Dün yazmıştık, bugünde devam edelim. UBP’yi tarihinin en ağır yenilgisini tattıran İrsen Küçük ile Özkan Yorgancıoğlu arasında muazzam bir benzerlik var. Bu benzerlik fiziki olmasa da kimyası aynı. 

Öyle ki dünkü yazımızda da söylemiştik, olayları “geçiştirmedeki üstünlük” seçimleri geçiştirmeye yetmedi. Kim bağırsa çağırsa “tamam hallediyoruk” cinsinden bir geçiştirme ile sorunlar hep ötelendi. 

Parti içi muhalefette de ses çıkarılmadı sendikaların isteklerini de. Başbakanlığın kapısına dayanıp da eli boş dönen hiç olmadı. Grev yapalar biraz gürültü patırdı çıkardıktan sonra ellerini ovuşturarak ayrılıyordu başbakanlığın kapısından. 

Şimdi aynı şeyleri Özkan Yorgancıoğlu hükümeti ile yaşamaya başladık. 

-Hayvancılar isyan ediyoruz dediler, tak alacaklarını aldılar, 

-Çiftçiler kuraklık paralarını istiyoruz dediler, tak aldılar, 

-Yarın narenciyeciler eylem yapacak, tak onlarda bir hafta içinde ödenecek sözü verilecek… 

Ee öğretmenler uyuyor mu? KTOEÖS başkanı Tahir Gökçebel ve KTÖS’den Şener Hoca; millet grev kartını çekip teker teker alacağını alırken siz uyuyor musunuz? Öğretmenlere ödenmesi gereken hazırlık ödenekleri ödenmedi. Hadi Pazartesi günü greve, ödenekler en geç Cuma cebe.. 

Neticede artık metot belli, önce bir iki basın açıklaması ardından başbakanlık önünde bir eylem ve ardından alacaklarınız anında cepte. Hem üyeler memnun hem siz. 

Ha şunu da demeden geçmeyeceğiz, elbet çiftçinin de narenciyecinin de öğretmenin de devletten alacağı alacaktır. Kimse grev yapıp aldılar diye onları ayıplayamaz.
 
Ancak çivisi çıkmış bir memlekette artık alacağınız için kapıya dayanmazsanız kimse size bir şey vermeye niyetli değil. Atalarımız ne güzel söylemiş, “ağlamayan çocuğa meme yok” Kim ne kadar çok ağlarsa o kadar çok süt içecek bu yeni düzende. 



Ekim Rüzgârları 

Son baharları genelde sevmem, tercihim ilkbahardır. Nedense son baharda hep sevdiklerimi kaybedecekmişim gibi gelir bana. Önce çiçeklerim solar, sonra yapraklar teker teker dökülür ve Kasım başı gibi kış iyice kendisini hissettir. 
Ekim ile birlikte ayrılık haberleri art arda gelir. Hatta birçok kişi yaşamını bu aylarda kaybeder diye bir şeyler okumuştum bir zamanlar. O yüzden hiç sevmem Ekim Rüzgarlarını. 
Ayrılıklardan hoşlanmadığım için çok fazla üzerinde durmamağa çalışırım, sanki gidenler geri gelecekmiş gibi davranırım. Ama bazen gidenler geri gelmez işte. 
Ekim Rüzgârları sadece bu dünyadan öbür tarafa alıp götürmez insanları. İş hayatında da değişimler hep bu aylarda yaşanır ne hikmet ise. Bizim gazetede sevgili Genel Yayın Yönetmenimiz Adem Uslu ile dün gece vedalaştık. Dün son yazısı yer aldı gazetemizde. Yolu açık olsun Adem’in. “Uslu uslu ayrıldı” dün gece gazeteden. Sessizce geldi sessizce gitti. Kimseyi kırmadan, kimseyi üzmeden. Dostça, centilmence ve sessizce… 

Mehmet Ali TALAT:Dünkü meclis resepsiyonunda oldukça dinç gördük sizi. Bu arada torunda yavaş yavaş ayaklanmaya başlamış değil mi?Dede demeğe de başladıysa eğer artık yüzünüzden gülücükler eksik olmaz. 

Hasan BOZER:Dünkü meclis resepsiyonunda sizi aradı gözlerimiz. Ya biz göremedik yada siz gelmediniz. Umarız kimseye küsmemişsinizdir. 

Mustafa YEKTAOĞLU:Sizi de dün aradı gözlerimiz. Hasan Bey gibi sizi de göremedik. Aynı şeyler sizin içinde geçerli. 

Fatma EKENOĞLU:Eski başkanlar içinde resepsiyona gelenler arasında bir tek sizi fark ettik. Bu arada yeniden hekimliğe başlamışsınız. Hadi bakalım kolay gelsin, bölgede zaten doktor açığı hat safhadaydı. 

Ertuğrul HASİPOĞLU:Dün sizi de göremedik meclisteki resepsiyonda, umarız her şey yolundadır. 

