Anavatan Cumhurbaşkan yardımcısı Fuat Oktay, Maraş’ta yapılan yuvarlak masa toplantısında 1974 Barış Harekatı’ndan beri kapalı olan Vakıf mülkü Maraş’ın açılması yönünde bir kararlılık ortaya koydu

Oktay’ın şu vurgulamaları dikkate değerdir:

- Kapalı Maraş kapalı kalmayacak, Maraş KKTC toprağıdır, Vakıflar’ın malıdır . Kıbrıs Türkü’nün kendi toprağında kendi ekonomisi için adım atması son derece meşrudur. Çözüm uluslararası hukuka uygun bir şekilde geliştirilecektir.

Bu kararlılığın somut adımlarla hayata geçirilmesi, sadece Kıbrıs sorununun gidişatını belirlemekle kalmayacak, aynı zamanda KKTC ekonomisinde de büyük bir sıçrama yapacaktır…
O nedenle bu konuda yapılacakların bir program ve takvime bağlanarak süratle hayata geçirilmesi, KKTC hükümetinin görevidir…Yapılması gerekenleri Anavatanın desteğiyle KKTC hükümeti yapacaktır…
O nedenle Hükümetin bir an önce Maraş eylem programını belirlemesi, takvimlemesi ve hayata geçirmeye başlaması şarttır…

ÇÖZÜMÜN YOL HARİTASI

Cumhurbaşkan yardımcısı Fuat Oktay, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda da temel ilkeleri ve bir yol haritasını ortaya koymuştur…

Buna göre temel ilkeleri şöyle sıralamıştır:

1- Aslolan; adanın ortak sahibi Kıbrıs Türkleri’nin hak ve çıkarlarının korunması, siyasi eşitliklerinin sağlanması ve güvenlik endişelerinin giderilmesidir…
2- Türkiye’nin başka bir hedefi veya gizli bir gündemi ( İLHAK vb) yoktur
3- Güvenlik ve garantilerin kaldırılmasının kabul edilmesi söz konusu değildir
4- Ada etrafındaki doğal kaynakların işbirliği için bir fırsattır. Kıbrıs Türk tarafının konuyla ilgili kapsamlı önerisi halen masadadır. Türkiye, Kıbrıs Türkleri’nin hak ve çıkarları güvence altına alınıncaya kadar KKTC ruhsat sahalarında hidrokarbon çalışmalarına devam edecektir..Kıbrıs Rum tarafının hidrokarbon girişimlerine göz yumulmayacaktır
5- Kıbrıs Türk tarafı çözümsüzlüğü kader olarak kabul etmeyecek ve ezberleri bozacaktır. Hedef, KKTC’yi gerçek bir cazibe haline getirmektir

YOL HARİTASI

Cumhurbaşkan yardımcısı Oktay, çözüme yönelik yol haritasında ise şu hususları vurgulamıştır:

1- Kıbrıs sorununun çözümü konusunda KKTC, Rum kesimi ve 3 garantör devletin, BM nezdinde bir araya geleceği bir çözüm toplantısı gerçekleşmelidir…
2- Ancak, bu toplantıdan önce tarafların çözüm vizyonlarının ne olduğu ve bir ortak paydada buluşulup buluşulmayacağı net olarak ortaya konmalıdır. Bu çerçevede taraflar önce, siyasi eşitlik konusunda ön anlaşmaya varmalıdır…Siyasi eşitliğe dair ön anlaşma olmadan başlatılacak herhangi bir sürecin sonucu ancak çözümsüzlüktür…
3- Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk tarafı ile siyasi eşitlik temelinde bir ortaklık kurmak istiyorsa, tüm unsurlar üzerinde mutabakat sağlandığını önceden net bir şekilde ortaya koymalıdır.
4- Siyasi eşitlik temelinde ortak vizyon olmadığı görülmesi halinde de egemen eşitlik temelinde bir ortaklık üzerinde görüşme yapılabilir.

NE ANLAMA GELİYOR?

