zaman bizim hedef ve taleplerimizle örtüşmüyor. Ancak şimdilik, müzakerelerin işleyiş şekli, başka güçlerin hiçbir müdahale veya karışması gereğini gündeme getirmiyor. Müdahalelere muhtemelen daha sonraki aşamada, müzakereler çok daha belirleyici aşamaya geldiğinde gerek duyulacak. Ancak BM Güvenlik Konseyi Daimi üyelerinin, yapıcı katkı koyması ve çözüm bulunmasına yardımcı olması için Türkiye nezdindeki teşvikleri yardımcı olur. Önemli olan, bu aşamada Anastasiadis ve Akıncı’nın, müdahalesiz ilerlemekte olmasıdır.”
Adam hem dış müdahele olmasın diyor hem de ileride dış müdahele gerekecek diyor. Tercümesi: Müzakereler Rumların istediği doğrultuda devam ettiği sürece müdaheleye gerek yok, Türk çıkarlarını savunulursa hemen büyük ağabeyler kavgaya müdahil olacak.
Kasulidis, “dönüşümlü başkanlık adil mi” sorusuna karşılık “tek bir toplum tarafından yapılacak seçimle dönüşümlü başkanlık, adil çözüm değildir. Bunun ötesinde herhangi bir toplumdan herhangi bir vatandaşın devlet başkanını seçme hakkından mahrum edilmesi de çözüm değil” dedi.
Amaç cidden iki eşit halkın oluşturacağı bir federal devlet olsa böyle cümleler kullanılmaz. Bu ancak üniter bir devlet için söylenebilir. Kasulidis açıkça Rumların domine edeceği bir üniter devletten bahsediyor ki bu devletin başı her zaman Rum olacak. Al sana eşitlik…
“AB’nin, çözümün Birincil Hukuk olmasını isteyeceğinden kuşkuluyum. Her halükarda en azından bizim taraf böyle bir şeyi kabul edemez”
Tercümesi: “Çözüm” anlaşmasında Rumlar eşitlik üzerine inşa edilen metini imzalayacaklar ancak imzaladıkları anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olmasını engelleyip bir-iki yıl sonra tüm anlaşma maddelerini AB mahkemelerinde ortadan kaldırmak suretiyle devlete tek başlarına sahip olacaklar ve Kıbrıslı Türkler de azınlık olarak o devlette yaşayacak. Sadece bu cümle bile Kıbrıs’ta ulaşılabilecek bir birleşimin olamayacağının zemini gibi…
Yukarıdaki incilere bir de Rum müzakereci Mavroyannis’in aynen Kasulidis gibi dönüşümlü başkanlığın kesinlikle kabul edilmeyeceğini açıklamasını ve Anastasiades’in anlaşmadan sonra “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” devam edeceğini ve şu andaki tüm dış borçların yeni oluşum tarafından üstlenileceğini söylediğini eklersek ortaya çok da güzel olmayan ve sadece Rumları tatmin edecek bir yaklaşım çıkar.
Türk tarafında ise sessizlik… Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibi Rumlar bu kadar konuşurken artık hepimizi bilgilendirmeli ve siyasi partilerin görüşlerine de başvurmalıdır diye düşünüyorum. Yoksa halk arasındaki algıyı Rum yetkililer kendi görüşleri doğrultusunda inşa etmeye başladılar bile…