Ahmet HAVUTÇU:Sizin için özel olarak getirdiğim puroları bir dostunuza vermek zorunda kaldık. Zira bekleye bekleye kuruyacaklardı. 

Nejdet NUMAN:Dün bir televizyon kanalına yaptığınız açıklamanız başınızı önümüzdeki günlerde epey ağrıtacağa benziyor. Zira sizin açıklamalarınız o saatlerde meclisteki resepsiyonda bazılarına soğuk duş etkisi yarattı. 

Ümit ÖZKIRAN:Hafta sonu Ankara’ya gidiyormuşsunuz. Biz alıştık seçim önceleri Ankara’ya gidenlere de seçim sonrası giden de ilk defa duyuyoruz. Hayırdır inşallah. 

Rasıh REŞAT: Tüpe zam, akaryakıta zam, nereye kadar gidecek böyle. Bizce siz en iyisi Lefke’ye geri dönün ve eski evdeki sobayı yakın, hem cebiniz ısınsın hem kendiniz. 

Mine GÜRSES:Otelinizin çok kıymetli şefi Yılmaz Usta’yı kaybetmişsiniz. Merhuma Allah’tan rahmet başta ailesine ve size sabırlar diliyoruz. 

Süha TÜRKÖZ: Net Holding Yönetim Kurulu BaşkanıBesim Tibuk’a özel danışman olmuşsunuz. Besim Bey gerçekten neyi nasıl yapacağını çok iyi biliyor değil mi? sizin gibi birisini kazanarak ne kadar doğru işler yaptığını bir kez daha kanıtlamış oldu. Allah utandırmasın, güzel haberlerinizi bekliyoruz. 

Murat KARALAR:Taksicilerin 2007 yılından beri geçmeyen yasası sizce bu yıl geçebilecek mi? yeni yıla sadece iki ay kaldı, bakalım bir sene daha beklemeniz gerekecek mi? 

Güven ARIKLI:Çok yakında yuvaya leylek bir yavru daha bırakacakmış. Hadi bakalım Allah yardımcınız olsun. 

Teoman TURAN:Star Kıbrıs’ta dün resmen başlamış oldunuz, hemen söyleyeyim, gece 22’den önce benden yazı beklemeyin, hafta sonu yazmam, kendi kendime ansızdan izin verebilirim. Her türlü duruma hazırlıklı olmakta fayda var değil mi! 

Çağlar YÜKSEL:Oyunculuk kariyerine Türkiye’de devam etme kararı almışsınız ve bayramda İstanbul’a gidiyormuşsunuz. Hadi bakalım Allah yolunuzu açık etsin emi. 

Hüseyin PAŞA:Dün planlama ve inşaat dairesinde elinizde dosyalar ile görmüşler sizi. Çok yakında büyük bir inşaat işine girecekmişsiniz. 

Cemal DAĞLIKOCA:Başbakanlık önünde eylem yapan ödeneği alıyor, sizin sendikalar uyuyor hocam. Bence sizde sendikaya karşı biraz sesinizi yükseltin. 

Olgun AMCAOĞLU:Müşavirliğin ilk günlerini atlattıktan sonra yavaş yavaş alışmaya başlamışsınız ve artık televizyon programlarına da çıkma kararı almışsınız. 

Dursun KOÇ:Doğum gününüz kutlu ve mutlu olsun. Hafta sonu size ciğerden doğum günü pastası yaptıracakmış Yalçın Koçyiğit. 



GÜNÜN SÖZÜ 
'Kendimi yabancı hissetim. Bunu söylemek kolay değil bir Eğitim bakanı için. Bu konu ile ilgili eski bakanlarla da konuştum. Biz koleje, ilahiyata karşı değiliz ancak bunun oluş sürecine, gelen kaynaklara baktığımız zaman, yapılan yurtların yönetimin kimde olacağına yönelik belirsizlik var. Protokolün bağlayıcı yönleride vardır.” 
Milli Eğitim Bakanı Mustafa Arabacıoğlu 
BİZİM TEMEL 
Temel Amerika'ya çalışmaya gitmiştir. İlk yabancılık günlerinden sonra gece dışarı gezmeye çıkar, bir müddet sonra bir bara girer, barda içki içer iki lak lak yapar, tuvaleti gelir ve tuvalete gider. Tam isini göreceği pisuara yaklaşır ki, o da ne ?! Pisuar altından yapılmıştır.. Temel dumur bir şekilde içinden geçirir: 
'vay be görüyor mu adamların tuvaletleri bile altından' diyerek altın tuvalete işemenin zevkine vararak isini görür ve çıkar. 
Neyse ertesi gece ayni bara tekrar gider, tekrar tuvaleti gelir ve tuvalete gider fakat altın pisuar yoktur..bir anlam veremez ama işini görür bara gelir oturur ve barmene dönerek: 
'ya dun gece tuvalette altın pisuar vardı bu gece neden yok ?' diye sorar..Barmen önce Temel'i bir süzer şöyle, ardından barın diğer tarafında oturan iri cüsseli adama dönerek: 
'Hey Joe, dun gece senin saksafona işeyen adamı buldum'