Siyasi eşitlikten ne anlaşıldığı izaha muhtaçtır.
Siyasi eşitlik derken, Akıncı’nın talep ettiği gibi federal devletin organlarında 1 tek Türk’ün onayı ve 4 yıl Rum, 2 yıl Türk olacak şekilde dönüşümlü başkanlık mı kast edilmektedir?
Eğer siyasi eşitlikten kast edilen federasyon içinde bu iki hususun kabulü ise, Akıncı’nın peşinden sürüklenilmektedir demektir..
Çünkü bu hususlarda ısrar, hala federasyon görüşülmek istendiğini ve hala Akıncı tarafından içi boşaltılan bir siyasi eşitliğin kabulünden söz edildiğini ortaya koymaktadır…
Benim bu vurgulamadan anladığıma göre kapsamlı çözüm görüşmelerinin başlamasından önce Türkiye, BM tarafından hazırlanmaya çalışılan REFERANS ŞARTLARINDA Rum tarafının siyasi eşitliği ve dönüşümlü başkanlığı kabul ettiğini görmek istemektedir…
Eğer Rum tarafı bunu önceden kabul ederse, o zaman 5’li konferans toplanacak ve güvenlik ve harita konuları görüşülecektir…
Yani özetle Rum tarafı siyasi eşitliği önceden kabul ederse, dönüp dolaşıp Guterres belgesi temelinde bir müzakere sürecine girilecektir…
Tabii o noktada da BM baskılarını üzerimize yoğunlaştıracak ve “ Rumlar siyasi eşitliği kabul etti, siz de harita ve garantörlük konusunda onları memnun edecek adımları atın” diyecektir…
Sn Oktay devamla Rumlar siyasi eşitliği kabul etmezse ( Federasyon içinde) o zaman egemen eşitliği görüşelim demektedir…
Bunun da anlamı Konfederasyondur….
Rumlar, iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı bir federasyonu kabul etmezse, iki eşit egemenliğe dayalı Konfederal bir yapı önerilmektedir…

BUNLAR GEÇMİŞTE KALDI

Oysa Federasyon ve Konfederasyon Crans Montana’daki çöküşten sonra artık geçmişte kalmış olmalıydı…
Orda kalmadıysa bile, çöküşün gerçekleştiği 2017’den bu yana, Referans Şartlarını oluşturma çabaları çerçevesinde Rum tarafının siyasi eşitliği reddetmesiyle artık federasyon ve konfederasyon hedefleri sona ermiş olmalıydı…

Kanımca doğru politika şöyle olmalıdır:

1-, FEDERASYON ARAYIŞLARININ SONA ERDİĞİNİN VE ARTIK FEDERASYON GÖRÜŞÜLMEYECEĞİNİN İLANI,
2- KKTC’NİN BAĞIMSIZ-EGEMEN BİR DEVLET OLARAK TANINMASININ TALEP EDİLMESİ
3- GÖRÜŞMELERDE ANCAK, YAN YANA İYİ KOMŞULAR OLARAK YAŞAYACAK İKİ BAĞIMSIZ DEVLETİN HANGİ KONULARDA İŞBİRLİĞİ YAPACAKLARININ GÖRÜŞÜLMESİ
4-BU HEDEF İÇİN YAPILACAK GÖRÜŞMELERİN ANCAK AMBARGOLARIN VE İZOLASYONLARIN KALDIRILMASI ŞARTIYLA VE İKİ BAĞIMSIZ DEVLET TEMELİNDE YAPILMASI

Annan Planı’nının ve Crans Montana’nın çöküşünden sonra elde ettiğimiz ve Mavi Vatan Konsepti ile güçlendirdiğimiz momenti ancak böylesine yeni bir hedefle konsolide edebiliriz…
Aksi halde, Rum tarafı Akıncı’nın kabul ettiği içi boşaltılmış siyasi eşitliği kabul ettiği anda ( AKEL, Anastasiadis’i bunun kabulü için bastırmaktadır) federasyon tuzağından kurtulmak, KKTC’nin tasfiye edilmesini ve birleşik Kıbrıs’ın bir vilayetine dönüşmesini önlemek mümkün olmayacaktır